İstanbul ile ilk tanışmam 1961 yılında oldu. O yıllarda adı
Çapa İlköğretmen okulu olan günümüzdeki Fatih Öğretmen Anadolu Lisesinin Müzik
Semineri bölümünün birinci sınıfına öğrenci olarak gelmiştim. Lise birinci ve
ikinci sınıfları okuduğum Çapa İlköğretmen Okulu binası hala
hayranlıkla seyrettiğim bir yapıdır.
Tanzimat’ın ilanından sonra, öğretmen yetiştirmek
amacıyla İstanbul’da 16 Mart 1848 yılında ilk erkek öğretmen okulu
Padişah I. Abdülmecid'in iradesiyle Ahmet Cevdet Paşa öncülüğünde eğitim ve
öğretime başlamıştır. Bu demektir ki 169 yıllık tarihi bir anıtsal binada iki
yıl öğrenci olmuştum.
Çapa İlköğretmen Okulu anıtsal bina
içerisinde bizimle Eğitim Enstitüsü ile Yüksek Öğretmen Okulu da
eğitim ve öğretim görüyordu. Ülkemizin en bilgili ve deneyimli öğretmenleri
derslerimize giriyordu. Özellikle tarih derslerinde surlarla çevrili olan
tek parça halindeki ‘’Fatih’’ İlçesinin ‘’Asıl İstanbul’’ olduğunu
öğrenmiştik. Ancak, yatılı öğrenci olmamız nedeniyle, okul dışına çıkışımız
kısıtlı olduğundan yeterince gezip, görememiştim.
Üç İmparatorluğa başkentlik yapmış bu kenti yıllar sonra
tekrar tekrar gezme fırsatı buldum. Meydanlarında, caddelerinde, sokaklarında,
kasır ve köşklerinde ve saraylarında dolaştım. Aşığı olduğum Yedi tepeli
İstanbul'u tanımanın Suriçi kavramından geçtiğinin farkına vardım.
16 milyonluk nüfusu ile bir Mega kent olan İstanbul’un
içinde Öteki Yaka Pera, Üsküdar, Beykoz, Kadıköy, Eyüp ve diğerleri var
ama asıl İstanbul, sadece Sur içinde yer alan bir yarımada, yani Fatih
İlçesi’dir. Fatih İlçesi’nin içinde bulunduğu Tarihi Yarımada İstanbul’dur…
Tarihî Yarımada-Suriçi ya da Fatih; kuzeyde Haliç, doğuda
İstanbul Boğazı ve güneyde Marmara Denizi ile çevrili kısmı günümüzde “Tarihi
Yarımada” olarak anılmaktadır. Bizans döneminden kalma şehir surları
yarımadanın batı sınırını oluşturmaktadır. Osmanlı döneminden bu yana Yarımada,
Suriçi olarak da adlandırılmaktadır. Suriçi, İstanbul kentinin ilk
kurulduğu ve geliştiği bölgeye verilen addır.
Mega kent olan günümüz İstanbul'unda binlerce tepe
bulunmaktadır. Ancak İstanbul adını duyan herkes, ''Yedi Tepeli İstanbul''
kavramını da duymuştur. Nerede dir bu yedi tepe sorusunun yanıtı ise ''Suriçi''
dir. Suriçi, Bizans İmparatoru Konstantin’in inşa ettirdiği asıl
İstanbul’dur. 395 yılında kurulan Doğu Roma İmparatorluğu Bizans’ın 1 000 yıl
süre ile başkentliğini yapan İstanbul’un Hipodrom olarak düzenlenen Sultanahmet
Meydanı da Suriçi kavramını destekler. 1453 yılındaki Fetihten sonra devletin
merkezi buraya getirilmiştir. Böylece bir imparatorluk merkezi olarak
kurulan bu kent, 20. yüzyıl başlarına dek aynı şekilde Osmanlı İmparatorluğunun
başkenti olarak varlığını sürdürmüştür.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilinceye
kadar yaklaşık 1 000 yıl süreyle Doğu Roma ve devamı olan Bizans
İmparatorluğu'na başkentlik yapmış olduğu için Antik Roma'nın ikizidir diye
düşünüyorum Suriçi’ndeki İstanbul'u...İstanbul’da olduğu gibi, Antik Roma’da da
yaşam yedi tepe üzerine kurulmuş. Neden tepeler tercih edilmiş sorusu akla
geliyor elbette...
Bütün Antik Yunan kentlerinin Akropolis olarak adlandırılan
yüksek tepelere kurulduğunu görüyoruz. Korunaklı, kartal yuvası gibi, çevresine hâkim bir
konumda olan Akropolisler sağlam surlarla çevrili olurdu. Korunaklı ve surlarla
çevrili olan bu yerlerde öncelikle kentin koruyucusu durumunda olan tanrıların
tapınakları ve onların gölgesi durumunda olan kralların konutları olurdu. Bir bakıma Akropolisler tanrılaşma,
tanrının gölgesi olma, tanrıyı temsil etme özellikleri katmaktaydı krallara,
yöneticilere ve muktedirlere.
Roma’nın yedi tepesi, Tiber nehrinin Doğusunda ve şehrin
merkezinde yer alan tepeler topluluğudur. Şimdilerde oldukça meşhur olan
Vatikan tepesi, Tiber Nehri’nin kuzeybatısındadır ve Roma’nın yedi tepesinden
birisi değildir. Şu anda Roma’nın yedi tepesinden beşi, anıtlar, binalar ve
parklar ile kaplıdır.
Capitol’de Roma belediyesi bulunur, Palatine tepesi ise
arkeolojik alandır. Oldukça meşhur olan ve Öteki Yaka-Pera olarak bilinen
Galata da İstanbul'un yedi tepesinden biri değildir. O halde
hangileridir? Suriçi’ndeki tepeler topluluğu...Bir
bakalım hele...
Topkapı Sarayı ve Ayasofya birinci
tepede, Çemberlitaş ve Nur-u Osmaniye
Camisi ikinci tepede, Bayezid Camisi, Üniversite ve Süleymaniye
Camisi üçüncü tepede, Fatih Camisi ve
külliyesi dördüncü tepede, Yavuz Sultan Selim Camisi'nin
bulunduğu çevre beşinci tepede, Edirnekapı, Mihrişah Sultan
Camisi altıncı tepede, Kocamustafapaşa semtinin
bulunduğu bölge de yedinci tepedir.
Tepeler ya da Yunanlıların deyimiyle
akropoller...Byzantion Akropolü de site adı verilen kentin dinsel işlevli
bir bölgesiydi. Bu sitede tapınaklar yükselmekteydi. Bundan 1 500 yıl öncesine
bir bakış atabilsek ilk göze çarpan yapıların Zeus, Athena, Apollon, Posedion,
Afrodit ve Artemis adına yapıldıklarını görecektik.
Dünyanı en etkileyici ve ilginç Saray Müzesi Topkapı ile
Dünya mirası listesinin en önemli anıtlarından biri olan Ayasofya yedi tepeden
birincisi üzerindedir. O halde Antik İstanbul'u tanımak ve tanıtmak için
birinci tepe üzerindeki antik yapılardan başlamak gerekecektir.
İstanbul ile ilk tanışmam 1961 yılında oldu. O yıllarda adı
Çapa İlköğretmen okulu olan günümüzdeki Fatih Öğretmen Anadolu Lisesinin Müzik
Semineri bölümünün birinci sınıfına öğrenci olarak gelmiştim. Lise birinci ve
ikinci sınıfları okuduğum Çapa İlköğretmen Okulu binası hala
hayranlıkla seyrettiğim bir yapıdır.
Tanzimat’ın ilanından sonra, öğretmen yetiştirmek
amacıyla İstanbul’da 16 Mart 1848 yılında ilk erkek öğretmen okulu
Padişah I. Abdülmecid'in iradesiyle Ahmet Cevdet Paşa öncülüğünde eğitim ve
öğretime başlamıştır. Bu demektir ki 169 yıllık tarihi bir anıtsal binada iki
yıl öğrenci olmuştum.
Çapa İlköğretmen Okulu anıtsal bina
içerisinde bizimle Eğitim Enstitüsü ile Yüksek Öğretmen Okulu da
eğitim ve öğretim görüyordu. Ülkemizin en bilgili ve deneyimli öğretmenleri
derslerimize giriyordu. Özellikle tarih derslerinde surlarla çevrili olan
tek parça halindeki ‘’Fatih’’ İlçesinin ‘’Asıl İstanbul’’ olduğunu
öğrenmiştik. Ancak, yatılı öğrenci olmamız nedeniyle, okul dışına çıkışımız
kısıtlı olduğundan yeterince gezip, görememiştim.
Üç İmparatorluğa başkentlik yapmış bu kenti yıllar sonra
tekrar tekrar gezme fırsatı buldum. Meydanlarında, caddelerinde, sokaklarında,
kasır ve köşklerinde ve saraylarında dolaştım. Aşığı olduğum Yedi tepeli
İstanbul'u tanımanın Suriçi kavramından geçtiğinin farkına vardım.
16 milyonluk nüfusu ile bir Mega kent olan İstanbul’un
içinde Öteki Yaka Pera, Üsküdar, Beykoz, Kadıköy, Eyüp ve diğerleri var
ama asıl İstanbul, sadece Sur içinde yer alan bir yarımada, yani Fatih
İlçesi’dir. Fatih İlçesi’nin içinde bulunduğu Tarihi Yarımada İstanbul’dur…
Tarihî Yarımada-Suriçi ya da Fatih; kuzeyde Haliç, doğuda
İstanbul Boğazı ve güneyde Marmara Denizi ile çevrili kısmı günümüzde “Tarihi
Yarımada” olarak anılmaktadır. Bizans döneminden kalma şehir surları
yarımadanın batı sınırını oluşturmaktadır. Osmanlı döneminden bu yana Yarımada,
Suriçi olarak da adlandırılmaktadır. Suriçi, İstanbul kentinin ilk
kurulduğu ve geliştiği bölgeye verilen addır.
Mega kent olan günümüz İstanbul'unda binlerce tepe
bulunmaktadır. Ancak İstanbul adını duyan herkes, ''Yedi Tepeli İstanbul''
kavramını da duymuştur. Nerede dir bu yedi tepe sorusunun yanıtı ise ''Suriçi''
dir. Suriçi, Bizans İmparatoru Konstantin’in inşa ettirdiği asıl
İstanbul’dur. 395 yılında kurulan Doğu Roma İmparatorluğu Bizans’ın 1 000 yıl
süre ile başkentliğini yapan İstanbul’un Hipodrom olarak düzenlenen Sultanahmet
Meydanı da Suriçi kavramını destekler. 1453 yılındaki Fetihten sonra devletin
merkezi buraya getirilmiştir. Böylece bir imparatorluk merkezi olarak
kurulan bu kent, 20. yüzyıl başlarına dek aynı şekilde Osmanlı İmparatorluğunun
başkenti olarak varlığını sürdürmüştür.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilinceye
kadar yaklaşık 1 000 yıl süreyle Doğu Roma ve devamı olan Bizans
İmparatorluğu'na başkentlik yapmış olduğu için Antik Roma'nın ikizidir diye
düşünüyorum Suriçi’ndeki İstanbul'u...İstanbul’da olduğu gibi, Antik Roma’da da
yaşam yedi tepe üzerine kurulmuş. Neden tepeler tercih edilmiş sorusu akla
geliyor elbette...
Bütün Antik Yunan kentlerinin Akropolis olarak adlandırılan
yüksek tepelere kurulduğunu görüyoruz. Korunaklı, kartal yuvası gibi, çevresine hâkim bir
konumda olan Akropolisler sağlam surlarla çevrili olurdu. Korunaklı ve surlarla
çevrili olan bu yerlerde öncelikle kentin koruyucusu durumunda olan tanrıların
tapınakları ve onların gölgesi durumunda olan kralların konutları olurdu. Bir bakıma Akropolisler tanrılaşma,
tanrının gölgesi olma, tanrıyı temsil etme özellikleri katmaktaydı krallara,
yöneticilere ve muktedirlere.
Roma’nın yedi tepesi, Tiber nehrinin Doğusunda ve şehrin
merkezinde yer alan tepeler topluluğudur. Şimdilerde oldukça meşhur olan
Vatikan tepesi, Tiber Nehri’nin kuzeybatısındadır ve Roma’nın yedi tepesinden
birisi değildir. Şu anda Roma’nın yedi tepesinden beşi, anıtlar, binalar ve
parklar ile kaplıdır.
Capitol’de Roma belediyesi bulunur, Palatine tepesi ise
arkeolojik alandır. Oldukça meşhur olan ve Öteki Yaka-Pera olarak bilinen
Galata da İstanbul'un yedi tepesinden biri değildir. O halde
hangileridir? Suriçi’ndeki tepeler topluluğu...Bir
bakalım hele...
Topkapı Sarayı ve Ayasofya birinci
tepede, Çemberlitaş ve Nur-u Osmaniye
Camisi ikinci tepede, Bayezid Camisi, Üniversite ve Süleymaniye
Camisi üçüncü tepede, Fatih Camisi ve
külliyesi dördüncü tepede, Yavuz Sultan Selim Camisi'nin
bulunduğu çevre beşinci tepede, Edirnekapı, Mihrişah Sultan
Camisi altıncı tepede, Kocamustafapaşa semtinin
bulunduğu bölge de yedinci tepedir.
Tepeler ya da Yunanlıların deyimiyle
akropoller...Byzantion Akropolü de site adı verilen kentin dinsel işlevli
bir bölgesiydi. Bu sitede tapınaklar yükselmekteydi. Bundan 1 500 yıl öncesine
bir bakış atabilsek ilk göze çarpan yapıların Zeus, Athena, Apollon, Posedion,
Afrodit ve Artemis adına yapıldıklarını görecektik.
Dünyanı en etkileyici ve ilginç Saray Müzesi Topkapı ile
Dünya mirası listesinin en önemli anıtlarından biri olan Ayasofya yedi tepeden
birincisi üzerindedir. O halde Antik İstanbul'u tanımak ve tanıtmak için
birinci tepe üzerindeki antik yapılardan başlamak gerekecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder