AVUSTURYA KLAGENFURT İZLENİMLERİ 1

 

11 Temmuz 1989 Salı, Klagenfurt Avusturya...

İvriz İlköğretmen Okulu'nda olduğu gibi saat 06:00'da uyandım. Elimi yüzümü yıkayıp tıraş olduktan sonra otelden ayrılarak kısa bir çevre gezisi yapmak istiyorum.

Belgrad'da mutlaka görülmesi gereken yerler arasındaki Taş Meydan; şehrin merkezinde büyük bir parktı. Otelimizin yaklaşık 4 km kuzeyinde bulunan bu parkı görüp gelmem 90 dakikalık zamanımı alacaktı. Hızlı bir tempo ile sabah yürüyüşü yaparak parka ulaştım. 

Geçmişi çok eskilere dayansa da adını Osmanlı döneminde taş ocaklarının burada olmasından ötürü almış olup, şehrin en gözde merkezlerinden biriydi. St. Mark (Rus) Kilisesi'nin yanı sıra Belgrad'ın en önemli ve büyük parkı da bu meydanda bulunuyordu.


Adeta ormana dönmüş parkta bir süre dolaştıktan sonra otele döndüm. Eşim Serap ile kızım Ceren de uyanmışlar, kahvaltıya gitmek için beni beklemişlerdi.

Kahvaltı salonunda grubun bütün üyelerini dinlenmiş ve zinde olarak gördüm. Neşeli bir havada kahvaltımızı yaptık. Grup yöneticimizin uyarısı üzerine, saat 10:00'da tur otobüsünde olmak üzere eşyalarımızı topladık.

Tam zamanında grubun bütün üyeleri yerini almıştı. Yaklaşık 620 km'lik ikinci etap yolculuğumuza başlayabilirdik. Herkesin yerini aldığını gören grup liderinin işaretiyle yolculuk başladı.

Hırvatistan ve Slovenya sınırlarından sorunsuzca geçtik. Slovenya sınırını geçtikten sonra yaklaşık 40 km yolumuz kalmıştı.


Avusturya'nın toplam yüzeyinin yarıya yakınının ormanlık olduğu anımsandığında, Karintiya Eyaleti’nin başkenti olan Klagenfurt' un yeşil mi yeşil, küçük ama sevimli bir şehir olarak karşımıza çıkacak olması doğaldı. Kuzey Alpler' in ön bölgesini daha çok meşe ve kayın ağaçlarının hakim olduğu ormanlar kaplarken, doğu kısmı kayın, meşe, akçaağaç, ladin ağırlıklıydı.

Avusturya'nın hayvanlar dünyası Orta Avrupa'nın çeşitliliğini gösteriyordu. Dağlık bölgelerin tipik türleri dağ keçileri ve dağ sıçanlarıdır. Ormanlarda ayrıca karaca, alageyik ve yaban domuzları da yaşar.

Avusturya topraklarına girip Klagenfurt’a ulaşıncaya kadar yollarda Ceylanlar, Karacalar ve diğer hayvanları görebilmek oldukça sıradan hale gelmişti.

Ülkenin toplam alanının %24'ü doğal koruma altında olup, Avusturya'da üç doğal park, yüzlerce de koruma alanı ve doğal park bulunmaktaydı.


Klagenfurt'a yaklaştıkça küçük bahçeli evler, muhteşem doğa manzaraları, köprüler, göller, ağaçların gölgeleriyle adeta yeşillenmiş dereler ve güzel hayvanlar…

Nihayet molalarla birlikte 11 saatlik bir yolculuktan sonra, saat 21:00'de Klagenfurt Gençlik Hosteli önünde, festival komitesi ve konuk ettiğimiz çocukların velileri tarafından çok sıcak karşılandık.

Hal hatır sorulup, dinlenmemiz sağlandıktan sonra, önceden ayrılmış olan Hosteldeki odalarımıza yerleştik.

Ülkemizde Pansiyon olarak tanımlayabileceğimiz Hosteller kendine has kültürü olan konaklama tesisleri olup ilk kez ,İngiltere’de 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştı.

1909’da Almanya’da gençlik konaklamaları olarak da düşünülmüş olan Hosteller, gençlere farklı kültürlerin bir araya geldiği sosyal bir deneyim yaşamanın yanı sıra uygun fiyata konaklama seçeneği sunmuştu.

Yatakhaneleri 3 kişiden başlayıp 30 – 40 kişiye kadar değişiklik gösterebiliyordu. Kalabalık ranzalı yatakhanelerde, yatakların yanında kişisel eşyalarınızı koyabileceğiniz bir dolap bulunmaktaydı.

Üniversite öğrencilerinin konakladığı bu tür Hostellerin kütüphane, mutfak, tuvalet ve duşlar gibi ortak kullanım alanları bulunuyordu. Genellikle 24 saat sıcak suyun bulunduğu Hostellerdeki diğer bir ortak kullanım alanı ise “common room” adı verilen ortak dinlenme alanlarıydı.

Bizim konakladığımız Üniversiteli Gençlik hostellerinden biriydi. Bizim için yemek hazırlamışlardı. Aklıma yatılı okuduğum İvriz, İstanbul Çapa ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi günleri geldi.

Yemekten sonra çocuklarımızın Ankara'da konuk ettikleri çocuklar ve aileleri ile bir araya geldik. Samimi ve sıcak bir sohbetten sonra yataklarımıza çekildik


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder