ANILARIMDA BELGRAD 1989


10 Temmuz 1989 Pazartesi, Belgrad...

Ankara'dan Sosyalist Yugoslavya'nın başkenti Belgrad'a, 15 saatlik bir yolculuktan sonra, giriş yaptık. Oldukça yorgun olmamıza rağmen, panoramik bir şehir turu yaptıktan sonra, önceden rezervasyon yaptırdığımız otele gidip bir gece konaklayacağız.

Otele girmeden önce, neden ve nasıl bir yolculuktan sonra buradayız? Sorusunu yanıtlamam gerekiyor.

Avusturya Karintiya Eyaleti Başkenti Klagenfurt' taki Uluslararası Çocuk ve Dans Festivali davetlisi olarak hazırlıklarımızı tamamladık.

Bu sabah saat 04:00'te, Ankara TED önünden kalkacak olan otobüste, Aile dostumuz Yalçın ve Bahar İman' la aynı sıradaki koltuklarda yerimizi aldık. Kızı Işıl ile kızımız Ceren arka sıralarda diğer öğrencilerle yerlerini aldılar. Festivale katılacak öğrenciler, aileleri ve idarecilerle birlikte 48 kişi olmuştuk.

Okul Aile Birliği'nin yanı sıra ilkokul müdürlüğünü yapan Merih Törüner aynı zamanda gezi sorumlusuydu. Yoklama yaptıktan sonra, gezimizin birinci ayağının oluşturan Ankara Belgrad arasındaki 700 km'lik yolculuğumuzu başlattı.

Bulgaristan ve Sosyalist Yugoslavya sınır kapılarındaki pasaport kontrolleri de hesaba katıldığında, Sırbistan Başkenti Belgrad'da bir gece konaklamanın yanı sıra, hiç olmazsa panoramik bir şehir turu yapmak istedik.

Yaklaşık 7000 yıllık geçmişi ile Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri olan Belgrad, 1521 yılı ile 1867 yılları arasında Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Yakın tarihine bakıldığında ise, 1918 ile 1989 yılları arasında varlığını farklı isimler ve idari biçimlerle sürdüren Yugoslavya’ nın başkentiydi.

2003 – 2006 yılları arasında Sırbistan – Karadağ devlet birliğinde Sırbistan’ nın başkenti, 2006 yılında Karadağ’ın ayrılması ile kurulan Sırbistan Cumhuriyeti’nin başkenti olarak tarihi yolculuğuna devam edecekti Belgrad.

Bu tür tarih bilgilerinin yanı sıra çocuklarımızın hep bir ağızdan söyledikleri şarkı, türkü ve esprileriyle zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. Saat 12:00'de ulaştığımız Kapıkule sınır kapısında otobüsten inerek pasaportlarımızla geçiş vizesi için sıraya girdik.

Sıra bana geldiğinde uzun süre pasaportumu inceleyen Bulgar görevlisi ''Bulgarca biliyor musun?'' diye sormuş, anlamadığımı görünce de olumsuz bir işaret yaptıktan sonra biraz daha bekletmişti. Vize verilmeyecek telaşına girmiştik ki geç işaretini verdi de grupça rahatladık. Böylece 600 km'lik Sırbistan Başkenti Belgrad yolculuğumuz da başladı.

Bulgaristan'dan Sırbistan'a sorunsuz geçtikten sonra, Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer alan Belgrad'a saat 17:00'de ulaştık. Yaklaşık 13 saatlik yolculuğun yorgunluğuna rağmen, Grup yönetimince önerilen panoramik şehir turu olumlu karşılandı.


Şehrin merkezindeki muhteşem mimari yapıları izlerken Belgrad'ın atan kalbini hissettik. Ardından Belgrad Kalesi, Kalemegdan Parkı ve Zafer Anıtı gibi önemli simge yapıları gördük.

Tuna ve Sava Nehirleri arasında uzanan Belgrad, Eski Şehir ve Yeni Şehir olarak iki bölüme ayrılmıştı. Şehrin Komünist rejim döneminde inşa edile Yeni Şehir bölümüne geçerek, yapımı ve cephesi mimari görkem arzusunu yansıtan Sırbistan Sarayı'nın önünden geçtik.

Bu tur sırasında Belgrad'ın, Avrupa’nın önemli kültür ve sanat merkezlerinden biri olmanın yanı sıra, hem Yugoslavya'nın en büyük şehri hem de en çok ziyaret edilen turistik merkezlerinden biri olduğunu öğrendik.


Tarihi Eski Şehir bölgelerindeki yüzlerce yıllık evler arasında keyifli geziler yapabileceğiniz şehirde Belgrad Kalesi, Belgrad Sarayı, Beyaz Saray, Rakovica Manastırı ve Aziz Mark Kilisesi gibi mimari şaheserlerin de muhteşem fotoğraflarını çekebilirsiniz. Dedi daha önce şehri birkaç kez gezmiş olan konuklardan biri. Ben de otobüs penceresinden fotoğraf çekmeye çalıştım.

Şehir panoramik turu bittikten sonra, saat 19:00'da, yerleştiğimiz katlardan Tuna ve Sava Nehri'nin birleştiği yeri bile rahatlıkla görülebildiği, ormanlık bir parkın yanındaki Hotel Serbia'ya yerleştik.

Bulgaristan ve Yugoslavya sınır kapılarındaki pasaport kontrollerinden ötürü yolculuğumuz 15 saat sürdü. Önce yıkanıp, paklanmalı sonra da biraz dinlenmeliydik.

Saat 21:00'de otelin restoranında buluştuk. Çocuklarımız kendi aralarında masa seçerken, aile dostumuz Bahar ve Yalçın İman'la aynı masayı paylaşıyoruz. Önceden anlaşıldığı üzere, herkes aynı listedeki yemekleri alıyor.

Bir taraftan yemek yerken bir taraftan da 15 saatlik yolculuğumuzu değerlendirdik. Grup ve çocuklarımız son derece uyumluydu. Hiçbir sorun yaşamadan buraya kadar gelindi, sonucuna ulaştık.

Saat 22:30'da odalarımıza çekilerek, 11 Temmuz Salı sabahına dinlenmiş ve enerji toplamış olarak yataklarımıza girdik.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder