Rodos'ta Birinci Gün
Yunanistan’a bağlı On iki Adaların en büyüğü olan Rodos, Türkiye kıyılarında bulunan Bozburun Yarımadası’ndan 18 km Marmaris’ten ise yaklaşık 40 km uzaklıktadır. Oysa, feribotla, Rodos Atina arası yaklaşık 450 km'dir.
Adanın ismi muhtemelen çiçekli doğasından kaynaklanmaktadır. Çünkü Grekçe Rodon sözcüğü Gül anlamındadır. Rodos Adası eski çağlardan beri doğal güzelliği ve yumuşak iklimi ile ünlü olup, sürekli rüzgâr alan adada çok sayıda yel değirmeni vardır.
Her zaman yeşil, her dem taze, şirin, aydınlık ve güneşlidir. Başlıca gelir kaynağı turizmdir. Bereket kaynağı zeytini ile tahılının yanı sıra, gayet lezzetli üzümü, inciri, narı ve portakalı da öteki önemli gelir kaynaklarıdır.
Şövalyeleriyle ünlü Rodos Adası, 1309-1522 tarihleri arasında Rodos Şövalyeleri, 1522-1912 yılları arasında Osmanlı, 1912-1947 yılları arasında İtalya hakimiyetindeyken 1947 yılında, İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya, Japonya ve İtalya'dan oluşan Mihver İttifakı'nın savaşı kaybetmesi üzerine İtalya'nın bütün sömürgeleri tasviye edildi. İngiltere'nin baskısıyla, Rodos ve 12 Adalar, İttifak Devletleri içinde yer alan Yunanistan'a hediye edildi.
30 Ağustos 2015 Pazar, Rodos...
Saat 08,30'da Marmaris'ten bindiğimiz bir katamaranla yapılan bir buçuk saatlik yolculuktan sonra, gümrük işlemlerinin ardından, kale içine girmiştik saat 11,00'de. Oldukça pahalı bir sabah kahvaltısı yaptıktan sonra, bu ünlü Orta Çağ kalesinin dolambaçlı sokaklarına dalıyoruz.
Dalıyoruz çünkü Sun Beach olarak bilinen bölgedeki konaklama yerimize ancak saat 16,00’da giriş yapabileceğiz. Vaktimiz var. Old City Rodos’u kısmen de olsa, panoramik olarak tanımaya çalışacağız.
Dolambaçlı ve oldukça kalabalık sokaklardan Hipokrat Meydanı’na ulaşıyoruz. Bu meydanın kuzeyi Sokrat Caddesi olarak biliniyor. Bitiminde Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi, Kanuni Sultan Süleyman Camisi ve saat kulesi bulunuyor. Her üçü de Osmanlı eseri.
Öncelikle, konaklama yerine ulaşım sorununu çözmemiz gerekiyor. Nea Agora olarak da bilinen Yeni Çarşı'nın arkasında toplu taşım araçlarının bulunduğunu öğrenmiştim internetten. Mandraki liman bölgesine geçmemiz gerekiyor.
Kale içinde yürümeye devam ediyor ve bir sonraki kale kapısından kale dışına, liman bölgesine geçiş yapıyoruz. Hava da oldukça sıcak, üstelik bavullarımızla birlikte yürüyor ve zorlanıyoruz.
Commercial Harbour olarak bilinen Ticari Rodos Limanı’ndan Mandraki Limanı’na geçiş için Aziz Paul Kapısı ya da St. Paul Gate olarak bilinen kapıya yöneliyoruz. Rodos Şövalyeleri tarafından, kalenin düşmanlarına karşı güçlendirilmesi için, yarım hilal şeklinde yapılmış bu kale eklentisi içinden Mandraki liman bölgesine geçiyoruz.
.jpg)
Sağ tarafta, kalenin uzantısı durumunda olan dalga kıranın üzerinde üç adet yel değirmeni ile en uç noktada Tower of St. Nicholas, adını denizcilerin koruyucu azizinden alan, Aziz Nicholas Kalesi bulunuyor. Aziz Nicholas Kalesi şu anda deniz feneri olarak faaliyet gösteriyormuş. Bölgeyi daha sonraki günlerde keşfetmek üzere, Mandraki Limanı kıyısından “Evangelismos Church ”a doğru yürüyoruz.
Eskiden ticari bir liman olarak kullanılan Mandraki’de kıyı boyunca sıralanmış onlarca gezi ve dalış tekneleri bulunuyor. Sıralanmış olan gezi tekneleriyle Lindos, Simi, Meis ve diğer adalara gitmek mümkünmüş.
Yeşil Marmaris Turizm aracılığı ile Simi Adası’na rezervasyon yaptırmış olmamıza rağmen, yine de teknelerin ada gidiş-dönüş fiyatlarını inceleyerek yürüyoruz. Bu arada Türkçe bilgi verenlere de rastlıyoruz.
Derken, Evangelismos Kilisesi’ne ulaşmadan önce sol tarafta Yeni Çarşı, pastel ve göz alıcı renkleriyle, kendini gösteriyor. Kilisenin sağ tarafında da Mandraki Liman girişi bulunuyor.
Mitolojiye göre, Mandraki Limanı’nın girişi bir zamanlar dünyanın 7 Harikası arasında yer alan Rodos Heykeline ev sahipliği yapıyordu. Güneş Tanrısı Helios’un adına yapılan Rodos Heykeli, tunçtan yapılmıştı.
İçi demir çubuklarla güçlendirilmiş olan Rodos heykelinin devrilmemesi için taştan yapılan ağırlıklar kullanılmıştı ve tam 33 metre yüksekliğindeydi.

Rodos Heykeli’nin bacakları arasından geçilerek ulaşılan kaleyi ve içindekileri barındıran Rodos Adası önemini Doğu Akdeniz Havzası ile Ege Denizi ve Boğazlar Bölgesi’nde sahip olduğu konuma borçluydu.
Yunanistan’a bağlı On iki Adaların en büyüğü olan Rodos, Türkiye kıyılarında bulunan Bozburun Yarımadası’ndan 18 km Marmaris’ten ise yaklaşık 40 km uzaklıktadır. Oysa, feribotla, Rodos Atina arası yaklaşık 450 km'dir.
Adanın ismi muhtemelen çiçekli doğasından kaynaklanmaktadır. Çünkü Grekçe Rhodon sözcüğü Gül anlamındadır. Rodos Adası eski çağlardan beri doğal güzelliği ve yumuşak iklimi ile ünlü olup, sürekli rüzgâr alan adada çok sayıda yel değirmeni vardır.
Her zaman yeşil, her dem taze, şirin, aydınlık ve güneşlidir. Başlıca gelir kaynağı turizmdir. Bereket kaynağı zeytini ile tahılının yanı sıra, gayet lezzetli üzümü, inciri, narı ve portakalı da öteki önemli gelir kaynaklarıdır.
Her dem yeşil, şirin ve güneşli olan bu adanın Mandraki Limanı kıyısında panoramik bir yürüyüşten sonra Yeni Çarşı’nın önüne geliyoruz.
Nea Agora olarak da bilinen Yeni Çarşı Osmanlı döneminden kalma olup, pastel renkleriyle boyanmış olup, oldukça uzun cephesi limana bakmaktadır. Anıtsal kapısından içeriye girildiğinde oldukça büyük toplanma yeri altıgen sayılabilecek geometrik bir yapı içermektedir. Restorasyon sonrası boyandığı pastel renkleriyle limanı taçlandırıyor
Yeni Çarşı’nın arkasındaki caddede bizi bir haftalık evimizin bulunduğu Sun Beach Hotele götürecek toplu taşım durakları var.
Bu duraklardan kalkan toplu taşım ya da belediye otobüslerinden bir bölümü adanın batısında çalışmakta olup, Rodos Hava Limanı’na kadar gitmektedir. Otobüslerin taşıma ücreti uzaklığa göre değişmektedir. Bizim gideceğimiz Sun Beach bölgesi 10 km uzaklıkta olup, ücreti 2,30 Euro’dur
Adanın batı yakasında çalışan toplu taşım araçları ise Lindos’a kadar gitmekte ve Lindos ulaşım ücreti 6 Euro’dur. Oysa biz tekne yolculuğu 2 saat süren Lindos'a gitmek için kişi başı 37 Euro ödeyerek bilet almıştık gelmeden önce. Bilmeyince böyle oluyor.
Saat 15,00'te bindiğimiz belediye otobüsü 20 dakikada adanın batı yakasındaki Hotel Sun Beach önündeki durakta bizi bırakmıştı. ulaştık. Saat 16,00 da otele giriş işlemleri tamamlanmıştı. Konaklayacağımız açık mutfaklı evimize bir görevlinin yardımıyla, 16,30'da giriş yaptık.
.jpg)
Dört kişinin kalabileceği yarı açık mutfaklı konaklama yerimizde merkezi müzik kanalları ve internet erişimi ile klima ve uydu kontrollü TV bulunuyordu. Açık mutfaklı odaya bitişik diğer odaya eşyalarımızı yerleştirdikten sonra, deniz ve havuz manzaralı balkonumuza çıkarak nefeslendik. Yerimiz ve çevresi bizi mutlu etmişti.
Çevreyi tanımak için dışarı çıktık. Otel, 35.000 m²'lik muhteşem peyzajlı bahçelerle çevrili iki binadan oluşmaktaydı. Ana bina sahilde, diğeri ise sahilden 30 metre içerideydi.
Sahile çıktık. Otel konuklarının denize girip güneşlenebileceği, ücretsiz şezlongların bulunduğu alanla otel yerleşkesi arasında çift şeritli genişlikte otomobil ve yaya yolu vardı. Tekrar otel yerleşkesine geri döndüğümüzde iki tatlı su havuzunun da varlığını gördük.
Geri döndüğümüzde, Rodos'ta yaptığımız sabah kahvaltısından bu yana bir şey yemediğimizi anımsayarak, otel kompleksinde bulunan süper marketten her türlü mutfak ihtiyacımızı karşılayarak evimize döndük.
Açık mutfakta bulunan ısıtıcı ile çay demledik. Balkonda, akşam ışıklarını yansıtan deniz karşısında, kahvaltı türü bir masa donatarak karnımızı doyurduk...
Yorumlar
Yorum Gönder