YENİ CAMİİ İSTANBUL




Aradan 59 yıl geçmiş. Sanki dün gibi. İstanbul’a giriş kapısı Haydarpaşa Garı’ndan Tarihi Yarımada’ya geçince Eminönü meydanında ilk dikkatimi çeken Yeni Camii olmuştu.

Güvercinleri, işportacılarıyla iç göç filmlerinin ve kan davalarından İstanbul’a kaçan taşralıların öykülerini işleyen filmlerin ana mekânıydı o zamanlar. Filmlerde sıkça gösterilen Yeni Camii. içinde dua edenlerle Eminönü meydanına uhrevi bir hava katardı. Bir cazibe merkeziydi Eminönü camisiyle, güvercinleriyle, balık ekmek satanlarıyla, Mısır Çatşısı ile. Hala da öyledir. İstanbul’a gelenlerin mutlaka görmek istedikleri yerlerden biridir Eminönü Meydanı ve Yeni Camii idi.

Galata Kulesi'nden Eminönü'ne panoramik bir bakış yapılırsa; Galata Köprüsü'nün Eminönü ayağında Valide Hatice Turhan Sultan Camisi, sağ tarafta bütün görkemiyle Süleymaniye Camisi ve sol tarafta da anıtsal Sirkeci Garı yer aldığı görülecektir. Özellikle camiler İstanbul siluetini oluştururlar ki bu siluet aynı zamanda İstanbul'un markasıdır.

Yeni Camii ve Mısır Çarşısı
Meydanı süsleyen ve bu kadar çekici hale getiren de kuşkusuz Yeni Cami olarak bildiğimiz Valide Hatice Turhan Sultan Camisi’dir. Valide Turhan Sultan Külliyesi olarak adlandırılabilecek külliye içinde Cami, Hünkar Kasrı, Mısır Çarşısı ve Medrese bulunmaktaydı. Külliye kısmen ortadan kalkmışsa da büyük çoğunluğu ile ayakta duruyor. 

Yapılmak istenen caminin bulunduğu Bahçekapısı semti, o yıllarda hayli yoğun, sıkışık ve düzensiz bir Yahudi yerleşimine sahipti. Günümüzdeki Yeni Caminin yerinde de bir kilise, bir sinagog, bir hayli dükkân ve ev bulunmaktaydı. Evler ve dükkanlar istimlak edilerek Yahudi Cemaati Hasköy'e gönderildikten sonra, Yeni Cami’nin temeli 1597 yılında III. Murat’ın eşi Safiye Sultan adına, Mimar Sinan'ın kalfalarından biri olan saray mimarı Davut Ağa tarafından atıldı. 

Ne var ki temeli atılan cami deniz kenarındaydı. Temelde önemli miktarda su çıkmıştı ve zeminin sağlamlaştırılması gerekiyordu. Çıkan su tulumbalarla tahliye edilip, kazıklar çakıldı. Oldukça büyük harcamalar sonrasında taş temel bu günkü seviyesine kadar çıkarıldı ve temelin oturması için inşaata ara verildi.

Temelin oturması beklenenden çok uzun sürdü. Davud Ağa ölünce yerine Dalgıç Mehmet Ağa tayin edildiyse de 1603’te Safiye Sultan da rahmetli olunca inşaat yine yarıda kaldı. Temel yükseltisinin çevresinde zamanla yeniden yerleşimler arttı, bölge eski bir Yahudi yerleşimi olduğu için Yahudi ağırlıklı bir nüfus Bahçekapı’da yeniden yoğunlaştı.

Evliya Çelebi’ye göre “On Mısır hazinesi” geliri kadar harcama ile atılan temelin kalıntısı, o günlerde halktan toplanan vergiler nedeniyle, “Zulmiyye” diye anılmaya başlamıştı. Aradan yarım asır geçmişti. 1660 yılında İstanbul, o güne kadar yaşadığı sayısız yangın afetlerinin en şiddetlisi ile karşılaşmış ve mahvolmuştu. Yangın uzun süre söndürülemedi. Eminönü’nden Tahtakale ve Mahmutpaşa'ya, onun ardından Süleymaniye, Ağakapısı’ndan Marmara sahilindeki Kadırga’ya kadar, Kumkapı, Samatya, yani büyük kamu binaları hariç bütün Suriçi yanıp kül olmuştu. Temelin çevresindeki Yahudi yerleşimleri de yangından paylarına düşeni almışlardı.

Yeni padişah IV. Mehmet, yangın tarihinde 8 yaşındaydı ve 2 sene önce zorunlu olarak tahta geçirilmişti. Annesi Hatice Turhan Sultan onun adına hüküm sürmekteydi. Yangın yerini gezen Hatice Sultan, Bahçekapısı civarında küller arasındaki cami temelini görünce çok üzülmüş ve yangın sonrası oluşan tepkileri de ortadan kaldırmak için, kendi servetinden beş bin kese/ 40 bin altın vererek çalışmaları başlatmıştı. Valide Turhan Sultan'ın baniliğinde, temeli atıldıktan 66 yıl sonra, 1663'te cami ibadete açılabilmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder