BARSELONA-GEZİLECEK YERLER

 


Art Nouveau akımının öncü isimlerinden olan mimar Antoni Gaudi'nin şaheserleri ile dolu olan Barselona Akdeniz'in en eğlenceli şehri olarak tanımlanıyor. Sıcak iklimi ve genç nüfusu ile Barselona'da keşfedecek çok şey var.

Bu tur, Barselona’nın büyülü güzelliklerini keşfetmek isteyen gezginler için harika bir seçenektir. Tur programı aşağıdaki yerleri içerir.

Montjuic Tepesi:


Montjuic Tepesi, Barselona'nın güneybatısında 173 metre yükseklikte bir tepe olarak Akdeniz ve şehrin muhteşem manzarasını gözler önüne serer. Barselona'nın tarihi ve kültürel açıdan en önemli simgelerinden biridir.

"Montjuic" isimli kelime, "Yahudi" anlamına gelirmiş. Bu bölgede eskiden Yahudiler yaşadığı için tepeye "Montjuic Tepesi" adı verilmiş. Endülüs Emevî Devleti'nde önemli görevler üstlenen Yahudiler, İslam ile Avrupa arasında bir köprü oluşturmuşlar ve İslam eserlerini çevirerek Avrupa'ya katkıda bulunmuşlar.

Güell Park:

Barselona'daki Güell Park doğayı, sanatı ve mimariyi birleştiren büyüleyici bir şaheserdir. Ünlü mimar Antoni Gaudí tarafından tasarlanan bu park, onun eşsiz vizyonunun ve yaratıcılığının bir kanıtıdır.

Park, 1900 ile 1914 yılları arasında zengin bir sanayici olan Kont Eusebi Güell tarafından asaletlerinin sembolü olarak yaptırılmıştır. 1923 yılında halka açılmıştır.

Renkli mozaikler, organik formlar ve doğal peyzajın birleştiği bu park, sizi büyüleyecektir.

Sagrada Familia:

İnsanlar Barselona'yı düşündüklerinde genellikle, tüm servetini harcadığı katedral olan "Sagrada Familia"yı inşa etmeye hayatını adayan mimar Gaudi'yi hatırlarlar.

Barselona’nın simgelerinden birisi ve UNESCO Listesinde de yer alan Sagrada Familia Bazilikası, ünlü mimar Antoni Gaudi’nin en büyük eseri olarak gösteriliyor.

Aslında bazilikanın yapımı için San Jose Dindarları Birliği önce Francisco de Paula de Villar y Lozano ile anlaşmış. 1883 yılında Gaudi’ye devredilmiş ve kaza sonucu yaşamını yitirdiği 1926 yılına kadar yapıya servetini ve hayatını adamış.

Bitmemiş, bitecek gibi de olmayan bazilika Barselona gezilecek yerler listesine mutlaka alınması gereken anıtsal yapılardan birisi gözüyle bakılıyor.

Plaça de Catalunya:

Barselona'nın kalbinde bulunan Katalonya şehrin en büyük meydanıdır. Barselona'yı yürüyerek gezmek için başlangıç yeri olmalıdır. Çevresinde Barri Gotik olmak üzere, görülmek istenenlerin hemen hepsi çevresinde ve bu çevreye yakın yerlerde bulunmaktadır.

Las Ramblas:

Barselona'nın merkezinde bulunan Las Ramblas caddesi şehrin en canlı noktalarından biridir. Gündüz ve gece demeden günün her saatinde, bir ağaç denizini andıran bu ünlü caddede binlerce turist bulunmaktadır. Caddedekiler Rambla atmosferini iliklerine kadar hissetmekte ve caddenin kıvrımları boyunca ilerlerken, zevkten kendilerinden geçmektedirler. Pek çok mağazanın olduğu bu uzun caddede tur atmak oldukça keyifli.

Port Well:

Rambla Caddesi üzerinde yapılan keyifli bir yürüyüş gezginleri Port Well olarak bilinen Yeni Liman ile 60 metre yüksekliğindeki Kolomb ’un görkemli heykeline götürecektir. Kolomb, arkasını Barselona’ya dönmüş, karşıladığı turistlerin şehri kucaklaması için elinden geleni yapan bir eda ile denize ve ufuk çizgisine bakıyordu.

Barceloneta:

Küçük restoranları ve kafeleri ile ünlü Barceloneta, La Ciutadella şehir parkının inşa edileceği bölgeden taşınan halkın yerleşmesi amacıyla 19. yüzyılda inşa edilmiş.

Ağırlıklı olarak kentin düşük gelirli nüfusunun yaşamakta olduğu semtin Mercado de Barceloneta isimli halk pazarının kurulduğu iç kesiminde küçük kafeler ve tapas barları faaliyet gösterirken, sahil kesiminde balıkçı restoranları bulunuyor.

Parc de la Citadella:


Denize yakın kısmı 1892 yılında 14 hektarlık alan üzerine kurulmuş. Barselona Hayvanat Bahçesi’ne ayrılmış olan Parc de La Ciutadella, Kral 5. Felipe tarafından 1714 İspanya Veraset Savaşı sonrasında kentin güvenliği için inşa ettirilen bir kalenin yerine 1888’de düzenlenmiş.

Sınırları içerisinde Katalan Parlamentosu’na ait binanın da bulunduğu park, yürüyüş yolları ve yeşil alanları sayesinde kent halkının ve turistlerin sıklıkla uğradıkları bir yer konumunda.

Parka gittiğinizde öncelikle kent için pek çok eser üretmiş olan Gaudi’nin öğrenciyken katkıda bulunduğu Font Monumental’i ve Doğa Tarihi ile Jeoloji müzelerini ziyaret edebilirsiniz. Ardından Passeig Lluis Company Caddesi çıkışındaki Zafer Takı’na yönelebilirsiniz.

Casa Battlo:

Gaudi eseri olan UNESCO listesindeki yapı Casa Batllo modern bir yapı olmasına rağmen Gaudi mimarisinin etkisiyle ziyaretçilerde hayranlık ve şaşkınlık uyandırıyor.

Tasarım detaylarının çoğu, herhangi bir mimari emsalden tamamen farklı olan binanın dış cephesinde yer alan yeşil, mavi ve koyu sarı renklere sahip dekoratif sırlı seramik karolar yapının gösterişine katkıda bulunur.

Yapının pencereleri ise Hobbit evlerine benzer şekilde mağara girişini andırıyor. Ayrıca Casa Mila’daki gibi dalga şeklinde çatıya sahip olan yapıda çok sayıda süslü bacalar da var.

Casa Mila (La Pedrera):

Katalonya Meydanı’ndan yürüyerek kısa sürede ulaşabileceğiniz Casa Mila, birçoklarına göre Sagrada Familia’dan sonra Gaudi’nin en değerli 2. eseri konumunda.

1906-1912 yılları arasında yapımı gerçekleştirilen konut, ünlü mimar tarafından dönemin önemli iş adamlarından Pere Mila için tasarlanmış.

Tamamlanmasının ardından ağır eleştirilere maruz kalan ve yerel halkın dilimizde taş ocağı anlamına gelen La Pedrera ismiyle andıkları yapının ön cephesinde Gaudi, dalgalı bir deniz ile içerisinde salınan yosunların görüntüsünü yansıtmak istemiş.

Ön tarafları dökme demirle kapatılmış balkonları ve ilginç şekilli bacalarla kaplı çatısıyla dikkat çeken binanın içerisinde özel konutların yanı sıra Caixa de Katalonya Galerisi bulunuyor.

9 Nisan 2009 Perşembe, Barselona…

Otelimizdeki sıkı bir sabah kahvaltısından sonra, rehberimiz eşliğinde, ”Barselona Şaheserleri” turuna katılmak üzere saat 9,00’da tur otobüsündeki yerimizi alıyoruz. Kappa Tur ailesinden rehberimiz Orhan Kent merkezine ulaşmak için, trafik durumuna göre, 45 dakika ile bir saatlik bir süreye ihtiyaç olduğunu söylüyor. Barselona’nın en iyi panoramik fotoğraflarının çekileceği yerlerden biri olan Montjuic tepesinden gezi programını başlatacağını, sonra da Güell Park, Sagrada Familia ve Katalonya Meydanı’nın gezileceğini söyleyip, bilgilendiriyor.



Montjuic”, kelime anlamı olarak “Yahudi” demekmiş. Eskiden bu bölgede Yahudiler yaşadığı için tepenin adı “Montjuic Tepesi” olarak kalmış. Endülüs Emevî Devletinde önemli mevkilerde bulunan Yahudiler, İslam ile Avrupa arasında köprü kurarak ve İslam eserlerini tercüme ederek Avrupa’ya kazandırmışlar. Başta Barselona olmak üzere, Girona kenti ve Madrid’in en güzel yerlerinde malikâneler kurmuşlar ve iyi yaşamışlar. Montjuic tepesi de bu yerleşim yerlerinden biriymiş. Miro Vakfı ve Katalonya Ulusal Sanat Müzesi’nin yanı sıra 1992 Olimpiyat Oyunları için inşa edilen olimpiyat stadının da bulunduğu tepenin yüksekliği 213 metredir. Program gereği müzeler ve stadyum gezilemeyecek, panoramik fotoğraflar çekilmekle yetinilecektir.

Rehberimizin yolculuk boyunca verdiği bilgilere göre Barselona, İspanyanın doğu sahilinde yer alan Özerk Katalonya bölgesinin başkentidir. Barselona merkez nüfusu 1,6 milyon civarında olup, İspanya’nın ikinci büyük kentidir. 

İspanya’nın Paris’i olarak adlandırılan Barselona’da ana dil Katalanca olup, İspanyolca ikinci dil olarak kullanılır. Bazı Katalanlar tarafından, İspanyolca, kullanılmaz bile. Katalanlar, Katalanca dili dışındaki dillere de pek yüz vermezler, İngilizce konuşmak istemezler. Rehberiniz olmadığı zamanlarda, anlaşabilmenin en iyi yolu, vücut dilini kullanmaktır.


M.Ö 230 yılında kurulmuş olan Barselona’nın tarihi, İspanya tarihinden daha eski. Stratejik konumu, limanı ve doğal kaynaklarının zenginliği nedeniyle, sürekli olarak, yabancıların istilasına uğramış. Romalılar geldiğinde; yollarını, sulama kanallarını ve su kemerlerini yapmışlar. M.S. 415’te Vizigotlar'ın yönetimine girmiş. Yaklaşık 300 yıl Vizigotlar'ın yönetiminde kalan şehir 711 yılından sonra Endülüs Emevî Devleti yönetimince fethedilmiş. 
İber Yarımadasında Endülüs Döneminin başladığı yıllarda, Büyük İspanya İmparatorluğu çalışmaları da başlamıştı. İspanya Yarımadasından Müslüman Emevîlerin kovuluşu olan Reconquista, yani Yeniden Doğuş süreci, Kastilya’daki iç savaşı kazanarak tahta çıkan Kastilya kraliçesi Katolik I. Isabel ile Aragon kralı Katolik II. Fernando’nun evlenmesi ve iki hanedanın birleşmesiyle sonuçlanacaktır.


Bu birleşmeden sonra da Endülüs’teki Ronda, Seville, Kordoba ve Granada gibi şehirler iki hanedan tarafından ele geçirilecektir. Kastilya ve Leon Kraliçesi I. Isabella ile Aragon Kralı II. Ferdinand tarafından 31 Mart 1492’de Elhamra Sarayı’nda Elhamra Kararnamesi imzalanır. İmzalanarak ilan edilen bu kararname İspanya’da yaşayan Yahudiler ‘in kovulması kararını ifade eden belgedir. 
Bu kararnameye göre Yahudi dinine mensup olan ya da kökenleri bu dine inanmış halka dayanan herkes İspanya’yı terk edecektir. Kararnamenin muhataplarına ülkeyi terk etmek için 31 Temmuz tarihine kadar süre tanınmış ve bu süre sonunda da ülkeyi terk etmeyenlerin idam edileceği belirtilmiştir. Yahudilerin büyük bir bölümü Osmanlı İmparatorluğuna sığınırken, Barselona’da kalmak isteyip can derdine düşen binlerce Yahudi de bir gecede Hristiyan olmak zorunda kalmışlar.


Rehberimizin Barselona konusundaki bilgilerini dinlerken zaman geçmiş, yol bitmiş ve Olimpik Stadın yanından tepeye giriş yapılmıştı. Bu tepeye araçla çıkabileceği gibi teleferik ile de çıkılabiliyormuş. Saat 10.00 da eteklerine ulaştığımız seyir tepesi Muntjuic’e otobüsle çıkmıştık. Barselona’yı ve modern limanı Port Vell’i panoramik olarak görebileceğimiz bir yere, kente hâkim bir kafeye yerleşiyoruz. 
Barselona’yı şöyle bir yukarıdan görmek isteyenlerin Montjuic Tepesine çıkmaları gerekiyor. Eskiden pek de rağbet görmeyen bu tepe, şimdilerde kentin en büyük eğlence parkına, olimpiyat köyüne, birçok büyük ve önemli müze ve galeriye ev sahipliği yapan oldukça önemli bir bölge haline gelmiş. 1992 Olimpiyatları ile birlikte, Barselona’da gerçekleştirilen Kentsel Dönüşüm Projesinden Montjuic tepesi de nasiplenmiş ve turistlerce ”olmazsa, olmazlardan’’ biri durumuna gelmiş.


Bulunduğumuz yer Miramar Restoran’ın terası olup, Cristof Colon Meydanına hâkim konumda. Meydanın ortasında denize bakan Cristof Kolomb heykeli ve ileride sağda Modern Barselona limanı Portvell yer alıyor. Amerika kıtasına, 1492’den başlayarak on yıl içinde dört inanılmaz yolculuk yapan Kolomb, yeni toprakları Hristiyanlaştırma arzusuyla yanıp tutuşan Kastilya Kraliçesi Isabel ile yaptığı anlaşma gereği, gezi boyunca keşfettiği ada ve toprakların genel valisi ve yöneticisi unvanlarını taşıma yetkisi alır. Ayrıca, bulunan altın, inci, baharat ve değerli ürünlerin onda birini alacaktır.

Seyir tepesinden fotoğraflar çekilirken, arkamda Modern Barselona limanı, teleferik kulesi ve Kolomb heykeli yer alacak şekilde durduktan sonra eşim fotoğrafımı çekiyor. Böylelikle, bu bölgede de ölümsüzleşmiş oluyorum. Fotoğraflarında ölümsüzleştiğimiz Muntjuic’ten ayrılarak, Gaudi’nin doğa ile bütünleştirdiği Güell Parka doğru yola koyuluyoruz.


Güell Park 1900-1914 tarihleri arasında, Güell ailesinin soyluluk göstergesi olarak yaptırılmış. Fakat 1923’ten sonra halka açılabilmiş. Diğer bir söylenceye göre; Güell Park, başlangıçta, Barselonalı zengin iş adamlarının arzusu doğrultusunda yapılmaya başlanan bahçeli evlerin bulunacağı bir site olarak düşünülmüş. Ancak; arazinin çok eğimli, çorak, işlenmesinin zor olduğu görülünce, iş adamlarının büyük bir bölümü, projeden vazgeçmiş. Kont Güell ’in sermayesi ve bazı değişikliklerle proje devam etmiş. 

Katalonya’daki sanayi devriminde çok büyük paralar kazanan Kont Güell, gücünü simgeleyecek ve kendini ölümsüzleştirecek bir eserle anılmak ister. Bir seyahatinde, İngiltere’de gördüğü ”Şehir Parklarından etkilenmiştir. 1900 yılında, Mimar Gaudi ’ye başvurarak, örnek ve gelecek kuşaklarda kendisini hatırlatacak bir park tasarlamasını ve uygulamasını ister.


Gaudi, karşılaştığı manzara karşısında, doğa ile uzlaşmayı seçer. Daha az su ve daha az bakım isteyen Akdeniz bitkileriyle yerel bitki dokusunu harmanlayan bir peyzaj uygulamaya karar verir. İlk iş olarak, kendisine tahsis edilen araziyi plastik görünümlü bir duvarla kapattıktan sonra, duvarların ”Harpuşta”sını da ( yani üstünü de) kırık; renkli kiremit ve seramik parçalarıyla kapatır. Öyle ki; Harpuştaların üzeri, Parc Güell” rozetleri ve onların arasında da, dörderli kırmızı ve beyaz diyagonaller (Çaprazlar) yerleştirerek, Katalonya Barı’nı sembolize eder. 7 giriş kapısı bulunan arazinin, ana kapısına da ”Parc” ve ”Güell” sözcüklerini yazarak, Güell Parkı’nın başladığını belli eder.


Park Güell ’in girişinde ‘’Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir oduncu yaşarmış ormanın derinliklerinde. Bu oduncunun Hansel ve Gratell adında iki çocuğu varmış.’’ Diye başlayan, ”Hansel ve Gratell” masallarındaki pasta evleri anımsatan iki bina bulunmakta. 1901-1902 yılarında yapılan bu sevimli binalarda, düz çizgilere ve dik açılara yer verilmeyerek, masalımsı bir hava katılmıştır. Güell Park gezilip, Gaudi’nin, Hansel ve Gratell masallarındaki yapılarını andıran binaları, mozaik dragonları ve kuş yuvalarıyla dalgalı bir denizi andıran viyadükler görüldükten sonra, Sagrada Familia’yı görmek üzere Park Güell ’den ayrılıyoruz.


Nihayet Sagrada Familia’yı görme şansını yakalıyoruz. Rehberimiz ‘’Ne zaman bitebileceği konusunda hiç kimsenin fikri yok.’’ Dedikten sonra, Gaudi’nin doğumunun 200. yılında bitebileceği düşünülüyor. Aslına bakılırsa, bitmemesi daha çok ilgi çekiyor. Katedralin tasarımında, 18 kulenin varlığı görülüyor. 


Merkezdeki 175 metre yüksekliğindeki kulelerden biri Hz. İsa’yı, 125 metre yüksekliğindeki diğeri Hz. Meryem’i temsil etmektedir. Gaudi’nin, 1926 yılında, bir tramvayın altında kalıp, hastanede yoksulluk içinde ölünceye kadar geçen sürede bitirilebilen 4 kule, dört incili ve yazarlarını simgeliyormuş. Geriye kalan 12 kulenin de 12 havariyi temsil edeceği ve düzenlemenin havarileri en iyi biçimde anlatacak şekilde peyzajı tasarlanmış. 


Katedral ya da Sagrada Familia, çocukluk hayallerinin bir bölümünü gerçekleştirmeye çalıştığı yerdir. Eserlerinin tasarımını yapar ve uygularken, doğa ile uzlaşmayı seçen Gaudi, bu seçimin kendisini Tanrı’ya ulaştıracağına inanır. Dindar bir Katolik olan Gaudi, yaşamının bir evresinde; bir yıl gibi kısa bir sürede, annesini, erkek ve kız kardeşini kaybettiğinde, dine olan bağlılığı ve dini adanmışlığı artmıştır.

Sagrada Familia’nın gezilmesi ve fotoğraf çekimi ile saat 13.00 de, Barselona Şaheserleri turu sona eriyor. Rehberimiz tura katılanları serbest bırakıyor. Ancak, Katalonya Meydanı’na kadar yürüyerek rehberliğini sürdüreceğini söylüyor. Birlikte Plaça de Katalonya olarak adlandırılan meydana birlikte yürüyoruz. Meydan hakkında özet bilgi verdikten sonra serbest gezme zamanı ortaya çıkıyor. Karnımızın acıktığının farkına varıyor ve rehberimiz Orhan’ın önerdiği bir yerde karnımızı doyuruyoruz. Yemekten sonra Eşim ve ben, kalabalık bir grupta ayrıntıları gözden kaçırabileceğimiz gibi, hareketimizi de yavaşlatacağı düşüncesiyle, gruptan ayrı gezmek istiyoruz.

Öncelikle, İstanbul’daki Taksim Meydanına benzettiğimiz Katalonya Meydanını tanımak istiyoruz...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder