Endülüs Emevî Devleti Başkenti Kurtuba
.jpg)
Yaklaşık 300 yıl Endülüs Emevi Devleti’nin başkentliğini yapmıştı Kurtuba ya da Cordaba. Döneminin İstanbul’u ve Bağdat’ı kadar önemli olan bu şehir, diğer gezginlerde olduğu gibi, görülmesi gereken yerlerim arasında ilk sıralardaydı.
M.Ö. 2. yüzyılda Fenikeliler tarafından kurulan Kurtuba-Cordoba Müslümanların İspanya’ya gelişiyle Endülüs Emevi Devleti’nin başkenti olmuştur.
Bu dönemde Avrupa’nın en önemli eğitim, bilim, kültür ve sanat merkezidir. Burada açılan medreselerde dünyanın farklı bölgelerinden, farklı inançlara mensup dünyaca ünlü bilim insanları yetişmiştir. Kurtuba, döneminin en iyi eğitim veren okullarına ev sahipliği yapmıştır.
İspanya'da ilk ışıklandırılan şehir olan Kurtuba, Avrupa’da ilk üniversitesi olan şehirdir. Burada yapılan bilimsel çalışmalar Avrupa’da Rönesans’ın ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur.
Endülüs Emevi Devleti Dönemi’nde yapılan Kurtuba Ulu Camii-Mezquite bu şehirde bulunmaktadır. Ulu Camisi’nin yanı sıra, diğer 300 camisiyle ünlüydü.
.jpg)
Şehrin ışıklandırılmasıyla, kanalizasyon sistemiyle, halka açık hamamlarıyla, ücretsiz verilen eğitim imkânlarıyla ve hastaneleriyle tarihte ileri medeniyet örneklerinden biri olarak yerini almış.
Zengin bir kütüphaneye sahip üniversitesinde farklı kültürlerin ve dinlerin mozaiği oluşturulmuştu. Farklı kimliklerle çalışılarak bilime katkı sağlayan şehir, önemini uzun yıllar korumayı başarmıştı.
Döneminin çağdaşı kentlerden şehircilik ve medeniyet anlamında çok ileride olup, devrin önemli bilim adamları ve düşünürlerini yetiştirmişti.
Neredeyse her evde bir kütüphanenin olduğunu bilmek Kurtuba’yı daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Üniversite, Hastane, hamam ve diğer eğitim kurumları ile örnek bir şehirdi.
Endülüs tarihinin en önemli şehri olan Cordoba, 1984 yılında UNESCO tarafından insanlık mirasları listesine alınmıştır.
Kurtuba'da görülecek yerler:
Roman Bridge of Cordoba; M.Ö. 1. yüzyıldan kalma bu köprü, Guadalquivir Nehri üzerinde uzanıyor. Restore edilmiş kemerleriyle hem tarihi hem de fotografik bir güzellik sunuyor. Gece ışıklandırmasıyla yürüyüş için ideal.
.jpg)
Medinetü'z-Zehra Sarayı; Onuncu yüzyılda inşa edilen Camiler, revaklar ve bazilikal yapılarla dolu arkeolojik bir alan. Bu saray, Endülüs Emevîler’inin ihtişamını yansıtıyor. Şehir merkezine kısa bir mesafede, tarih meraklıları için eşsiz bir deneyim.
Real Jardín Botanico de Cordoba; Endülüs florasını tanımak isteyenler için huzurlu bir kaçış noktası. Tematik bahçeleri ve bitki koleksiyonlarıyla doğayla iç içe bir mola sunuyor.
Torre de la Calahorra; Orta Çağ’dan kalma bu kule, şehir müzesi olarak hizmet veriyor. Panoramik manzaralar, balmumu figürler ve El Hamra modeliyle zenginleştirilmiş. Puente Romano’nun sonunda yer alıyor, ikisini birlikte gezmek ideal.
.jpg)
Alcazar de los Reyes Cristianos; 1328’de inşa edilen bu saray, Müdeccen stilin zarif bir örneği. Roma mozaikleri, teraslı bahçeler ve Gotik kuleleriyle göz alıcı. Geçici olarak kapalı olsa da dıştan bile etkileyici bir yapı.
12 Mart 2015 Perşembe, Kurtuba…
Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra Puerto Banus Marbella’dan, 230 km kuzeydeki Kordoba’ya giden tur otobüsünde, saat 06:30'da yerlerimizi aldık.
Yaklaşık 2 saat süren yolculuk boyunca, Cordoba ya da Kurtuba notlarımı gözden geçirmemin yanı sıra, rotamızın sağı ve solunda göz alabildiğine uzanan zeytinlikleri de gözlemledim. Bu gözlem bana, sadece tarımsal bir manzara değil, aynı zamanda bir medeniyetin sabrını ve kök salma iradesini de hatırlattı.
Türkiye’de zeytinliklerin yok edilmesine karşılık, burada doğayla kurulan bu uyumlu ilişki beni derinden etkiledi. Bu yolculuk, sadece bir şehir gezisi değil, aynı zamanda içsel bir dönüşümün başlangıcıydı.
Kurtuba'ya ulaştığımızda ilk durağımız Mezquita, Endülüs dönenindeki adıyla Ulu Camii oldu. Roma döneminden kalma bir tapınağın üzerine inşa edilen Saint Vincent Kilisesi’nin camiye çevrilmesiyle ortaya çıkmıştı.
.jpg)
Endülüs Emevî Devleti’nin kurucusu ve Kurtuba Emirliği’nin ilk hükümdarı I. Abdurrahman’ın, Şam’daki Emevi Camii’ni örnek alarak başlattığı inşa süreci, zamanla II. Hakem ve El Mansur’un katkılarıyla genişletildi.
24.000 metrekarelik alanı, 1093 sütunu, Lübnan sedirinden yapılmış tavanı ve Bizans mozaikleriyle süslenmiş mihrabı, sadece mimari değil, bir medeniyetin estetik anlayışını da yansıtıyordu.
Caminin avlusu, Patio de los Naranjos, portakal ağaçlarıyla dolu. Eskiden hurma ağaçları ve şadırvanlar varmış; zamanla bu bahçe de dönüşmüş. Bu dönüşüm, Cordoba’nın kendisi gibi, zamanla değişen ama özünü koruyan bir yapı Mezquite.
1236’da Kastilya kralı III. Ferdinand’ın şehri ele geçirmesiyle Mezquita’nın içine bir şapel inşa ediliyor. 1523’te ise caminin ortasına bir katedral ekleniyor. 63 sütun yıkılarak Doğu-Batı yönünde bir kilise inşa ediliyor. Minareye çan kulesi ekleniyor, Aziz Rafael’in heykeli zirveye dikiliyor.
Bu dönüşüm, mimarideki katmanlaşmanın en çarpıcı örneği: bir yapı hem cami hem kilise, hem İslam hem Hristiyan hafızasını taşıyor.
Ulu cami gezildikten sonra, kuzeybatısında yer alan Judería ya da Yahudi mahallesi; dar sokakları, çiçekli avluları ve beyaz badanalı evleriyle Cordoba’nın çokkültürlü yapısını yansıtıyor. Kapılardaki demirden yapılmış “beş parmaklı el” sembolleri, Müslüman evlerine ait olduğunu gösteriyor.
Bu mahalle, Cordoba’nın tarihsel hafızasında Yahudi, Müslüman ve Hristiyan toplulukların birlikte yaşadığı dönemlerin izlerini taşıyor.
Mekânla kurduğum bağ, sadece tarihsel değil, aynı zamanda kişisel bir öğrenme sürecine dönüştü. Cordoba bana, geçmişi anlamanın bugüne dönüştürmek olduğunu öğretti.
Cordoba, sadece bir şehir değil; bir zamanlar kesişen uygarlıkların, inançların ve fikirlerin mekânsal bir anlatısıdır. Mezquita’nın taşlarında, Yahudi Mahallesi’nin sokaklarında, portakal bahçelerinde ve zeytinliklerinde bir medeniyetin izleri var. Bu izler, hem mimari hem de duygusal bir harita sunuyor.
Kurtuba’nın Yahudi Mahallesi, 11. ve 12. yüzyıllarda büyük bir Yahudi nüfusa ev sahipliği yapmış, bu topluluk Müslümanlarla hoşgörü içinde yaşamış ve bilimsel gelişmelere katkı sağlamıştır.
Calle de las Flores (Çiçekler Sokağı), bu mahalledeki en göz alıcı sokaklardan biridir. Rengârenk çiçeklerle bezeli balkonlar ve duvarlar, her yıl Mayıs ayında düzenlenen Festival de los Patios Cordobeses ile adeta bir görsel şölene dönüşür. Bu gelenek, Kurtuba’nın estetik duyarlılığını ve halkın yaşamla kurduğu zarif ilişkiyi yansıtır.
Kurtuba’da karşılaşılan Mohamed Al-Gafequi büstü, şehrin bilimsel mirasını simgeler. Yahudi kökenli bu göz doktoru, dünyada ilk katarakt ameliyatını gerçekleştirmiştir. Aynı zamanda Arap edebiyatının ustalarından biri olan Al-Gafequi, Endülüs’ün çok kültürlü yapısının bir örneğidir. Kurtuba, yalnızca geçmişin bir yansıması değil, aynı zamanda geleceğe ışık tutan bir medeniyet örneğidir.
UNESCO tarafından 1984’te İnsanlık Mirası Listesi’ne alınan şehir, hoşgörü, bilim, sanat ve mimarinin iç içe geçtiği bir yaşam biçimini temsil eder. Bugün sokaklarında yürürken, taşların arasından yükselen tarihsel yankılar, bize birlikte yaşamanın, üretmenin ve güzelliği paylaşmanın mümkün olduğunu hatırlatır.
.jpg)
.jpg)



Sayfada yer alan anlatı, yalnızca bir şehir gezisinin ötesine geçerek Kurtuba’nın (Cordoba) tarihsel, kültürel ve mimari katmanlarını iç içe geçiriyor.
YanıtlaSil1984’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınması, Kurtuba’nın yalnızca İslam dünyası için değil, tüm insanlık için bir değer taşıdığını gösteriyor.
YanıtlaSil1. Keşke Mezquite : Mescit olduğunu…
YanıtlaSil2.. Flamenko müziğin 800’lü yıllarda İspanya’ya gelen Musul’lu Ziryab/Zerav tarafından geliştirildiğini de ilave..