ANADOLUKAVAĞI BEYKOZ İSTANBUL


İstanbul'da, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ile Karadeniz çıkışı arasında henüz ranta kurban edilmemiş mücevher gibi altı köy vardır.

Boğaz’ın Anadolu yakasında Anadolukavağı, Poyrazköy ve Anadolufeneri köyleri yer alırken, Boğaz’ın Rumeli yakasında da Rumelikavağı, Garipçe ve Rumelifeneri köyleri yer almaktadır.

Turistik bir balıkçı kasabası olmasıyla öne çıkmış olan Anadolukavağı, yeşil ve mavinin bütün tonlarının buluştuğu, Boğaziçi’nin en güzel bulunduğu yerlerden biri.

Daha önceleri köy olan Anadolukavağı, Büyükşehir belediyeleri yasa tasarısı ile birlikte Beykoz ilçesinin mahallelerinden biri konumuna gelmiş.

Poyrazköy ve Anadolufeneri’nde olduğu gibi, Anadolukavağı’nda yaşayanlar da bu değişiklikten memnun değiller.

Değiller çünkü mahalle olmadan önce köylerine ait olan suyu yok denecek kadar küçük bir ücretle kullanıyorlarmış.

Su kuyularını İSKİ işletmeye başlayınca, kuyu açmak izne bağlı ve oldukça pahalı olduğundan, şebeke suyu kullanmak zorunda kalmışlar.

Şebeke suyu çok pahalı olduğundan Sebze yetiştiremez, hayvan besleyemez hale gelmişler.


Boğaziçi’nin mücevherleri olarak tanımladığım bu köyleri yıllar önce gezmiştim. Üçüncü Boğaziçi Köprüsünün yapımıyla birlikte köyleri güncelleme gereği doğdu. Bu nedenle, bu kez bilinçli ve ne yapacağımı bilerek köyleri tekrar geziyor ve fotoğraflarla belgeliyorum.

Geçtiğimiz günlerde Rumeli yakasında bulunan üç köyü gezip, fotoğraflarını çektikten sonra, ilgili yazılarımı güncelledim.

Bu kez, 2014 yılında gördüğüm Anadolu yakasındaki köylerden ilkine, Anadolukavağı’na gitmek istiyorum.


Kavacık aktarma terminalinden bindiğim 15A hat numaralı belediye otobüsü yolcularını Kanlıca-Çubuklu-Paşabahçe-Beykoz güzergâhından sahil yolunu izleyerek Anadolukavağı’na ulaştırmaktadır.

Deniz seviyesinden başlayarak 270 metreye kadar yükselen Beykoz’un engebeli arazisini Riva, Küçüksu ve Göksu dereleri parçalamıştır.

Beykoz merkezden sonra Doğu Kapısı Caddesi’ne girdiğimiz andan itibaren 201 metre yükseklikteki Yuşa Tepesine kadar tırmanıyoruz. Yuşa tepesinde Yoros Kalesi görülmesi gereken yerlerden biridir.

Anadolukavağı Kavşağı Caddesi’ne girdiğimiz andan itibaren de dolambaçlı ve dar bir yoldan inmeye başlıyoruz. Yolun her iki tarafı da askeri bölge ve İstanbul Kuzey Ormanlarının bir parçası. Ortam bir ağaç denizi…


Bu ağaç denizinde görülen türler arasında sapsız meşe, saplı meşe, doğu kayını, Anadolu kestanesi, adi gürgen, gümüşi ıhlamur, adi kızılağaç, ova karaağacı, ova akçaağacı ve titrek kavak sayılabilir.

Bunlar içinde sapsız meşe, kuzey ormanları içinde toplamda %75'lik bir paya sahiptir. Bunu Balkanlara özgü Macar meşesi izler.

Askeri bölge olduğu için bölge bakir kalmış. Bu bakir bölgede inmek ve yürümek istiyorum ama durak olmadığı gibi askeri bölge. Fotoğraf çekemem. İnmem ve yürümem olanaksız.

Otobüsümüz Anadolu Kavşağı Caddesi’nden çıkıp Boğaziçi sahiline paralel olan Macar Tabya Caddesine girdiğinde ilk durakta, Anadolukavağı Caddesi otobüs terminalinde iniyorum.


İniyorum çünkü sahil boyunca yürürken Boğaziçi ve karşısındaki Rumelikavağı ve çevresini de fotoğraf karelerine alma olanağım var.

Google haritalardan edindiğim bilgilere göre bu durağın Anadolukavağı İskelesine uzaklığı yaklaşık 900 metre. Kıyı boyunca piknik alanları oluşturulmuş. Doyumsuz bir Boğaziçi manzarası var.

İyi ki bu durakta inmişim. Onlarca fotoğraf çekerek 900 metrelik yolu tamamlayıp İskele meydanına giriş yaptım.

Turistik bir balıkçı kasabası olmasıyla öne çıkmış olan Anadolukavağı, yeşil ve mavinin bütün tonlarının buluştuğu, Boğaziçi’nin en güzel bulunduğu yerlerden biri.


Daha önceleri köy olan Anadolukavağı, Büyükşehir belediyeleri yasa tasarısı ile birlikte Beykoz ilçesinin mahallelerinden biri konumuna gelmiş.

Poyrazköy ve Anadolufeneri’nde olduğu gibi, Anadolukavağı’nda yaşayanlar da bu değişiklikten memnun değiller. Değiller çünkü mahalle olmadan önce köylerine ait olan suyu yok denecek kadar küçük bir ücretle kullanıyorlarmış.

Su kuyularını İSKİ işletmeye başlayınca, kuyu açmak izne bağlı ve oldukça pahalı olduğundan, şebeke suyu kullanmak zorunda kalmışlar. Şebeke suyu çok pahalı olduğundan Sebze yetiştiremez, hayvan besleyemez hale gelmişler.

Giriş yaptığım İskele Meydanındaki Yosun Restoran’ın önü rengârenk örtülü masalarla dolu, ancak müşteri yok.

Çevreyi gözden geçiriyor, fotoğraflar çekiyorum. Restoranın arka tarafındaki meydan daha büyük ve bir Atatürk büstü var.



Güneyinde Kavak Çapari Restoran mavi örtülü masalarıyla sizi davet ediyor. Meydanın kuzeyinde ise Kavak&Doğan Restoran kırmızı-sarı örtülü masalarıyla ayrı bir güzellik katmış meydana. Bazı arkadaşlarımın yorumuyla bayram yeri gibi olmuş meydan.

Her iki balık lokantasının da muhteşem bir Boğaziçi manzarası var. Boğaziçi’nin karşı kıyısındaki Rumelikavağı Köyü size göz kırpıyor adeta.

Her iki lokantanın da fiyat aralıkları sizin seçiminize bağlı. Levrek porsiyon 40 TL, lüfer porsiyon 80 TL… Burada yemek yemiş olan bazı yorumcular ‘’su bardağı kadar karides güveç 40 TL’’ Dedikten sonra, bir de %10 bahşiş yazmışlar hesap pusulasına denmekte…

Manzara muhteşem, ortam tam bir bayramlık ama müşteri yok. Orada çalışanlardan birine soruyorum ‘’Neden yeterli müşteri yok?’’ diye.

İki neden sıralanıyor olamayan müşteriler için. Birinci ve en önemlisi neden olarak, insanların giderek fakirleşmesi, piyasada yeterli paranın bulunmaması gösteriliyor. İkinci nedene gelince, yöneticilerin içkili servis yapan lokantaları adeta cezalandırma yoluna gitmesi.

Giderek içki ruhsatları iptal ediliyormuş. Bir müşteriye bir bira sattı diye bir esnafa 13 000 TL ceza kesilmiş. Böyle bir uygulamanın olduğu yerlere yabancı turistler gelmez diyor konuştuğum çalışanlardan bir başkası.


Bayramlık bir atmosferin bulunduğu meydandan ayrılarak köyün diğer bölgelerini tanımaya çalışıyorum. Köyde ilkokul ve ortaokul var. Lise yokmuş. Sarıyer ya da Beykoz’daki liselerden birine gidiyorlarmış. Köyde banka yok, ancak Boğaz Komutanlığı Sosyal Tesisleri yanında Garanti Bankası ATM’si var.

Kardak Şehitleri Parkının karşısında Midilli Ali Reis Camii bulunuyor.

Suyu ve inciri ile de meşhur olan Anadolukavağı, “şifalı” olarak nitelenen birçok güzel su kaynağına ev sahipliği yaptığı söylenmektedir.

Yöre turizminin ana dayanağı olarak Doğu Roma döneminden kalma Yoros Kalesi biliniyor.

Yoros Kalesi’ne gitmek üzere tepeye doğru tırmandıkça yeryüzündeki cennetlerden biriyle karşılaştım. Bir sonraki yazı dizisinde Yoros kalesi eteklerinden ve bu eteklerde yer alan Yoros Cafe gözüyle bu yeryüzü cennetini anlatmaya çalışacağım.

Şimdi gelelim bu cennet köye nasıl ulaşılacağı konusuna. Köylere ulaşım araçları ve yolculuk süreleri önemli… Özel araçları olan İstanbullular için ulaşım sorunu yok ama köyde park sorunu olur yaz aylarında.

Özel araçları olmayanlar için şehir hatları vapurları ve belediye otobüsleri ulaşımı sağlar. Nereden, hangi ulaşım aracılığı ile gideceğinizi önceden bilirseniz, Anadolu yakasındaki üç köye ulaşım oldukça kolay olacaktır.


Bu aylarda Sarıyer-Rumelikavağı-Anadolukavağı rotasını izleyen Şehir Hatları vapurları Sarıyer İskelesinden öğleden önce bir kez saat 08:00’de kalkmaktadır. Öğleden sonraları ise 17:40 ile 20:30 arasında dört sefer yapmaktadırlar. Bu seferler gezi amaçlı olanlara uygun değildir. Belediye otobüsleri tercih edilmelidir.

Anadolu yakasında oturanlar için Kavacık Aktarma terminalinden 15A hat numaralı otobüse binmeleri yeterlidir. Rumeli yakasında bulunanların önce Mecidiyeköy terminalinden kalkan 121A hat sefer sayılı otobüslerle Kavacık aktarma terminaline ulaşmaları gerekiyor. Ben de öyle yaptım. Göktürk'ten bindiğim 48 hat numaralı otobüsle Mecidiyeköy’e ulaştım.

Sonra da 121A hat numaralı otobüsle Kavacık aktarma terminaline en yakın Sedir Sokakta indim. Kavacık aktarma terminalinden kalkan 15A hat numaralı bu toplu taşım araçları, Kanlıca-Çubuklu-Paşabahçe-Beykoz güzergâhından sahil yolunu izleyerek Anadolukavağı’na ulaşmaktadırlar.

Diğer taraftan, 15 Nisan - 15 Eylül tarihleri arasında ise hafta içinde iki kez, yaz sezonunda hafta sonlarında günde üç kez olmak üzere Eminönü'nden kalkan Özel Gezi seferleri düzenlenmektedir.

Ayrıca yaz sezonu boyunca, cumartesi günleri Bostancı'dan kalkan vapurlarla, Mehtaplı geziler düzenlenmektedir. Mehtap Gezileri canlı müzik eşliğinde yapılmakta olup, saat 20.00 'de Anadolukavağı'na ulaşılmakta, 22.00’de geri dönülmektedir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder