YÜRÜYEREK MERKEZİ ATİNA TURU

 23 Mayıs 2017 Çarşamba, Atina...


Atina'da 4. günümüz, saat 09:00... Atina merkezine giden servis otobüsünde yerlerimizi aldık.Şehirle bütünleşmek, şehri solumak için caddeleri, meydanları ve sokaklarında yürüme kararı aldık.

Bir saat sürecek yolculuk boyunca, gezilecek yerlerle ilgili bilgilerimi tazelemek için notlarımı gözden geçirmeliydim. Derlediğim notlara göre, Atina'nın en ünlü tarihi bölgesi olan Akropolis, Atina’yı dünyaya tanıtan yerlerin başında geliyordu. Zaten, kelime olarak da Yüksek Şehir anlamına geliyordu.

Bütün antik kentlerde yörenin en yüksek tepelerinden birinde kurulan yerleşim yerleri, kaleler yani Akropolisler, muktedirlerin kendilerini tanrılaştırdıkları ya da tanrıya yakın hissettikleri yerlerdi.

Akropolis'in bulunduğu tepe, hem harika bir şehir manzarasına sahip hem de kentin birçok yerinden görülebilecek bir konumda yer alıyordu.

Atina Akropolisi, antik Yunan'ın en önemli ve etkileyici yapılarından biri olup bu tarihi alan, M.Ö 5. yüzyılda inşa edilmişti. Antik Yunan medeniyetinin en parlak dönemine tanıklık etmektedir.

Akropolis'te görülmesi ve gezilmesi gereken tarihi ve anıtsal yapılardan bazıları; Tanrıça Athena'ya adanmış Parthenon Tapınağı, Athena ve Poseidon'a adanmış Erechtheion Tapınağı, ki Karyaditler olarak bilinen kadın figürlü sütunları ile ünlüdür, zafer tanrıçası Athena Nike'ya adanmış tapınaklardır.

Akropolis, antik Yunan sanatının ve mimarisinin en güzel örneklerini barındırır ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alır. Atina'yı ziyaret eden herkesin mutlaka görmesi gereken bir yerdir.

Akropolis'in kuzey yamacında yer alan Monastiraki ve Old City olarak tanımlanabilecek Plaka da mutlaka görülmesi ve gezilmesi gereken yerlerdendi. Diğer görülmesi gereken önemli yerlerden biri Anayasa Meydanı ve barındırdığı Yunanistan parlamentosunun yanı sıra Platon Akademisi olarak da bilinen Atina Bilimler Akademisi olacaktı

Atina'da gezilmesi gereken öncelikli yerleri gözden geçirirken zaman akmıştı. Eşimin uyarısıyla kendime geldim. Ares Parkı'nın kuzey-batısında bulunan Panellenios otobüs durağındaydık.

Ares Parkı, diğer adıyla Pedion Areos, Atina'nın en büyük ve tarihi parklarından biriydi. Adını antik Yunan Savaş Tanrısı Ares'ten alıyordu. Şehir merkezi sayılabilecek bir konumda olan park, Yunan Bağımsızlık Savaşı kahramanlarını onurlandırmak amacıyla 1934 yılında yapılmıştı.

Parkta bir süre dolaştıktan sonra rotamızı Monastiraki Meydanı'na çevirdik. Google Haritalardan edindiğimiz yol tarifi gereği, yaklaşık 2500 metre kuzeydeki Monastiraki Meydanı'na ulaşmak için yürümeye başladık. Yolumuz üzerindeki Ulusal Arkeoloji Müzesi ile Uyum Meydanı olarak bilinen Omonia Meydanı geçip Monastiraki 'ye ulaştık yarım saatte.

Yaptığım araştırmalara göre Monastiraki Meydanı, Atina’nın Sultanahmet Meydanı'ydı. Kendimi İstanbul Sultanahmet Meydanı'nı gezerken buldum bir ölçüde.

Akropolis'in kuzey eteklerinde yer alan Monastiraki Meydanı antik kalıntılar, Osmanlı dönemi yapıları ve modern dükkanlarla çevriliydi.

Ayrıca bölgede Antik Yunan ve Roma kalıntılarının yanı sıra Osmanlı döneminden kalma, Yunan Halk Sanatları Müzesi olarak hizmet veren, Çisdarakis Camisi de vardı. 1759 yılında dönemin Atina valisi Dizdar Mustafa Ağa tarafından inşa edilmişti.

Monastiraki bölgesinde biraz daha kuzeye gidince, Hadrian Kütüphanesi, Antik Agora, Roma Agorası, Akropolis ve Atina Şehir Devleti kalıntılarının sergilendiği bir müzenin bulunduğu Stoa of Attalos gibi ikonik simge yapılar bulunmaktaydı.

Geri dönerek Akropolis eteklerine doğru ilerleyince, meydanın hediyelik eşya dükkanları, antikacılar ve yerel pazarlara ev sahipliği yaptığını gördüm.

Birçok taverna ve restoranın bulunduğu Monastiraki'de, özellikle Akropolis manzaralı bir yerde, karnımızı doyurmak için bakınırken MS Roof Garden dikkatimizi çekti. Google babaya göre, Akropolis'in muhteşem manzaralarını sunan, bölgenin en beğenilen bu çatı restoranına çıktık.

Gerçekten de Monastiraki'nin kalbinde yer alan ve Akropolis'in muhteşem manzarasını sunan harika bir çatı restoranıydı. Üstelik tenhaydı.

Akropolis'i ve yamaçlarını 360 derecelik bir açıyla görecek şekilde terasta oturduk. Kişi başı 5 Avro ödeyerek; peynir tabağı, mini sandviçler ve kırmızı şarap aldık.

Muhteşem Akropolis manzarası eşliğinde şaraplarımızı içtik, bir ölçüde açlığımızı da giderdik. Keyifli bir yarım saatten sonra eşime Akropolis yamacındaki ilk yerleşimlerden biri olan ''Plaka Mahallesi'' sokaklarını görmek ve fotoğraflamak istediğimi söyledim. Oturmak ve muhteşem manzarayı içine sindirmek istediğini söyleyince Roof Garden'dan ayrıldım.


Plaka, Atina'nın en eski ve en büyüleyici semtlerinden biriydi. Akropolis'in kuzey yamaçlarında yer alan bu mahallenin, dar ve labirent gibi sokakları, neoklasik mimarisi ve tarihi atmosferi ile ünlü olduğunu okumuştum.

Antik Atina kentinin yerleşim alanları üzerine inşa edilmiş olan Plaka "Tanrılar Mahallesi" olarak biliniyordu. Sokaklarında yürürken, antik kalıntılar ve tarihi yapılarla karşılaşabiliyordunuz.

Plaka sokakları, geleneksel Yunan el sanatları ve hediyelik eşyalar satan dükkanlarla doluydu. Dar sokaklarında yürüyüş yaparak gizli pasajları ve tarihi evlerinin yanı sıra begonvillerle süslenmiş ve pastel renkli binalar karşıma çıkıyordu.

Plaka'nın küçük bir bölgesi olan Anafiotika, dar sokakları ve beyaz evleri ile geleneksel bir Yunan köyü havası sunar. Diye okumuştum internetten. Eşimi daha fazla bekletmemek için geri döndüm.

Yeni rotamız yaklaşık 750 metre doğudaki Anayasa Meydanı olarak bilinen Sintagma idi.

Syntagma Meydanı, Atina'nın kalbinde yer alan ve şehrin en önemli meydanlarından biridir. Yunanca'da "Anayasa Meydanı" anlamına gelen Syntagma, adını 19. yüzyılda Kral Otto tarafından ilan edilen anayasadan alır. Eski kraliyet sarayının önünde yer alır ve günümüzde Yunan Parlamentosu'na ev sahipliği yapmaktadır.

Tarihi ve siyasi olaylara tanıklık etmiş olan meydan Atina'nın toplu taşıma ağının merkezi konumundadır. Metro, otobüs ve tramvay hatları ile kolayca ulaşılabilir. Ayrıca, meydanın çevresinde birçok kafe, restoran ve otel bulunmaktadır.

Parlamento Binası önünde yer alan Meçhul Asker Anıtı ve bu anıtın önünde gerçekleştirilen nöbet değişim töreni bizim için de oldukça ilgi çekici bir deneyim oldu.

Parlamentosunun önünde Efzun askerlerinin nöbet değişimini izledikten sonra, Elefterios Venizelos bulvarında, kuzeybatı yönünde ilerliyoruz. Sağ kolda, katolik Aziz Deniz Bazilikası geçildikten sonra Atina Bilimler Akademisi binası göründü sağ tarafta.

Yunan mimari tarzındaki bina 1926 yılında yapılmış. Platon Akademisinin devamı olarak kabul edilen akademi, Atina Üniversitesi’nin bir parçası ve yüksek araştırma enstitüsüdür.

Akademi önündeki Platon ve Sokrat heykellerini de içine alacak şekilde çektiğim fotoğraflardan sonra, 700 metre ilerideki Omonia Meydanı'na ulaşıyoruz.

Meydan ve çevresini bir süre dolaştıktan sonra oturduğumuz bir kafede peynirli sandviçlerimizi yerken, Hop On Hop Of otobüslerinden biriyle Atina dışına, liman şehri Pire'ye gidebilir miyiz? Sorusuna olumlu yanıt verdik. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TURİZMİN BAŞKENTİ ANTALYA

PARİS SEİNE NEHRİ

GÜNEŞİN ÜLKESİ LİKYA