İSTANBUL ÇİNİLİKÖŞK MÜZESİ
İlk Müslüman Türk
Devletini kuran Karahanlılar dönemine ait yapılarda görülmeye başlayan çini
süsleme geleneği, Türk Çini Sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu
göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları tarafından çini
süslemeleri devam ettirilmiş, Selçuklular, egemenlikleri altına aldıkları
yerlerde inşa ettikleri pek çok cami, medrese, kervansaray, saray, türbe ve
benzeri eserleri çinilerle bezemişlerdir.
Anadolu Selçuklu
Devletinin dağılmasından sonra, çini geleneğini sürdürme çabası, Anadolu’da
kurulan Beyliklere düşmüş ve nihayet Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir
dönem başlamıştır. Beylikler devrine ait önemli eserler İstanbul ‘da Çinili
Köşk Müzesinde ve Berlin Devlet Müzesinde bulunmaktadır.
İstanbul
Arkeoloji Müzeleri bünyesinde yer alan Çinili Köşk Müzesi koleksiyonlarında 11.
yüzyıldan 20.yüzyıl başlarına tarihlenen Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait
2000 civarında eser bulunmaktadır. Müze'nin koleksiyonlarını 1981 yılında konum
olarak yakınlığı nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'ne
bağlandığında mevcut olan eserler ile arkeolojik kazılarda bulunan, satın alma,
bağış ve müsadere yoluyla giren eserler oluşturmaktadır.
Türk çini ve
keramik sanatının başarılı örneklerinin sergilendiği bir müze olarak işlevini
sürdüren Çinili Köşk, 1472 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırıldı.
İçini ve dışını süsleyen çinilerden ötürü ''Sırça Saray'' ya da ''Kasr-ı Kaşi''
olarak tanımlanmaktadır. Etrafını çeviren Ağa Çayırı, Kalfa Yeri ve Kum Meydanı
denilen alanlarda spor yarışmalarının yapıldığı bilinmektedir.
Çinili Köşk,
tarihi boyunca geçirdiği değişikliklere rağmen revaklı girişi, eyvanları ve
çinileriyle Selçuklu tarzını aksettiren Osmanlı sivil mimarisinin İstanbul'daki
tek örneğidir. Firuze, beyaz, mor ve lacivert renkli mozaik tekniğinde yapılmış
çinilerdeki ahenk ileri bir süsleme anlayışını ürünüdür. Girişte, mozaik
çinilerle süslü eyvanın altındaki kapının üzerini boydan boya dolanan kitabede,
köşkün bitiş tarihi ile güzelliğinden de söz edilmektedir.
Kitabede; ''
Senin kapının içi, nimetlerle dolu olan Cennet'in önüdür. Senin harimin Kâbe
gibi muhterem olmuştur. Senin kurulduğun yerin letafeti ve havası, çürümüş
kemiklere adeta can verir. Bu Kasr-ın önü, kerametinden dolayı mülk
erbabının/Hükümdarlarının kıblesi, eşiğinin kutlu oluşundan dolayı din ehlinin
kıblegahı, yücelik güneşinin doğduğu ve Murad sabahının parladığı yer, göğün
göz nuru, yeryüzünün ziynetidir.'' Yazılmaktadır.
1737 tarihinde
bir yangın geçiren Çinili Köşk'ün revakları ve sütunları yanmıştır. Günümüzdeki
14 sütunlu mermer revak I. Abdülhamit zamanında yeniden yaptırılmıştır. Yangın
sonrasında Çinili Köşk bir süre Saray Ağalarına tahsis edilmiştir. 1875 yılında
müze olarak kullanılmasına karar verilince içinde birtakım değişikler yapılmış.
Müze olarak hazırlıklar tamamlanınca 1880 yılında İmparatorluk Müzesi/Müze-i
Hümayun olarak ziyarete açılmış.
Aslında ilk
İmparatorluk Müzesi, Topkapı sarayı sınırları içerisinde bulunan Aya İrini'de
1869 yılında kurulmuştu. 1872 yılında da Alman kökenli Dr. Fhilip Anton Dethier
müdür olarak atanır. Ancak, Aya İrini yetersiz kalınca Çinili Köşk İmparatorluk
Müzesi'nin yeni mekânı olur. 1881 yılında da Sadrazam Ethem Paşa'nın oğlu Osman
Hamdi Bey'in müze müdürlüğüne atanmasıyla birlikte Türk müzeciliğinde yeni bir
çığır açılır.
1939 yılında
Topkapı Sarayı Müzesi bünyesine alınan Çinili Köşk'ün içindeki eserlerin büyük
bir bölümü başka müzelere devredildi. 1953 yılına kadar da müze işlevini
yitirdi. İstanbul'un fethinin 500. yılı olan 1953 yılında yenilenerek ''Fatih
Müzesi'' olarak ziyarete açıldı. Bu dönemde Fatih'e ait olan silahlar,
elbiseler, fermanlar, resimler ve benzeri eserler sergilendi.
Daha sonraları
Türk-İslam Osmanlı Çini ve Keramiklerinin sergilendiği bir seksiyon/bölüm
haline getirilen Çinili Köşk, konum olarak yakınlığı nedeniyle, 1981 yılında
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'ne bağlandı. Çinili Köşk Müzesi'nin salon
ve odalarında Selçuklu ve Osmanlı Dönemi çini ve Keramiklerinin 12. yüzyıl sonu-20.
yüzyıl başlarına tarihlenen örnekleri sergilenmektedir.
Bu
koleksiyonlardan seçilen çini ve seramikler; girişin solundaki odada Selçuklu
Dönemi, sol taraftaki dışa açılan eyvanda Slip teknikli ve Milet işi, orta
salon ile beş köşeli çıkıntılı odada İznik yapımı, Gülhane Parkı'na bakan sağ
köşe odada Kütahya yapımı ve dışa açılan q eyvanda ise Çanakkale yapımı eserler
olmak üzere girişin solundan başlayarak devam eden bir yerleşim düzeni içinde
sergilenmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder