İSTANBUL TOPKAPI SARAYI SOFAİ HÜMAYUN


Osmanlı Padişahlarının saraydaki varlığını temsil eden Enderun Avlusu, gündüzleri padişahların bulundukları mekânları olup, rızaları dışında hiç kimse giremezdi.

Padişahlar Arz Odası’nda; yabancı devlet elçilerini kabul etmek, Kubbealtı’nda alınan ve arz edilen kararları onaylamak ya da reddetmek gibi görevlerinin yanı sıra, her türlü devlet işlerini de buradan yönetirlerdi.

Arz Odası
Enderun Avlusu ’ndan Fatih Sultan Mehmet döneminde şekillenen koğuşlar ve padişaha ait yapıları içeren avlu ile padişaha ait köşklerin bulunduğu ‘’Sofa-i Hümayun’’ adı verilen mermer teras ve çiçek bahçesine ulaşılır. Padişah ve ailesinin, özel günlerde birlikte bulunabildikleri çok özel bir mekândır. Sünnet odaları, Bağdat ve Revan Köşkleri de burada bulunur. 

Padişahlar Avlusu olarak da anılan ‘’Sofa-i Hümayun’’ a geçebilmek için Lale bahçesine girmek gerekiyor. Enderun Avlusundaki III. Ahmet Kütüphanesinin bulunduğu cephedeki kapıların birinden geçerek Lale bahçesine giriyoruz. Karşımıza çıkan Lale Bahçesi sınırları içerisinde; Sofa Köşkü, Hekimbaşı Kulesi, Sofa-i Hümayun alt bahçeleri, Sofa Camisi, Mecidiye Köşkü ve Esvap Odası bulunmaktadır.

Marmara Denizi tarafına yöneldiğimizde Mecidiye Köşkü karşımıza çıkar. Haliç, İstanbul Boğazı ve Marmara birleşimine tepeden bakan Mecidiye Köşkü İstanbul Kültür Mirası varlıkları içinde yer alıyor. Marmara Denizi ve karşı kıyıdaki Kadıköy’ün yanı sıra, İstanbul Boğazına ve Kız Kulesine hâkim bir konumda yapılandırılmış Turist gruplarının, ayrılmak istemedikleri bir güzelliğe sahip bu bölümde bir de “Konyalı” tarafından işletilen ve saraydaki yegane yemek yenecek yer olan restoran bulunuyor.

Doyumsuz manzaraya karşı yemek yenip kafede oturma imkânı bulunan kapalı ve açık bölümlerde, Türk yemeklerinin nefasetiyle sarayın atmosferi bir ölçüde saraylı gibi yaşanıyor. Ayrıca; telefon, tuvalet ve döviz bürosunun bulunduğu bir mekân haline getirilmiş. Mecidiye Köşkü; padişahların, törenlerden sonraki kabul-dinlenme mekânı olarak tasarlanmış ve 15. yüzyıldan kalma bir başka köşkün üzerine kurulmuş. Buradaki arazide seviye farkı olduğundan, köşk üst bahçe seviyesine ulaşabilmek için iki katlı yapılmıştır.

Mecidiye Köşkü
Köşkün yapımı sırasında eski köşkün zemini korunmuş, yalnızca üst kısmı yıkılmıştır. Topkapı Sarayı’nda yapılan en son padişah köşkü olan yapı, Nigoğos Balyan tarafından Abdülmecid zamanında, 1858 yılında inşa edilmiş. Fransız Bahçe Köşklerini anımsatan Mecidiye Köşkü, Ihlamur Köşkü ile büyük benzerlikler gösteriyor. Köşkün kuzey batısında yer alan küçük yapı ‘’Esvap Köşkü’’dür.

Gülhane Parkı
Lale Bahçesinde, Haliç tarafına gidildiğinde; önce Hekimbaşı Kulesine rastlarız. Fatih Sultan Mehmet döneminde, sarayı bu yönde sınırlayan sur duvarı üzerinde bir burç halinde yapıldığı anlaşılan bu köşe kulesi ya da Hekimbaşı Kulesinin alt yapısı Bizans’a aittir. Bu kuleden sonra karşımıza Sofa Köşkü çıkar.17. yüzyıl sonlarında, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı sanıldığından, yapıya, Mustafa Paşa Köşkü de denilmektedir.

Sofa Köşkü
Surlar üzerine oturtulan ahşap ve iki bölümlü Sofa Köşkü 18.yüzyıl ortasında, abartılı Rokoko süslemesiyle bahçeye açılan bir divanhanedir. Sofa Köşkü; serbestçe yerleştirilmiş Divanhane ile Namaz Odası ya da Şerbet Odası mekânlarından oluşur. Sultanlar, köşkten, alt bahçelerdeki spor oyunlarını seyreder ve eğlenceler düzenletirlerdi. Özellikle sarayda “Halvet” ilan edilerek yapılan büyülü gece ve gündüz eğlencelerinde harem halkına da açılan köşk, altyapısı bir köşe burcu olan Bağdat Köşkü’ne surlar ve kule ile bağlanır.

Revan Köşkü ile Bağdat Köşkü’nün bulunduğu Mermer Teras Osmanlı İhtişamının göstergelerinden biridir. Mermer terasta revakların önünde fıskiyeli büyük bir havuz yer alır. Arka tarafında da Has Oda’nın Divanyeri denilen çift sıra sütunlu geniş revakı bütün görkemiyle kendisini gösterir. Çift sıra sütunlu revakların bir ucunda Revan Köşkü, diğer ucunda sünnet odası bulunmaktadır.

Bağdat Köşkü
L şeklindeki geniş revakın bir ucu padişahın haremdeki Has Oda ve köşklerin bulunduğu Mabeyn taşlığına geçit verir. Revan köşkünün bulunduğu diğer tarafında ise Sofa-i Hümayun çiçek bahçesine merdivenlerle inilir. Haliç tarafındaki manzaraya bakan Sünnet Odası adı verilen köşk 1640 yılında, Sultan İbrahim tarafından yaptırılmış. Şehzadelerin sünnet düğünleri için de kullanılmış olduğundan, Sünnet Odası adıyla da anılmaktadır.


Revan Köşkü
Ayrıca, mermer terasta, yabancıların Altın Boynuz olarak tanımladıkları Haliç’in büyülü ve görkemli manzarasını görecek şekilde, IV. Murat’ın yaptırdığı Bağdat Köşkü ve Sultan İbrahim döneminde yapılan İftariye Köşkü veya “Mehtaplık” denilen kameriye bulunur. Revan Köşkü, Sultan IV. Murat’ın Revan Seferi ve zaferi anısına, 1635 yılında yaptırılmıştır. Padişahların sarıklarının bu odada korunması nedeniyle, Sarık Odası olarak da anılmaktadır. 1733 yılında, Sultan I. Mahmut’un bağışladığı kitaplarla, Has Oda Kitaplığı olarak kullanılmaya başlanmıştır. 

Mermer kaplama dış cephesi ve 17. yüzyıl çinileriyle dikkat çeken Revan Köşkü, Klasik Osmanlı Mimarisinin son örneklerindendir. Ziyaretçilere kapalıdır. Topkapı Sarayı’nın köşklerinden en güzeli Bağdat Köşkü’dür. Bağdat köşkünün yapımına, IV. Murat Bağdat seferine giderken başlanmış ve 1639 yılında da yapımı bitirilmiştir. Köşk ünlük saray yaşamında padişahın sabah namazından sonra kahvesini içtiği dinlenme mekânı olduğu gibi önemli tarihi olaylara da sahne olmuştur. Köşk sekiz cephelidir. Dört girinti dört çıkıntı ve kubbe saçağı ile orijinal bir mimariye sahiptir.
Bağdat Köşkü
Köşkün üç kapısı ve yirmi iki penceresi vardır. Kapılar, pencereler ve dolaplar fildişi ve sedeflerle, duvarlar ve kemerler çinilerle süslenmiştir. Köşkün bakır ocağı, bu ocağın yanlarındaki gömme gözler, gözlerin çevresindeki çiniler essiz bir sanat eseridir. Bağdat Köşkü’nün güzelliğini arttıran en önemli özelliklerinden biri de balkonunun İstanbul’un en geniş ve en güzel manzarasını kucaklamasıdır. Altın Boynuz olarak da anılan Haliç, Karşı Yaka ya da Pera olarak adlandırılan Galata, Galata Köprüsü ve İstanbul Boğazının seyir terası gibidir Bağdat Köşkü.

Vikipedi’den edindiklerime göre; Dekorasyonu ile klasik Osmanlı sanatının en yüksek noktasını temsil edebilecek özelliklere sahip olan Bağdat köşkünde kullanılan çinilerin, o döneme ait arşiv defterleri eksik olduğundan nerede yaptırıldığı saptanamamıştır. Bu dönemdeki Osmanlı çiniciliğinin en seçkin örnekleri olarak gösterilen bu çiniler bir önceki yüzyılda yapılmış çinilerle karıştırılarak kullanılmış olabilir. Öte yandan köşkün iç ve dış mekânlarında boya ve sıva yerine renkli mermerlerle beraber çini kullanımı, değişime karşı bir tutum olarak da kabul edilebilir.

Zira bu yapılar için çini, sürekli kullanımı gerektiren bir kaplama malzemesi olarak tercih edilmiştir. Köşkün tavan süslemeleriyle de klasik devrin etkisi altında kalındığı gözlenmektedir. Tavan süslemeleri XVII. Yüzyılın ilk yarısının en önemli tavan süslemeleri olarak değerlendirilmektedir. Cephe kaplama biçimlerindeki yenilik, köşkte klasik Osmanlı sanatıyla beraber yeni arayışların da etkili olduğunu göstermektedir. Topkapı Sarayı’nın en küçük ve en şirin köşkü, İftariye Köşkü’dür. Sarayda, manzarası en iyi olan balkonlardan biridir.

Mehtap Köşkü
Sünnet Odası’yla Bağdat Köşkü arasında, sofanın Haliç’e bakan kısmında yer alan köşk, Sultan İbrahim tarafından Ramazan’da iftar kandillerini gözlemek ve oruç açmak maksadıyla yaptırılmış. Yapının zemini dışında her yeri dökme bakır ve bronzdur. Âleminde besmele yazılı olan İftariye Köşkü, yaz günlerinde gölgelik, gecelerinde ise Mehtaplık olarak da kullanılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder