Birinci Lozan Uşi Antlaşması ve 12 Adalar



Ülkemizde uzun yıllardır gündemde kalan ve kalmaya da devam edecek olan Rodos ve 12 Adalar, 20 küçük ve 14 büyükçe olmak üzere 34 adadan oluşan bir gruptur. Aslında, küçük adaların sayısı, yerleşim yeri olmayanları da sayarsak, 150 civarındadır. Yönetim merkezi de, içlerinde en büyük ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Rodos Adası’dır.

Eylül 2015'te bir hafta konakladığımız Rodos Adası’nı ziyaret etmeden önce, tarihi geçmişini de inceleme fırsatı bulmuştum. Geçmişimizi doğru bilmeden geleceğimizi sağlıklı kurma şansımız yoktu.

Adalar, Köy Heyeti Azaları yönetimine benzer, 12 kişi tarafından yönetildiğinden 12 Adalar olarak bilinmektedir.

Kudüs'te, İtalyan Amalfi'li tüccarlar tarafından, Hristiyan Hacılara yardım amacıyla bir manastır ve hastane inşa edilmiş, bu yardım kuruluşu zamanla Hospital Şövalyeleri tarikatına dönüşmüştür.

Birinci Haçlı Seferi (1096-1099) sonucu, bütün semavi dinler açısından kutsal olan Kudüs alınmış, 1120 da Kudüs Kralı II. Baldwin Hastane şövalyelerine, merkezi üs olarak kullanmaları için, Kudüs Tapınak Tepesi'ndeki tarihi Mescidi Aksa'yı tahsis etmiştir.

Bu merkezi yapı 'Süleyman Tapınağı' adıyla anıldığından, bir askeri güç haline gelen Hastane Şövalyeleri tarikatı, ''Süleyman Tapınağı Şövalyeleri Tarikatı'' ya da kısaca ''Tapınakçılar'' olarak tanındılar.

1187 yılında Hittin Savaşı yenilgisi ve Akka'nın Eyyubiler tarafından 1291'de ele geçirilmesiyle tarikat, merkezini Kudüs'ten Kıbrıs'a, 1309 yılında da Rodos'a taşımak zorunda kalmıştır.


1309-1314 yılları arasında Fransa Kralı Filip ve dönemin Papası tarafından Tapınak Şövalyeleri tasviye edilince, Rodos'a taşınmış olanlar Hospital ya da Rodos Şövalyeleri olarak anılmışlardır.

Osmanlı kendisi için bir tehdit gördüğü Rodos’taki yapılanmayı ortadan kaldırmak için, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 20 000 şehit verilerek, 21 Aralık 1522’de Rodos fethedilmiştir. Rodos'a da merkeziyetçilikten uzak, idarî, mali, hatta adlî imtiyazları içeren özel bir statü uygulamıştır.

Tastamam 400 yüzyıl Osmanlı egemenliğinde kalmış olan Rodos, Doğu Akdeniz’de sahip olduğu stratejik konum itibariyle, tarih boyunca, bu bölgedeki egemenlik mücadelesinin bir parçası olmuştur.

19. yüzyılın ikinci yarısında millî birliğini kurarak Avrupa devletler topluluğuna katılan İtalya, ekonomik yayılma sahası olarak Osmanlı Afrika’sını hedef almıştı.

Avrupa devletleri ile gerçekleştirdiği ikili anlaşmalarla yapacağı harekâtın zeminini hazırlayan İtalya hükümeti, 28 Eylül 1911’de Osmanlı Devleti’ne bir ültimatom vererek Trablusgarp ve Bingazi’nin boşaltılmasını istedi.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de bulunduğu Trablusgarp ve Bingazi’de başarılı olamayınca Akdeniz ve Ege’deki Osmanlı egemenliğinde bulunan adalara yöneldi. 

İtalyan donanması 24 Şubat 1912’de Beyrut limanını bombardıman ederek, limanda demirlemiş bulunan iki Osmanlı torpido gemisini batırdı.

18 Nisan 1912 günü 24 parçalık bir İtalyan donanması Çanakkale Boğazı’na saldırdı. Osmanlının mayın döşeyerek bütün ticari gemilere boğazları kapatınca, Avrupalının da tepkisiyle, yönünü 12 adalara ve Rodos'a çevirdi.

17 Mayıs 1912’de, yetersiz olan Osmanlı kuvvetlerinin büyük bir direnciyle karşılaşmadan Rodos ve çevresindeki 12 adayı da egemenliği altına aldı.

18 Ekim 1912’de, Lozan şehrinin Uşi kasabasında İkinci Abdülhamit temsilcileriyle yapılan anlaşmada, Trablusgarp ve Bingazi’de bulunan bütün kuvvetlerini geri çektiği takdirde, adaları Osmanlıya geri verilecekti.

Ne var ki İtalya, Birinci Lozan Uşi Anlaşması ile verdiği sözünde durmadı. Adaları topraklarına kattı. İkinci Dünya Savaşı’nda İtalya’yı saf dışı bırakan Almanya Nazi yönetimi Adaları işgal etti. Nazilerin savaşı kaybetmesi sonrasında da adalar 1944 yılında İngiltere tarafından Yunanistan’a devredildi.

12 adalar İsmet İnönü tarafından sürdürülen 24 Temmuz 1923 tarihli İkinci  Lozan Anlaşması’yla değil, 18 Ekim 1912’de Lozan’ın Uşi kasabasında gerçekleştirilen Birinci Lozan Anlaşması ile Osmanlı tarafından İtalya’ya bırakılmak zorun kalınmıştı.

Atatürk’ün fotoğraflarını indirerek yerine Kızıl Sultan İkinci Abdülhamit portrelerini asan kimliksizler, bilerek ve isteyerek, 18 Ekim 1912 tarihinde Lozan Uşi kasabasında Abdülhamit’in onayı ile yapılmış anlaşmayı İsmet İnönü’nün sırtına yıkmaya çalışmaktadırlar.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Paris Sen Nehri

Deniz ve Kültür Başkenti Muğla

Küresel Portekiz İmparatorluğu