DÜNYA MİRASI ANTİK KSANTOS

 


UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne dâhil edilen Likyalıların efsanevi antik şehirlerinden biridir Ksantos…

Eski çağda Ksantos olarak bilinen 120 km uzunluğundaki Eşen Çayı Akdağlardan çıkıp Seki Yaylası’ndan geçerek, Ören’deki Sivrikaya’nın dibinden fışkıran ana kaynakla buluştuktan sonra, en büyük kolu olan Akçay’la birleşip Karaçay’ı da sularına katarak denize dökülür. Eşen Çayı oluşturduğu Ksantos Vadisinde onlarca Likya antik şehrine hayat vermiştir. Ksantos Antik Kenti de bunlardan biridir.

Kalkan’ın yaklaşık 20 km kuzey-batısında, Patara Antik kentinin ise 12 km kuzeyinde bulunan Ksantos Antik kenti Esen Çayı kenarındaki ovaya hâkim iki tepe üzerinde kurulmuştur. İlki Esen Çayı’nın kenarından sarpça bir kayalık seklinde yükselen surla çevrili Likya akropolü; ikincisi ise kuzeydeki daha yüksek ve geniş olan Roma akropolüdür. Likya’nın başkentliğini de yapmıştır.

Oldukça acılı bir geçmişi var bu antik kentin. İlk acılı tarihi olay Perslerle karşılaşmalarında gerçekleşmiş. Güçlü Pers ordusu, M.Ö. 545 yılında Ksantos’a saldırmış. Ksantoslular büyük bir yiğitlik örneği göstererek, o dönemde bütün düşmanlarını dize getiren Pers ordusuna direnmişler. Savaşı kazanamayacaklarını anladıklarında, kale içinde bulunan insanlarla birlikte evlerini de ateşe vererek, esir olmaktansa ölmeyi seçmişler.

İkinci acılı olay M.Ö 42 yılında Roma İmparatorluğunun güçlü adamı Brütüs’ ün işgali ile gerçekleşir. Ksantoslular önce şehrin çevresine hendek açarlar. Ancak kent çabuk düşer. Likyalılar için tarih tekerrür eder, onlar yine ailelerini kendi elleriyle öldürmek ve intihar etmek zorunda kalırlar.

Yunan tarihçi Plutarkhos’un anlattığı bu toplu intihar olayı, belki de Likya tarihinin en acılı olayıdır. İşgalci Brütüs’ ü bile gözyaşlarına boğar. Kucağında ölü çocuğuyla bir ilmeğin ucunda intihar etmekte olan Likyalı kadın, öbür eliyle evini ateşe vermektedir. Ne kendini ne evini ne de çocuğunu bırakmıştır düşmana…



17 Ekim 2017 Salı, Ksantos Antik kenti...

Kalkan’da konakladığımız bir haftalık süre içinde çevredeki tüm antik kentleri gezmek istiyorduk. Fethiye-Antalya karayolunun her beş on kilometresinde bir Xanthos UNESCO yazısını görmüştüm.

UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne dâhil edilen Likyalıların efsanevi antik şehirleri görülmeye değerdi.

Eski çağda Ksantos olarak bilinen 120 km uzunluğundaki Eşen Çayı Akdağlardan çıkıp Seki Yaylası’ndan geçerek, Ören’deki Sivrikaya’ nın dibinden fışkıran ana kaynakla buluştuktan sonra, en büyük kolu olan Akçay’la birleşip Karaçay’ı da sularına katarak denize dökülür.

Eşen Çayı oluşturduğu Ksantos Vadisinde onlarca Likya antik şehrine hayat vermiştir. Bunlardan biri olan Ksantos Antik Kenti Kalkan’ın yaklaşık 20 km kuzey-batısında, Patara Antik kentinin ise 12 km kuzeyinde bulunuyordu.

Öğleden önce ziyaret ettiğimiz Patara Ören yerinden hareket ettikten yaklaşık yarım saat sonra Kınık Beldesi’ne giriş yapıyoruz. Kınık Beldesi içine girince ana cadde Atatürk heykelini geçince ikiye ayrılıyor. Sağ taraftaki yoldan ilerleyip, tepenin eteğine gelince sola, Asar Caddesi’ne giriyoruz. Tepeye tırmanan yol bizi Likya’nın başkenti Ksantos antik kentine ulaştırıyor.


Asar Caddesi’nin solunda kalan antik kent, Eşen çayının doğu yakasında, Esen Çayı kenarındaki ovaya hâkim iki tepe üzerinde iki yerleşim birimi olarak kurulmuştur.

İlki Esen Çayı’nın kenarından sarpça bir kayalık seklinde yükselen surla çevrili Likya akropolü; ikincisi ise kuzeydeki daha yüksek ve geniş olan Roma akropolüdür.

Likya’nın başkentliğini de yapmış olan Ksantos'un oldukça acılı iki geçmişi beni de hüzünlendirmişti. İlk acılı tarihi olay Perslerle karşılaşmalarında gerçekleşmişti.

Güçlü Pers ordusu, M.Ö. 545 yılında Ksantos’a saldırmıştı. Ksantoslular, teslim olmak yerine, büyük bir yiğitlik örneği göstererek, o dönemde bütün düşmanlarını dize getiren Pers ordusuna direnmişlerdi.

Tarihçi Herodot, kendilerinden sayıca çok üstün Pers güçlerine karşı şehirlerini savunan Ksantlosluların savaşı kazanamayacaklarını anladıklarında, kale içinde bulunan insanlarla birlikte evlerini de ateşe vererek, esir olmaktansa ölmeyi seçtiklerini yazmıştı.


Azra Erhat’ın tercüme ettiği bir Ksantos tabletinde bulunan şiir acılı olayı acılı olayı aşağıdaki gibi betimlemişti.

Evlerimizi mezar yaptık,

Ve mezarlarımızı kendimize ev…

Evlerimiz ateşe verildi,

Ve mezarlarımız yağmalandı…

Yüksek tepelere sığındık,

Yerine dibine saklandık,

Su içinde gizlendik,

Geldiler ve bizi buldular…

Bizi yaktılar ve yok ettiler,

Bizi yağmaladılar…

Ve biz,

Analarımızın uğruna,

Kadınlarımızın uğruna…

Ve biz,

Onurumuz uğruna,

Ve özgürlüğümüzün…

Biz, bu toprakların insanları,

Topluca intiharı aradık

Arkamızda bir ateş bıraktık,

Hiç sönmeyecek…

İkinci acı olayları da, M.Ö 42 yılında Romanın güçlü adamı Brütüs, istediği haracı vermedikleri için, Ksantos'u kuşatır. Ksantoslular önce şehrin çevresine hendek açarlar. Ancak kent çabuk düşer.

Likyalılar için tarih tekrarlanacak, ailelerini kendi elleriyle öldürmek ve intihar etmek zorunda kalacaklardır.

Yunan tarihçi Plutarkhos’un anlattığı bu toplu intihar olayı, belki de Likya tarihinin en acılı olayıdır. Öyle ki, işgal tamamlandığında, Brütüs’ü bile gözyaşlarına boğar.

Kucağındaki ölü çocuğuyla bir ilmeğin ucunda intihar etmekte olan Likyalı kadın, öbür eliyle evini ateşe vermektedir. Ne kendini, ne evini, ne de çocuğunu bırakmıştır düşmana…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder