İSTANBUL ALTIN BOYNUZ HALİÇ
Antik Çağ tarihçi ve yazarları,
İstanbul Kenti’nin varlığını ve zenginliğini anlatırken, bu zenginliğin başlıca
kaynağını ticaret olarak gösterirler. İstanbul’un önemli bir ticaret merkezi
olmasını ve zenginliğini sağlayan ise Golden Horn olarak adlandırılan
Haliç’teki korunaklı ve donanımlı limanlara bağlarlar.
Golden Horn olarak bilinen Haliç
bana göre görünüm olarak, Venedik’teki Büyük Kanala benzer. İstanbul’da Haliç
için en iyi seyir tepelerinden biri olan Piyer Loti Tepesi’ndeki Pere Loti
Kahvesinden bakıldığında Venedik kanallarını andıran bir masalımsı görüntü
ortaya çıkar. Bayılırım bu görüntüye… Fırsat buldukça Piyer Loti Tepesine çıkar
ve tekrar bu masalımsı görüntü karşısında hayallere dalarım.
Altın Boynuz Haliç kıyılarında
bulunan semtlerin büyük bir bölümünü Haliç kıyılarında yürüyerek tanımaya ve
anlamaya çalıştım. Ancak; Rahmi M. Koç Müzesi’ni, Balat ve Ayvansaray’ı,
Piyer Loti Tepesi ve çevresini yazarken, Haliç’ten çekilecek panoramik
fotoğraflara da ihtiyacım olduğunu hissetmiştim. Eksik gördüğüm fotoğrafları
tamamlamak için, Eyüp İskelesi’nden bindiğim vapurlarla, Eyüp-Eminönü arasında
defalarca yolculu yaparak yüzlerce fotoğraf çektim.
Öncelikle Haliç’in panoramik bir
görüntüsünün en iyi olduğu Piyer Loti Tepesi’ne çıkıp, Haliç üzerinden Marmara
Denizi’ne doğru bakalım defalarca… Tarihi Yarımada ile Beyoğlu İlçesi’ni
tanımlayan, Öteki Yaka ‘’Pera’’yı birleştiren köprüler görüş alanımıza girer.
İlk gözümüze çarpan Haliç Köprüsü olup, üzerinden İstanbul birinci çevre yolu
geçer. Hemen arkasında, Ayvansaray ile Hasköy arasında eski Unkapanı Köprüsü
kalıntıları bulunmaktadır. Daha sonra da Atatürk Köprüsü, Marmaray Haliç
Köprüsü ve Galata Köprüsü bizi Marmara Denizi’ne doğru götürür.
Piyer Loti Tepesi’nden tekrar
Haliç’e bakalım panoramik olarak... Sağ tarafında ya da kuzeyindeki
Tarihi Yarımada içinde kalan bölümünde; Eyüp İlçesi, Ayvansaray Mahallesi,
Balat Parkı ve Balat, Şair Nedim Parkı ve Fener Mahallesi, Haliç Sosyal
Tesisleri, Kadir Has Üniversitesi Kampüsü, İstanbul Ticaret Üniversitesi
Eminönü Kampüsü ve Eminönü ile mistik bir hava yaratan İstanbul Silueti
karşımıza çıkar.
Haliç’in sol tarafında ya da
güneyinde ise; Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi, Sütlüce Vapur İskelesi, Rahmi
M. Koç Sanayi Müzesi, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Hasköy Vapur İskelesi,
Haliç Tersanesi, Kasımpaşa İskelesi ve Sosyal Tesisleri ile Galata Kulesi görüş
alanımıza girmektedir. Bütün bu saydıklarımın büyük bir bölümü Beyoğlu İlçesi
sınırları içinde kalmakta olup, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, öteki yakayı
anlatan Pera adıyla anılmaktaydı.
Günümüzden 7000 yıl kadar önce, Alibey Deresi ve Kâğıthane Deresi'nin birleştiği bölgelerin İstanbul Boğazı'ndan gelen deniz sularıyla birleşmesi sonucunda bugünkü Haliç yani Altın Boynuz oluştu. Boğaziçi'nin tabii bir uzantısı olan bu sakin deniz parçası, çevresinde yaşayan insanlara güvenilir bir liman sağlamakta ve etrafındaki verimli topraklardan gelen ürünler kadar, balıkçılık imkânlarından ve bu emniyetli limanın desteklediği deniz ticaretinden de çevresinde yaşayan insanlara çok geniş olanaklar sağlamıştır.
Dünyanın en güvenli tabii
limanlarından biri olan Haliç, tarih boyunca bolluğun ve bereketin simgesi
oldu. Mitolojiler ve söylenceler bir yana Haliç, Antik çağlardan beri hep
Altın Boynuz ya da Golden Horn olarak adlandırılmıştır. İstanbul Kenti’nin
kuruluşundan bu yana da bu büyük koy, kentle birlikte düşünülmüş ve kentin
varlık nedenlerinden biri olmuştur.
İstanbul’u ya da ilk adı
Bizantion’u görmüş olan Antik Çağ tarihçi ve yazarları, kentin zenginliğini
anlatırken, bu zenginliğin başlıca kaynağını ticaret olarak gösterirler.
Zenginliği sağlayan ise Altın Boynuz ya da Golden Horn olarak adlandırılan
Haliç’teki korunaklı ve donanımlı limanlardır. Haliç’in; doğal bir liman
olmasının yanı sıra, balıkçılık da zenginlik kaynaklarından biridir.
Diğer taraftan, bolca
bulundurduğu palamutların boynuza benzemesi ve Pera üzerinden doğan güneşin
suyun üzerindeki altın sarısı rengi nedeniyle
de bu körfeze Altın Boynuz ya da Golden Horn adı verildiği düşünülmektedir.
Bizantion, İstanbul şehrinin kent olarak ilk atası ve Konstantinopolis'ten
önceki adıdır. Bir söylenceye göre; Antik Yunanistan'dan gelenler, bugünkü
Topkapı Sarayı'nın bulunduğu bölgede, Haliç ve Marmara Denizi'nin arasındaki
Tarihi Yarımadanın doğu ucunda kurulmuş bir kenttir.
Efsaneye göre; Megara, Argos ve
Korint’ den gelen kolonici Dor Yunanlılar tarafından M.Ö. 667'de kurulmuş ve
adını kral Byzas ya da Byzantas 'tan almıştır. Bir zamanlar kokusundan yanına
yaklaşılmayan Haliç, nihayet hayata dönmüştür. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi ve İSKİ'nin 1994 ten beri yürüttükleri ortak projeler ile Haliç
bataklık olmaktan kurtarılmıştır.
Kirlilikten yanına yaklaşmaya
çekindiğimiz Haliç'i kirlilikten arındırmak için İSKİ, Kuzey ve Güney Haliç
Projeleri'ni gerçekleştirmiş. Bu projeler kapsamında inşa edilen devasa atıksu
arıtma tesisi, deniz deşarjı, kara boru hattı, tüneller, kolektörler, terfi
merkezleri ve atıksu şebekeleri ile atıksu şebeke yatırımları %99 oranında
tamamlanmıştır. Haliç'e ve İstanbul Boğazına evsel ve endüstriyel atıksu girişi
önlenmiştir. 5 Milyon m3 çamur taranarak Haliç'in etrafı rahatsız
edici kötü kokudan tamamen arındırılmıştır.
Son olarak da Haliç’teki su dolaşımının sağlanması için gerekli yatırımlar yapılmış ve uygulamaya geçilmiştir. Oksijen kalmadığı için, 1996 yılına kadar içinde canlı yaşamın barınamadığı Haliç'te, bugün denizatından lüfere kadar 34 çeşit balık yaşıyor. Sadece balıklara değil çevresine de hayat veren Haliç'te sekiz yeni bitki türü de ortaya çıkmış. Antik çağdaki ‘’Altın Boynuz’’ günlerine her gün biraz daha yaklaşan Haliç'te, sırada İstanbulluların yüzebileceği temizlikte koylar ve sayfiye alanlarının yaratılması düşünülmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder