DÜNYA ADALET MERKEZİ LAHEY

 

Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Birleşmiş Milletler’ in başlıca yargı organıdır ve merkezi Hollanda’nın Lahey kentinde bulunmaktadır.

Lahey, Güney Hollanda eyaletinde yer alır ve Hollanda Krallığı devletinin efektif başkenti ile içinde bulunduğu eyaletin merkezidir.

Bu şehir aynı zamanda Hollanda Kralı Willem-Alexander’ın oturduğu saraylar olan “Huis ten Bosch” ve "Noordeinde Sarayı'na ev sahipliği yapar.

Lahey, diplomatik misyonların ve elçiliklerin de bulunduğu bir merkezdir, ancak Hollanda anayasasına göre başkent Amsterdam’dır.

Lahey, Uluslararası Adalet Divanı’nın yanı sıra Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi 150 uluslararası kuruma ev sahipliği yapmaktadır. 

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Lahey'de bulunması nedeniyle ''Dünya Adalet Merkezi'' olarak da adlandırılır.

Hollanda'nın başkenti Amsterdam olmakla birlikte, idari başkenti Lahey'dir. Lahey ülkenin bakanlıklarını, parlamentosunu, Hollanda Yüksek Mahkemesini ve Hollanda Devlet Konseyi'ni de barındırır.

Türkler, her ne kadar Lahey olarak adlandırsalar da Hollandalılar, kendi dilleri Flamanca da, bu şehre Den Haag derler. Hollanda’nın batı yakasına konuşlanmış bir liman şehridir.

Lahey, Hollanda’nın en kalabalık şehirlerinden biridir. Yerleşik olarak ikamet eden insan sayısı yaklaşık olarak bir milyon seviyelerindedir. Şehrin bağlı olduğu metropol alanını da hesaba katılırsa nüfusu 2,3 milyon seviyelerine kadar çıkmaktadır.

21 Ekim 2014 Salı, Lahey...

Rotterdam'ı görüp de yaklaşık 20 km kuzeydoğusunda bulunan ''Dünyanın Adalet Merkezi'' olarak bilinen Lahey ya da Flamanca adıyla Den Haag görülmeden Hollanda'dan ayrılmak olmazdı.

Hayran kaldığımız Rotterdam geçildikten sonra rehberimiz Can İliriş '' aslında Lahey de gezi programımızda yok. Pek yol üstü olmasa da araya sıkıştıralım Hollanda'nın bu küçük sahil kasabasını'' diyerek açıklamalara başladı.

Uluslararası Adalet Divanı ile Uluslararası Ceza Mahkemesi bu şehirde bulunduğundan, Dünyanın Adalet Merkezi olarak da bilinir.

Lahey, Güney Hollanda eyaletinde, Hollanda Krallığı devletinin idari başkentidir. Ülkenin başkenti Amsterdam'a 45 dakikalık bir mesafede bulunan Lahey küçük ve modern bir şehirdir. Hükümet, parlamento, bakanlıklar, yüksek mahkeme ve devlet konseyi Lahey'de yer alır.

Lahey, nüfus yoğunluğu bakımından Hollanda'nın Amsterdam ve Rotterdam'dan sonraki en büyük üçüncü şehirdir.

Lahey'de 45'in üzerinde müze ve çok sayıda kilise vardır. Kraliçe’nin çalışma ofisi, müzeler, kapalı çarşı, Rönesans ve Barok tarzı binalarla modern binaların harmanlandığı sokaklar, parlamento ve hükümet ofislerinin bulunduğu Binnenhof Meydanı görülecek yerler arasındadır.

Ayrıca Parlamento Binası'nın bulunduğu Binnenhof Meydanı ziyaret edilebilir.


Adı büyük kendi küçük bir kent Lahey. Çeşitli ülkelerinin işbirliği ile 1913’te inşaatı tamamlanan Barış Sarayı’nın ev sahibi olan şehir, dünya barışı için önemli bir yerdir.

Sarayın hemen önünde dünya barışının sembolü olan ateş 2002'den beri sönmeden yanıyor. Kentin bir diğer önemli vasfı ise, devletler arasında anlaşmaya varılamayan konularda adaletin dağıtıldığı yer olmasıdır. Uluslararası Adalet Divanı’na Lahey’de çalışmalarını sürdürmektedir.

Anayasal başkent olmasa da Hollanda Krallığı devletinin efektif başkenti denebilecek 480 bin nüfuslu şehirde, hükümet, bakanlıklar, parlamento, yüksek mahkeme ve devlet konseyi görev yapmaktadır.

Hollanda Kralı Willem Alexander’in sarayı Huis ten Bosch ve çalıştığı ofis Nordeinde Sarayı da bu şehirde bulunmaktadır.

Gezilecek yerleri arasında öncelikle, Lahey Parlamento Binası, Hükümet Binası, Lahey Atlıları, Den Haag ve Lahey Alışveriş Pasajı sayılabilir.

Müzeleri ve şehir sokaklarında keşif yapmanın dışında, gidilebilecek bir diğer yer Scheveningen Plajı. Kuzey denizine kıyısı olan plaj, yaz aylarında yapılan su sporları, araçlara kapalı yürüyüş yolu ile oldukça dikkat çekiyor.

Hollanda kraliyet ailesinin yasadığı ve uluslararası mahkemeleriyle tanınan şehir, çoğu Hollanda şehrinde olduğu gibi önemli mimari yapılarla doludur.

Binnenhof, eski bir kale. Hollanda Meclisi bu binada hizmet veriyor. Plein ise şehrin ana meydanı. Birçok önemli yapı bu meydana bakıyor. Ayrıca birbirinden güzel kafe ve restoranları da bu meydan çevresinde bulmak mümkün.

Lahey'de bir saat serbest zaman vereceğim. Az önce saydığım yerlerin hepsini görme olanağı yok. Şehir merkezinde olacağız. Fazla uzaklaşmadan önemli bazı yerleri görebilir ve fotoğraflayabilirsiniz.

Unutmadan söyleyeyim, kızarmış patatesi şehrin her sokağında bulmanız mümkün, sıcak pinda sosu, acılı sos, mayonez veya ketçap ile yiyebilirsiniz. Öncelikle vafıl, popüler olan hazır yiyecekler arasında geliyor.

Şehir merkezinde vafıl satan bir çok dükkan bulabilirsiniz. Hollanda peyniri yine şehrin birçok yerinde satılmakta. Şehirde yaşayanların çok kültürlü olmasından dolayı kentte tüm dünya mutfağından lokantalar bulmak mümkün...

KÜRESEL BİR LİMAN KENTİ ROTTERDAM

 


Rotterdam’ın tarih kokan liman bölgesi Oude Haven, şehrin gelişimine tanıklık etmiş ve şehri modern bir cazibe merkezine dönüştürmüş önemli bir mekan.

Eski Liman” anlamına gelen Oude Haven, Rotterdam’ın kalbinde yer alır. Tarihi mimarisi, canlı atmosferi ve muhteşem manzaralarıyla ziyaretçilerini büyüler.

Eski Liman, Rotterdam’ın İkinci Dünya Savaşı’nda hasar gören bölgelerinden biriydi. Rotterdamlıların ''Mücadele ederek, daha güçlü olmak'' sloganı devreye girerek, kısa zamanda liman ve çevresi cazibe merkezine dönüştürüldü.

Limanın etrafında yer alan eski evler, görsel bir şölen sunarken, denizcilik geçmişine ve şehrin geleneklerine bir gönderme niteliği taşımaktadır. Limanın çevresinde bulunan ve yüzen gemiler, tarihi atmosfere katkıda bulunarak, ziyaretçilere zamanda yolculuk yaptırmaktadır.

Eski Liman; restoranları, kafeleri ve barları ile Rotterdam’ın sosyal merkezlerinden biridir. Yerel ve uluslararası mutfak seçenekleri sunan restoranlar, deniz ürünlerinin tadına bakma fırsatı verirken, keyifli kafe ve barları gece hayatının kalbinde buluşma noktasıdır.

Limanın etrafında dolaşırken, canlı müzik performansları ve sokak sanatçılarının etkinlikleri ile karşılaşabilirsiniz.

Eski Liman, hem turistler hem de yerel halk için popüler bir mekândır. Limanın etrafında bulunan küçük butikler ve el sanatları dükkânları, özgün ve eşsiz hediyelik eşya bulmak için ideal bir yerdir.

Rotterdam’ın tarihi ve modern dokusunun birleştiği bu şirin liman bölgesi, ziyaretçilerine keyifli anlar ve unutulmaz anılar sunar.

Eski zamanların büyüsüyle modern yaşamın coşkusunun bir araya geldiği Eski Liman ve çevresi, Rotterdam’ın eşsiz güzelliklerinden biridir.


21 Ekim 2014 Salı, Rotterdam...

Mavi Seramikler Kenti Delft'te görülmesi gereken yerlerin ardından alış-verişler de tamamlanarak tur otobüsümüzde yerlerimizi aldık.

Rehberimiz Can İliriş yoklama yaptıktan sonra ''Gezi programında yok ama, disiplinli davranarak hiçbir gecikmeye meydan vermediğiniz için ödülü hakkettiniz. Yaklaşık 20 km güneydoğumuzda Hollanda'nın önemli bir liman kenti Rotterdam'ı rotamıza ekledim. Tur otobüsümüzle panoramik bir gezi yapacağız.'' Dedi ve kaptana hareket işaretini verdi.

Notlarını gözden geçirdikten sonra rehberimiz anlatmaya başladı.

Rotterdam, Hollanda'nın Güneybatısında, Amsterdam'dan sonra nüfus olarak ikinci büyük şehridir. Yüzölçümü Amsterdam'da daha büyük olup, Avrupa'nın en büyük limanını bünyesinde barındırır.

Avrupa'nın en büyük ikinci limanına sahip olan Rotterdam, dünyanın dört bir yanından gelen kargoların kıtaya kuzeyden giriş kapısıdır.

Oude Haven-Eski Liman, hem turistler hem de yerel halk için popüler bir mekândır. Limanın etrafında bulunan küçük butikler ve el sanatları dükkânları, özgün ve eşsiz hediyelik eşya bulmak için ideal bir yerdir.

Rotterdam’ın tarihi ve modern dokusunun birleştiği bu şirin liman bölgesi, ziyaretçilerine keyifli anlar ve unutulmaz anılar sunar.

Hollanda'nın en modern şehri olan Rotterdam 13. yüzyılda bir balıkçı köyü olarak Rotte Irmağı çevresinde ortaya çıktı. Endüstriyel ve ticari bir güç haline gelmekte olan Rotterdam'ın şehir merkezini ve limanını Alman bombardıman uçakları 1940 yılında yok ettiler.

Kısa sayılabilecek bir zamanda kendini yenileyen Modern Rotterdam'ın eşsiz mimarisi, yeşil alanları, muhteşem çevre düzenlemesi artık birçok ziyaretçiyi, bu kentsel ve kozmopolit şehirde bisiklet sürmeye çağırıyor.

Kurucularının 1620 yıllarında yelken açtığı tarihi Delfshaven'da hala eski Hollanda tarzı evler bulunabiliyor. Yaz karnavalından klasik müziğe kadar kültürel sunumlar Amsterdam'a rakip oluyor.

Mimari bir sanat eseri olarak kabul edilen, Rotterdam'ın arp şeklindeki görkemli Erasmus Köprüsü, Avrupa'nın en büyük limanının üzerinde yükseliyor.

Sınırlı zamanı olan gezginler için ideal olan bu şehir, rehberli bir bisiklet turunda, sadece yarım günde Rotterdam'ın kapsamlı bir genel görünümünü hakkında bilgi edinilebilir.

Central Station olarak bilinen Merkez İstasyon ve Erasmus Köprüsü gibi simge yapılar arasında sorunsuz bir şekilde ilerlerken, yerel rehberinizin tarihi ve kültürel içgörülerinden yararlanıp, seyahatinizin geri kalanı için sizi hazırlayacak ipuçları ve öneriler alabilirsiniz.

Rotterdam'ın manzarası, kaçırmamanız gereken cazibe merkezleriyle doludur.

Erasmus Köprüsü, Merkez Tren İstasyonu, Kübik Evler, Boijmas Van Beuningen Müzesi, Euromast Rotterdam Kulesi bunlardan bazılarıdır.

MUHTEŞEM BİR ORTA ÇAĞ KENTİ METZ

 


Metz, Fransa’nın Lorraine Bölgesi’nde, Nancy ve Lüksemburg arasında yer alan büyüleyici bir şehirdir. 2019 yılında yapılan “Avrupa En İyi Destinasyon” yarışmasında 4. sırada yer alan Metz, tarihi, kültürel ve mimari özellikleriyle UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunmaktadır.

Metz Katedrali ve Alman İmparatorluk Bölgesi ile ünlü şehir; ağaçları, çiçekleri ve muhteşem yeşil alanları ile görenleri adeta büyülemektedir.

Ayrıca Metz, bağlı bulunduğu Lorraine Bölgesi’nin başkentidir. Fransa’da “Bahçe Şehri” anlamına gelen “La Ville Verte” olarak adlandırılan Metz, ülkenin en yeşil kentlerinden biridir.

Metz, Moselle ile Seille Nehirleri ve gölleri ile büyüleyici bir doğaya sahiptir.

Kent, 18. yüzyıldan kalma klasisizm akımı ile inşa edilen yapıları ve Roma kalıntılarıyla birçok dönemin tarihi unsuruna bir arada sahip olmasıyla bilinmektedir.

Saint-Etienne Katedrali’nin yanında bulunan Place d’Armes Meydanı, ünlü Metz Kapalı Pazarı, Fransa’nın en eski yapılarından olan opera ve tiyatro binası ile hayranlık uyandıran Metz, mutlaka ziyaret edilmesi gereken şehirlerden biridir.

Metz şehrinin kuruluşu Roma dönemine dayanmaktadır. O dönemlerde “kutsal dağdaki kasaba” anlamına gelen “Divodurum” olarak adlandırılan şehir, yerel bir kabile olan Kelt Mediomatriciler tarafından Milattan önce 110 yılında merkez olarak kullanılmıştır.

Roma İmparatorluğu’nun en büyük amfitiyatrolarından birine sahip olan Metz’in, Milattan Sonra 2.yüzyılda Paris’ten daha büyük bir şehir olduğu bilinmektedir.

Metz, yüzyıllar boyunca farklı milletlerin egemenliği altına girmiştir. 5.yüzyılın sonunda Frankların ele geçirdiği şehir, 12.yüzyılda Kutsal Germen İmparatorluğu’na bağlanmıştır.

16.yüzyılda Fransız Krallığı’nın ele geçirdiği şehir, 19.yüzyılda Almanların himayesine girmiştir. 1918 yılında Fransız birlikleri tarafından 48 yıllık Alman hâkimiyetinden kurtulan Metz şehri Fransa’ya bağlanmıştır.

Metz’in yüzyıllar boyunca yaşadığı özgürlük mücadelesi şehrin mimarisine ve sanat eserlerine de yansımıştır.

Dünyaca ünlü tarihi mekanlardan olan Metz Katedrali, Paris’ten sonra en fazla turist akınına uğrayan yer olarak ön plana çıkmaktadır. Her yıl binlerce turist ağırlayan Metz Katedrali, dev yapısı ile şehrin her yerinden görünen bir görkemli yapıdır.

Sanat tarihi açısından oldukça önemli yapılara ev sahipliği yapan şehirde, Orta Çağ’ın ve Roma’nın etkilerini hissetmemek mümkün değildir.

Günümüze taşınan bu eserleri ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan Metz, eşsiz tarihi nedeniyle her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret edilmektedir.

Metz Katedrali, Metz Pompidou Merkezi, Metz Kapalı Pazarı, Metz Alman Kapısı, Jean-Marie Pelt Gardens - Seile Park, Metz Cumhuriyet Meydanı, Neuf Tapınağı, La Cour d’Or Müzesi, Metz Esplanade Bahçesi ve Park Brieux görülmesi gereken yerler arasındadır.

Gösterişten uzak, 127 bin 500 nüfuslu bir burjuva şehri olan Metz, Fransa’nın en büyük askeri üslerinden birine ev sahipliği yapıyor.

23 Ekim 2014 Perşembe, Metz…

Benelüx&Paris Sonbahar Turunun dördüncü günündeyiz. Lüksemburg İbis Otelde yaptığımız sabah kahvaltısından sonra hayallerimin kenti Paris yolculuğu için tur otobüsünde yerlerimizi aldık. Rehberimiz Can İliriş Günaydın arkadaşlar dedi ve sayım yaptı. Konuklarının tamam olduğunu anlayınca, tam saat 09,00’da kaptana işaret vererek yolculuğumuzu başlattı.

Yolumuz üzerindeki Metz kentine de uğrayacağız. Dedikten sonra, Metz muhteşem bir Orta Çağ kentidir. Seveceğinizi umarım. Dedi ve oldukça ayrıntılı bilgi verdi. Saat 10,15 civarında Metz’e giriş yapmıştık.

Fransa’nın kuzeyindeki Lorraine Bölgesinin başkenti olan Metz, Moselle ve Seille nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş. Yaklaşık 3000 yıllık geçmişe sahip… Roma İmparatorluğu döneminde isyancı Galyalıların en önemli şehirlerinden birisi olan Metz değişik dönemlerde farklı egemenlikler altında kalmış. Daha geç dönemlerde Mettis adıyla anılmaya başlanan kente, daha sonra bugünkü adı verilmiş.

511’de; günümüzdeki Fransa, Almanya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda topraklarını içine alan  Austrasia’nın başkenti, 843 yılında imzalanan Verdun Antlaşmasıyla Orta Francia’nın başkenti olmuş. Sonraki yıllarda Saksonya derebeylerinin egemenliğine girmiş.

Zamanla yerel piskoposların gücü, ticaretle uğraşan burjuvalar karşısında gerilemiş ve Metz imparatorluk içinde serbest kent haline gelmiş.

Gösterişten uzak, 127 bin 500 nüfuslu bir burjuva şehri olan Metz, Fransa’nın en büyük askeri üslerinden birine ev sahipliği yapıyor. Yüzyıllar boyunca Alman ve Fransız egemenliği arasında gidip gelen Metz, kimlik sorunu yaşamaktadır.

Şehrin cazibe merkezi olmasını sağlayan, Avrupa’nın en büyük vitray koleksiyonlarından birine sahip, 13’üncü yüzyıldan kalma St. Etienne Katedrali’dir. Metz dışında fazla bilinmiyor. Demişti rehberimiz. Bu pek fazla bilinmeyen kenti ve katedrali tur programına almıştı rehberimiz.

Kente girip, Moselle Nehri boyunca ilerleyen otobüsümüz, katedrale en yakın konumda olan Place e la Comedie’nin bulunduğu adacığa giriyor. Kentin en önemli meydanlarından birine ev sahipliği yapan Saulcy adacığındaki Komedi Meydanı’nda park ediyor tur otobüsümüz.



1738 yılında tamamlanan ve bu minik adacığın yarısından fazlasını kapsayan Komedi Meydanı oldukça sönüktü. Kimseler yoktu meydanda. Tur otobüsümüzden inenler tarafından ortam canlandı.

Adacığın, Tiyatro ve opera binasına ev sahipliği yaptığını söylüyor rehberimiz. 1752 yılına tarihlenen bina Fransa’da halen faal olarak kullanılan en eski tiyatro/opera binası unvanına sahipmiş. Turuncuya kaçan sarı rengiyle oldukça ihtişamlı bir görünüşü var.

Günümüzde sanatsal etkinliklerle anılan bu meydanda, Fransız Devrimi’nden sonra kurulan giyotinlerde tam 63 kişi idam edilmiş.

Saulcy Adası’nın batısında yer alan bir diğer önemli anıtsal yapı da Temple Neuf Kilisesi. Kilise, 1901-1904 yılları arasında, Alman hâkimiyeti döneminde askeri kilise olarak inşa edilmiş.

Fransızlar, Komedi Meydanı’nın sarı taşlarından aykırı duran bu gri kiliseyi bir dönem istememişler… Ama sonradan Metz’in en güzel anıtsal yapılarından birisi olduğu kabul edilmiş.


Ön taraftan bakıldığında hiçbir özelliği olmayan bir kilise havasında ama diyor rehberimiz, öbür taraftan, Moyen Köprüsünden baktığınızda, adanın gemi burnu gibi tam ucunda yeşille mavinin buluştuğu yerde enfes bir manzara oluşturuyor.

Hemen önünde yer alan bahçenin adı ise Aşk Bahçesi. Ne kadar romantik değil mi? Diyor rehberimiz.

Adanın doğu kesiminde ise Place de la Prefecture ile meydanın en önemli yapısı olan kamu binası Mosella Bölge Hizmetleri Prefecture yer alıyor. Adanın en doğusunda ise Marabella TV bulunuyor.

Meydanın güneyinde kalan Metz Katedrali’ne, biri yayalara ait olmak üzere, üç köprü ile bağlanıyor park ettiğimiz adacık

Komedi Meydanı’nı panoramik olarak gezip, fotoğraflarımızı çektikten sonra yayalara ayrılan köprü ile Metz Katedrali’nin bulunduğu bölgeye geçiyoruz. Kentin kalbinin attığı en önemli yerlerden birisi olarak bilinen Silah Meydanı ya da La Place d’Armes…


Katedral, Belediye Binası -City Hall-Hotel De Ville ve turizm danışma ofisi ile çevrelenmiş olan dikdörtgen biçimindeki meydanın tarihi çok daha eskilere dayanıyor. Bugünkü halini 18. Yüzyılda aldığını söylüyor rehberimiz. Bugünkü turizm danışma ofisi eskiden askeri kışla olarak kullanıldığından, meydan bir tür askeri ve dini erkânın buluşma noktasıymış.

Gotik stilde inşa edilmiş olan St. Etienne ya da Metz Katedrali’nin tarihi 3. yüzyıla kadar gider diyor rehberimiz. Ama bugün görünen anlamdaki katedralin inşaatı 1220 yılında başlamış ve yaklaşık 300 yıl kadar sürmüş.

Zaten Avrupa kentlerinde ne kadar katedral varsa, hiç 250 yıldan önce biten katedrale rastlamadım. Diyor rehberimiz. Hatta Barselona’da olduğu gibi bir türlü bitmeyenleri de var.

Katedral altın renkli özel bir taştan yapılmış. 1877 yılında şehirde çıkan yangın Katedralin bir bölümünü zarar görmüş ama sonradan onarmışlar. Onarmasına onarmışlar ama bu kez de batı kanadında başka bir yerini tahrip etmişler. Diyen rehberimiz, bu yüzden katedralin batı kanadı Neo-Klasik iken Neo-Gotik hale gelmiş.

Gotik mimarlığın ayırıcı özelliği kemer kubbelerin kullanılmış olmasıdır. Sütunların en üstteki kasnaklarının köşeli kemerlerle bağlanması, sütun boylarının kısaltılması, yapının içinde ve dışında yukarı doğru çıkan çizgilerin birbirine koşut çoğaltılması gerekmiştir. Bunu sağlamak için de dış sütunların duvara bitiştirilmesi, çatının üzerine kadar yükselen yivli oklar, vitraylar ve gül pencerelerle yapının içinin daha aydınlatılması, ölçü açısından yapının geniş ve yüksek tutulması gibi özgün ilkeleri vardır.

Gotik mimarlığı, Roman ya da Rönesans mimarlıklarından ayıran başlıca özellik kitlelerin ve mekânların dağılımıdır. Metz Katedrali’nin en çok ilgi çeken tarafı ise, Chartres Katedrali’nden sonra, Fransa’daki en büyük vitray resimlerinin bulunduğu katedral olması…


Vitrayların kapladığı toplamı alan 6500 metrekare olup, oldukça büyük bir rakam ve ilgi çekici. Katedrali gezerken bunu fark etmemeniz mümkün değil zaten…

Pencereleri örten saydam panellerin ya da vitrayların yapımı için cam kullanımı çok eski dönemlere dayanıyor. Bu uygulamalar özellikle Doğu Akdeniz’de çok önceleri biliniyordu.

Roma ve ilk Hristiyanlık dönemlerinde kullanılıyordu. Ortaçağ döneminde de sırlama cam ile Vitray tekniğine rastlamak mümkün.

Vitray sanatının yeniden doğuşu ilk olarak Fransa da başladı. Ancak yüzyıl sonuna doğru Almanya vitray sanatının merkezi konumuna geldi. Bu dönemde vitray sanatı özellikle dini yapıların dışında saray ve malikânelerde, büyük konakların kapı, pencere ve tavan süslemelerinde kullanılmaya başlandı. Desenlerde tema olarak dini ve kutsal desenler işleniyordu.

1890-1930 yıllarında dini konuların dışında manzara, insan figürleri, zarif bezemeler, çiçek motifleri ve geometrik desenler vitray sanatında yeni ve dekoratif tekniklerle geliştirildi.

Muhteşem Vitray süslemeleri 1200 ve 1236 yıllarında Chartres Katedrali’ndeki 7000 metrekarelik bir alanı kaplayan vitray süslemesi ortaçağ mimarisinin ve cam üstüne yapılan resim sanatının en büyük ve en önemli örneklerindendir.

Chartres Katedrali Paris’in 80 km. güneybatısında bulunan Chartres Kenti’nde 13. yüzyılda kurulmuş olup, Romanesk mimari teknikleri ile yapılmış olmasına rağmen Gotik mimariyi en iyi temsil eden ve günümüze kadar özgün heykelleri, vitrayları ve döşemeleri ile en çok korunmuş olan bir anıt eserdir.