TARİH VE GÜZELLİĞİN SEMBOLÜ NOTRE DAME PARİS

 


Notre Dame Katedrali’nin üzerinde bulunduğu ada ‘’İle de la Cite’’ ya da ‘’Şehir Adası’’ olarak Paris'in doğum yeri olmuş. Nehrin ortasındaki Şehir adası düşmanlara karşı korunması kolay bir ada. Üzerinde bulunan Notre-Dame Katedrali hem tarihin hem de mimari güzelliğin bir kanıtı olarak duruyor.

Gelin hep birlikte katedralin büyüleyici geçmişine doğru bir yolculuğa çıkalım.

Fransız Gotik mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk Gotik katedrallerden biridir ve inşası Gotik dönem boyunca sürmüştür. Hristiyanlığın bölgeye ulaşmasından önce aynı konumda Gallo-Romen kültüre ait bir Jüpiter tapınağının yer aldığı düşünülmektedir.

Katedraldeki heykellerin ve işlemeli camların Orta Çağ Roma mimari üslubundan sonra pek görülmemiş bir dünyevilik içermesi, natüralizm akımının eserlerdeki ağır etkisi sebebiyledir.

Turistler açısından popüler bir yer olmasının yanı sıra, hâlen bir Roma Katolik Katedrali olarak kullanılır ve Paris başpiskoposluğuna ev sahipliği yapar.

Notre-Dame'ın inşası 1163'te Piskopos Sully'nin vizyonu ve Papa III. Alexander'ın desteğiyle başladı. Katedralin tamamlanması 170 yıl sürdü ve 1334'te kapılarını ibadete açtı.

Notre-Dame'a yaklaşırken, cephedeki Gotik gül pencerelerini fark edin lütfen. Renkli camlar ve karmaşık tasarımlarla süslenmiş bu dairesel pencereler, 1250 ile 1260 yılları arasında yapılmıştır.

Katedralin iki kulesi girişi çerçeveleyerek görkemli bir manzara yaratır. Ne var ki 19.yüzyıl başlarında Paris şehir planlamacıları, bakımsızlığından ötürü, Notre Dame Katedrali’ni yıktırmak istemişlerdi.

Aynı zamanda Sefiller' in yazarı Victor Hugo'nun ünlü romanı "Notre-Dame'ın Kamburu", katedralin restorasyonunda önemli bir rol oynamıştır. 1831'de yazılan romanı ile katedralin güzelliğini vurguladı ve halkın korunmasına olan ilgisini uyandırdı.

Hugo'nun romanı, deforme olmuş bir çancı olan Quasimodo'nun ve büyüleyici Esmeralda'ya olan aşkının hikayesinin yanı sıra, mücadeleleri aracılığıyla 12. yüzyılın başlarında karşılaşılan toplumsal zorluklara ışık tutmaktadır.
Notre-Dame, Napolyon'un taç giyme töreninden Victor Hugo gibi yazarların canlı hayal gücüne kadar Fransız tarihinde önemli anlara tanıklık etti.

Seine Nehri'ndeki kolayca savunulabilen bir ada olan Île de la Cité'deki konumu, tarihi önemini artırıyor.
Paris'i bir dahaki ziyaretinizde, bu ikonik katedrali keşfetmeyi unutmayın lütfen. 
Görkemi ve zengin tarihi kalıcı bir izlenim bırakacak!

UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilen katedral, 15 Nisan 2019’da çıkan bir yangında ağır hasar almıştır. Yangının ardından, 48 saat geçmeden, restorasyonu için 1 milyar Avro toplandı, ayrıca bakanlar kurulunca hazırlanan yasa tasarısı uyarınca, Aralık 2024'te ziyarete açılması planlandı.


23 Ekim 2014 Perşembe, Paris…

Aşıklar ve Aşıklar Şehri Paris’teki ilk mola yerimiz Aziz Michel Meydanı olmuştu. Aziz Mişel Notre Dame Katedrali’ne en yakın mola meydanı olduğu için seçilmişti. 170 yıllık bir yapım süreci olan Notre Dame Katedrali’ni görmeye gideceğiz. 

Saint Michel Çeşmesi önünde hatıra fotoğrafları çekip, meydandaki mimari yapıları gözden geçirdikten sonra rehberimizin ardına düşüp, Notre Dame Katedrali’ne ulaşmak üzere yürümeye başladık. Oldukça dar bazı sokaklardan geçtikten sonra Seine Nehri boyunca ilerledik. Eski adı Kardinal Lustiger olan Küçük Köprü bizi, Seine Nehri içinde bulunan küçük bir adacığa ulaştırdı.

Notre Dame Katedrali’nin üzerinde bulunduğu bu ada ‘’İle de la Cite’’ ya da ‘’Şehir Adası’’ olarak biliniyor. Nehrin ortasında kalan Şehir adası düşmanlara karşı korunması kolay bir ada. Bu ada Paris’in doğum yeri olmuş. Köprüyü geçince sağ taraftaki Parvis Notre Dame – Place Jean-Paul II olarak bilinen meydana girdik. Oldukça ileride, bütün görkemiyle Notre Dame Katedrali görünüyordu. Anılarım canlandı birden, yıllar öncesine, öğrencilik yıllarıma gittim.

Notre Dame sözcüğünü ilk kez ‘’Notre Dame’nin Kamburu’’ adlı filmi izlerken duymuştum. Orijinal ismi Notre Dame de Paris olan, Notre Dame’ın Kamburu, Victor Hugo’nun ünlü bir romanıydı. 19. yüzyıl başlarında Paris şehir planlamacıları, bakımsızlığından ötürü, Notre Dame Katedrali’ni yıktırmak istemişlerdi. 

Ünlü Fransız yazar Victor Hugo, 1831 yılında, halkın ilgisini buraya çekmek ve katedralin yenilenmesini sağlamak için Notre Dame’ın Kamburu adlı romanını yazmıştı.


Notre Dame Katedrali’nin yenilenmesinde büyük bir rol oynayan roman, Fransız İhtilali sonrası Fransa’nın karanlık günlerinden kesitler sunmaktadır. 

Roman; çirkin, kambur, engelli ve çok acayip bir yaratık olan Kilise zangocu ile Fransa’nın ruhani ve dini lideri Claude Frollo’nun Çingene Kızı Esmeralda’ya olan aşklarını anlatır. Anlatırken de Zangoç ile Papazın ruhlarında oluşan ikilemleri ve tepkileri romantik bir yaklaşımla ele alır. 12. Louis dönemindeki yaşamı anlatan bu romanı ile yazar, bir başpapaz ve bir askerin kişiliğinde, kambur Quasimodo ile Çingene Esmeralda’yı yoksulluğa boğan toplumu eleştirmektedir.

Adacıkta fotoğraflar çekerek katedrale yaklaştık. Rehberimizin anlattıklarına göre; şehrin Piskoposu Sully’nin hayali olan ve Papa III. Alexander tarafından da desteklenen katedralin yapımına 1163 yılında başlanmış. Girişi batıya bakan katedral Meryem Ana’ya ithaf edilerek, 170 yıllık bir yapım sürecinden sonra, 1334 yılında yapımı tamamlanarak hizmete girmiştir.

Bütün kiliselerde, özellikle gotik katedrallerde, genellikle ön cephede yuvarlak pencereler olarak görülen ‘’Gül Pencereler’’ bulunur. Notre Dame’ın girişinde, iki kule arasında bulunan bu pencereler Geç Gotik Dönem tarza sahip olup,1250-1260 yılların arasında yapılmıştır. 

Renkli camlar, desenler ve resimlerle süslü pencerelerde yine oymalar ve desenlerle süslenmiş çerçeveler kullanılmıştır. Bu pencereler katedraldeki sayılı renkli camlı pencerelerden olması açısından dikkat çeker. Avrupa’da özgün eserler olarak kalmayı başarmışlardır.

Batı cephesinde Üç giriş kapısının bulunmaktadır. Giriş cephesinin boylamasına ve enlemesine üç bölüme ayrılmış olması kutsal üçleme ile ilişkilendirilmektedir. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh… Kutsal Ruh, Hristiyanlıktaki teslis inancının üçüncü ayağıdır. Giriş kapılarının hemen üzerinde 28 tane insan heykeli bulunmaktadır. Bunlar eski ahitte adları geçen peygamberlerdir. Fransız devrimi sırasında kralların heykelleri sanılarak parçalanmışlardır. Bizim gördükleriniz 19.yüzyılda yeniden yapılmış olanlardır. 

Orta kapının iki tarafındaki iki kadın heykelinden soldaki kiliseyi sağdaki ise sinagogu temsil eden heykellerdir. Kiliseyi temsil eden kadının canlı ve dik, sinagogu temsil eden kadının ise cılız ve yorgun tasvir edildiği gözden kaçmamaktadır. 

Ön cephedeki kabartmalar, yüzlerce sayfalık bir din dersi kitabının özenle işlendiğini göstermektedir. Kiliseye girmek için çok büyük bir kuyruk ile karşılaştık.

Güney kanadındaki penceredeki vitraylarla Yeni Ahit’ten “İsa’nın zaferi” hikâye edilmektedir. Meryem Ana Heykel grubu ve üzerindeki daire biçimindeki vitray, bir karenin içerisine oturtulmuştur. Daire, Katolik mistizminde gökleri, yani öbür dünyayı temsil eder. Kare içerisine yerleştirilmiş daire ise, yeniden doğuşa, yani öldükten sonra dirilişe işaret etmektedir.

Notre-Dame’a akan insan seli zamanla durulur ama hiç kesilmez. Ziyaretçiler en sağdaki Sainte Anne Kapısı’ndan girip, ana mekânın etrafında bir tur attıktan sonra, en soldaki Bakire Meryem Kapısı’ndan dışarı çıkarlar. Sol ve sağ kanatlardaki vitrayları fotoğrafladıktan sonra yeniden katedralin sağ koridoruna dönüyoruz. 


Katedralin sağ koridorunda ilerler iken bu kez dikkatimizi sol tarafımıza yöneltiyoruz. Katedralin merkezini çevreleyen bu ahşap ayırım duvarlarının üst kısımlarında renkli kabartmalar görüyoruz. Güney cephesinde ağırlıklı olarak Hazreti İsa’nın öldükten sonra dirilip insanlara yeniden gözükmesi anlatılır iken kuzey cephede daha çok Hazreti İsa’nın doğumu anlatılmaktadır.

İlginç olan ortaçağda katedralin dışındaki taştan kabartmaların da aynı bu ahşap yontular gibi renkli olduklarıdır. 

Sağ koridoru tamamlayıp kiliseden çıkmadan önce bütün kilisenin duvarlarını süsleyen tablolardan bir kaçına göz atmaya çalıştım. Bu tabloların, Paris’in özellikle mücevher ticareti ile uğraşan esnafının aralarında para toplayarak kilise için sipariş ettikleri ve her yıl 1 Mayısta kiliseye sundukları tablolardır. 

Fransız Gotik Mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk gotik katedrallerden biridir ve gotik dönem boyunca inşası sürmüştür.

Heykellerin ve işlemeli camların orta çağ Roma mimari üslubundan, pek görülmemiş bir dünyevilik içermesi, natüralizm akımının eserlerdeki ağır etkisinin bir sonucudur. 


Notre Dame de Paris dünyada ana yapıdan ayrı payandaların kullanıldığı ilk binalardan biridir. Bina özgün tasarımında bu payandalar yoktur. Ancak yapım başladıktan sonra, gotik mimaride kullanılan ince duvarlar daha da yükseldikçe, duvarlarda dışa doğru oluşan gerilimlerden dolayı çatlamalar başlamıştır. Daha fazla bozulmayı engellemek için bu destekler düşünülmüştür. 

Uzun yıllar boyunca eleştirilmişler ve “birilerinin sökmeyi unuttuğu yapı iskeleleri” gibi durdukları söylenerek, katedrale “bitirilmemiş” bir hava verdikleri iddia edilmiştir. 

Notre-Dame Katedrali, Napolyon’un taç giyme töreninden Victor Hugo’nun hayal dünyasına ve Fransız tarihinin son 800 yılında birçok önemli olaya tanıklık etmiş Fransa’nın en tanınmış kilisesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder