İSTANBUL GALATA KADILIĞI




Osmanlı İmparatorluğuna 600 yıl süre ile başkentlik yapmış İstanbul, idari ve yargısal yapılanmasını dört bölge olarak gerçekleştirmişti. Bu yapılanmanın kökeninde kültürel ve sosyolojik farklılıklar da kendini gösterir. Saadet Kapısı olarak adlandırılan İstanbul başta Anakent durumundaki Suriçi Kadılığının yanı sıra, Bilad-ı Selase olarak adlandırılan Üsküdar, Eyüp ve Galata Kadılıkları tarafından yönetilmekteydi.

Osmanlının idari yapılanmasında ve yönetilmesinde kadılıklardan biri olarak bilinen Galata; İstanbul’un Beyoğlu ilçesinin tarihi açıdan zengin bir semtidir. Haliç’in kuzey sahilindedir. İstanbul Beyoğlu İlçesi sınırları içinde yer alan Galata; Tophane, Azapkapı ve Galata Kuleleri arasında konuşlanmıştır. Galata, Haliç ile İstanbul Boğaz’ının kesiştiği noktadır. Ticari açıdan çok elverişli olması başta Venedik Cumhuriyeti olmak üzere bütün Batının ilgisini çekmiştir. Üstelik Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içindedir. Galata’nın en parlak dönemi, 12. yüzyılda, bazı ayrıcalıklarla bölgeye yerleşen Cenovalılar ile başlar.


Bölge bir ara Venediklilerin eline geçerse de 13. yüzyıldan sonra, başkentin Cenova olduğu Ceneviz Şehir Devletinin egemenliğinde bir Latin Kolonisi olur. Bu dönemde Galata; Müslüman, Katolik ve Yahudi cemaatleriyle zengin bir dinler ve diller mozaiği oluşturmuştur. Çeşitli mezheplere, tekkelere ev sahipliği yapmıştır. Mezhep, din ve dil ayırımı yapmadan; Arap, Çingene, Yahudi, Sırp, Arnavut, Cenovalı, Venedikli ve Levanten topluluklarına kucak açmış ve içinde barındırmıştır.

Cenevizlilerin Kolonisi olan Galata, adeta ”Küçük İtalya” olmuştur. Mimari dokusu çok güzel olup, özellikle Fransızlar tarafından yapılan binalarla; İtalya ve Avrupa’nın mistik yerlerini hatırlatır. Galata gemicilerin semti olması nedeniyle, aynı zamanda bir eğlence merkezidir Galata. Eğlence merkezi olmasının yanı sıra, yangınlarıyla da ünlüdür.

Galata.19. yüzyıla gelinceye kadar Galata Cenevizlilerin yaptırmış olduğu surlar içerisinde kaldı. Bu surlar Haliç’in kenarında bugünkü Azapkapı’da başlıyordu. Galata Kulesi surların en kuzeydeki gözetleme kulesiydi ve surlar buradan Tophane’ye kadar iniyordu. Bizans döneminde adı “Sykai” (incirlik) idi. Rumca’da “Karşıdaki İncirlik” anlamında “Peran en Sykais” de denirdi. Levantenlerin kullandığı “Pera” adı buradan gelir. “Galata” ise Rumca “galaktos” (süt) ya da İtalyanca “calata” (merdivenli yol) gibi kökenlere dayandırılır. 

Galata bir Osmanlı şehri olan İstanbul’un Avrupai kısmıdır. Zaten kuruluşundan bu yana da hep Avrupalıdır. Doğulu ve Ortodoks bir imparatorluk olan Bizans’ın başkenti Konstantinapol’ün hemen yanı başında Batılı Latin ve Katolik bir koloni olarak kuruldu. Dönem dönem Venedik ve Cenevizliler arasında el değiştirdi. Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethinden sonra, 29 Mayıs 1453 tarihinde, Cenevizliler, Galata Kolonisi anahtarlarını Sultan Mehmet’e takdim edildi ve Galata’nın teslimi 1 Haziran cuma günü tamamlandı.
İstanbul’un fethinden sonra da durum pek değişmedi. Gerçi Fatih Sultan Mehmet Galata’ya Rum ve Yahudileri yerleştirerek Latin olmaktan çıkarmıştır. Ama hala İslam başkentinin yanı başındaki gayrimüslim bir öğe olarak kaldı. Bu nedenle Galata’nın “karşıdaki” , karşı yaka ya da ‘’Pera’’ olması sadece Haliç’in diğer tarafında olmasını anlatmaz. Aynı zamanda kültürel bir diğer tarafta olmayı da anlatır. 

Galata yalnız bununla da kalmamış, bazen İstanbul’un düşmanlarının tarafında olmuştur. İlk olarak 1204 yılında Latinlerin İstanbul’u işgali sırasında ihanet etmiştir. Bu işgalde Galata Latinlere yardım ve yataklık yapmıştır. Netice de İstanbul barbarca yağmalanıp talan olmuştur. Bu yağma ve talan olayından sonra Bizans'ın çöküşü hızlanmıştır.
Osmanlı’ya da sadık kalmaz Galata. Osmanlının çöküşünde önemli rolü bulunan kapitülasyonların yürütülmesinde Galata ve Galatalı bankerler önemli bir merkezdir. 19. yüzyıldan itibaren Galatalı bankerler aracılığıyla Osmanlı büyük bir borç yükü altına sürüklenecek ve ekonomik olarak yağmalanacaktır. Yine Galatalı Rum bankerler Osmanlı’ya isyan eden Yunanistan’ı parasal olarak destekleyeceklerdir.

Galata kuruluşundan itibaren hep çok canlı bir ticaret merkezidir. Müslüman ahalinin de rağbet ettiği meyhaneleriyle de gece hayatına merkezlik etmiştir. Ama Galata en parlak günlerini 19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşayacaktır. Kapitülasyonlara ilaveten 1839 Tanzimat Fermanı ile yeni ayrıcalıklar kazanan yabancılar ve azınlıklar gittikçe güçlenecek, dolayısıyla Galata’da hızla zenginleşecek ve büyüyecektir. 1860’lara gelindiğinde artık Ceneviz surları Galata’ya dar gelecektir. Bu nedenle bu tarihte surlar yıkılacak ve 15.yüzyıldan beri iskân olan bugün Galatasaray Lisesi’nin bulunduğu yere kadar uzayan günümüzün İstiklal Caddesi veya o dönemde Levantenlerin Grand Rue De Pera'sı görülmemiş bir ihtişama kavuşacaktır.

Burada önceleri yabancı ülkelerin elçilik binaları ve kiliseleri vardır. Arkasında büyük malikâneler, lüks apartmanlar, alışveriş merkezleri, eğlence yerleri ve sanat merkezleri ile bu cadde dolmuş, kısa zamanda caddenin etrafında da yerleşim başlamıştır. Levantenlerin Pera olarak isimlendirdikleri Galata’nın bu genişlemiş halini halk Beyoğlu olarak anacaktır. Bu yeni semtin kısa sürede altyapı sorunları çözülecektir. Caddeler taş döşemelerle kaplanacak kanalizasyon yapılacak, elektrik, su ve havagazı şebekeleri döşenecek, ulaşım için atlı tramvaylar konulacaktır. Fakat en önemlisi dünyanın en eski üçüncü metrosu da bu dönemde Galata’da açılacaktır.
Galata bir yandan bankerleri ve borsası ile bir finans merkezidir. Diğer yandan Galata Limanı Avrupa’nın en işlek limanlarından biridir ve uluslararası ticaret çok canlıdır. Grand Rue De Pera veya Cadde-i Kebir Kapalıçarşı’nın yanı sıra ikinci bir alışveriş merkezi haline gelmiş, sadece Levantenler değil batılılaşma heveslisi kesimlerde burada satılan Avrupa’dan ithal mallara aşırı rağbet göstermiştir.

Beyoğlu kafeleri, tiyatroları, barları, operaları, kantocuları, Avrupa mutfaklı lokantaları ve pastaneleri ile bir eğlence merkezidir. Galata, Tanzimat döneminden itibaren Pera tarzı yaşamayı devlet politikası haline getirmiş bulunan Osmanlının batıcı siyasi elitleri için de büyük bir mekteptir. Çünkü Osmanlı insanı Beyoğlu'nun Avrupalı mekânlarından ve Levantenler’ inden batılı gibi yemeyi, içmeyi, giymeyi, eğlenmeyi, konuşmayı ve kısaca batılı olmayı öğreniyordu.

Galata Avrupa’nın hiçbir kentinde rastlanmayacak kadar kozmopolitti. Günümüzde de bu özelliğini korumaktadır. Başta Fransızca olmak üzere bütün Avrupa dilleri konuşuluyordu. İtalyanların, Almanların, Fransızların, İngilizlerin, Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin, Macarların ve Rusların kendi cemaatleri vardı. Sadece mezheplere göre değil, etnik yapıya göre de her grup kendi ibadethanesine sahipti. Bu nedenle çok sayıda birbirinden farklı gruplara ait kiliseler ve sinagoglar yan yana bulunmaktaydı. Şüphesiz Galata’da Müslüman unsurlar da yok değildi. Galata Mevlevihane’si, Arap Cami ve etrafında iskân edilen Endülüs Arapları, Asmalı Mescit, Ağa Cami ve Sahabe Kabirleri ilk anda akla gelenler. Ama bunlar Galata’nın “Gâvur” kalmasına engel olmaya kâfi gelemediler.

Galata aynı zamanda çok sayıda yabancı eğitim kurumunun faaliyet gösterdiği bir yerdir. Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya ve Avusturya Galata’da liseler açmıştır. Buralara Levantenlerin ve azınlıkların çocuklarının yanı sıra zengin veya soylu Müslüman ailelerde çocuklarının göndermiştir. Osmanlı’nın ve Türkiye’nin Batıcı aydınlarının birçoğu bu okullarda yetişecektir. Bu nedenle hep farklıdır Galata. İstanbul’un diğer bölgeleriyle aynı kaderi bile paylaşmaz. Balkan Savaşının başlamasından itibaren İstanbul hem sefaletin hem de siyasi çalkantıların içine yuvarlanırken, Galata tarihinin en parlak dönemlerini yaşayacaktır. 


Bir yandan Birinci Dünya Savaşının savaş zenginliği buraya akarken, diğer taraftan Rusya’dan Ekim Devriminden kaçan Beyaz Rusların gelmesiyle Beyoğlu daha da canlanır. Eğlence hayatı gittikçe daha çok hareketlenir. İstanbul işgal altındayken, burası işgal kuvvetlerini ağırlayan ve eğlendiren bir mekân olur. Ama savaş sonrasında yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulurken Levantenlerin ışıltılı ‘’Pera’’sı da yavaş yavaş çöker. Ancak; Galata son yıllarda, özellikle entelektüel çevrenin gözdesi haline gelmiştir.  Galata Kulesi çevresinde, konut alarak ya da işyeri açarak, bölgenin eski parlak günlerine kavuşmasına katkıda bulunmuşlardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder