Bir tatlı huzur mekânı Kalamış
Behçet Kemal Çağlar’ın dizeleriyle ve Münir Nurettin Selçuk’un bestesiyle ölümsüzleşen “Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan” şarkısı, semtin sadece fiziki değil, duygusal bir mekân olduğunu da gösteriyor. Bu şarkı, Kalamış’ın İstanbul’un kolektif hafızasındaki yerini pekiştiriyor. Kalamış, sadece sahilinin güzelliğiyle değil, İstanbul’un kültürel ve sosyal belleğinde de özel bir yere sahiptir.
Kalamış adı, eski coğrafi yapısından geliyor. “kamışlık” anlamına gelen bu isim, bölgenin bir zamanlar sazlıklarla kaplı olduğunu gösteriyor. Bu doğal yapı, semtin denizle olan ilişkisini tarih boyunca şekillendirmiştir.
Kalamış, özellikle II. Abdülhamit döneminden itibaren, İstanbul’un seçkinlerinin yazlık köşkler yaptırdığı bir bölgeye dönüşüyor. Bağdat Caddesi çevresinde, padişahın en yakın adamlarının yanı sıra paşaların ve zengin tüccarların köşkleri yükselirken, Kalamış da yazlık yaşamın bir parçası haline geliyor. Bu dönemde yapılan köşklerin bazıları hâlâ ayakta ve semtin mimari dokusuna nostaljik bir hava katıyor.


1960’larda Sadun ve Oda Boro’nun “Kısmet” adlı yelkenliyle dünyayı dolaşmaları, Kalamış’ı amatör denizciliğin simgelerinden biri haline getiriyor. Bugün Kalamış Marina’nın karşısında yer alan Amatör Denizciler Anıtı, bu ruhun bir yansıması.
Sadun Boro’nun Kalamış’taki varlığı, denizciliği sadece bir spor ya da hobi olmaktan çıkarıp bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Onun yazıları, kitapları ve çevre duyarlılığı, Kalamış’ı bir deniz kültürü odağına dönüştürmüştür. Bugün hâlâ birçok denizci, yola çıkmadan önce onun “Pupa Yelken” kitabını okur, Kalamış’ta anıtın önünde durur ve bir tür denizci duası gibi saygı duruşunda bulunur.

Kalamış Marina, İstanbul’un en büyük marina komplekslerinden biri ve sörf yapan onlarca insanın Marmara Denizi’yle kurduğu görsel şölen, ziyaretçiye adeta nefes aldırıyor.
Kalamış Marina’nın hemen yanında yer alan Kalamış Parkı denizle iç içe, huzur dolu bir yeşil alan. Parkta yürüyüş yolları, kaykay pisti, basketbol ve voleybol sahaları, çocuk oyun alanları ve geniş çimlikler bulunuyor. Özellikle gün batımında Kalamış Koyu’na karşı oturmak, İstanbul’un karmaşasından uzaklaşmak isteyenler için birebir.
Kalamış Parkı’nın tarihçesi, İstanbul’un doğal ve kültürel belleğiyle iç içe geçmiş bir hikâyeyi barındırır. Adını, bölgede bir zamanlar bolca bulunan kamışlıklardan alan Kalamış, Rumca “Kalamissia” (kamışlık) kelimesinden türemiştir. Bizans döneminde bu bölge “Eutropos” olarak anılırdı; bazı kaynaklara göre bu isim, burada yazlık sarayı olan bir soyluya, bazılarına göre ise bir köleye atıfta bulunur.


On Dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kalamış, İstanbul’un varlıklı ailelerinin yazlık köşkler yaptırdığı bir sayfiye alanına dönüşür. 1927’de Fenerbahçe Spor Kulübü’nün düzenlediği yaz balosuna Atatürk’ün katılması, semtin sosyal hayatındaki önemini pekiştirir. 1930’lardan 1960’lara kadar Belvü Oteli ve Gazinosu, Kalamış’ın popüler eğlence mekânlarından biri olur.
Marmara Denizi’ne ellerini ve gönlünü kaptırmış, İstanbul'un en güzel koylarından biri olan Kalamış'ın tam karşısında, sağ tarafta Moda Burnu ve önünde tarihi Moda İskelesi görünürken, sol tarafında Fenerbahçe-Setur Marinaları karşımıza çıkar.
Parkın içindeki Osman Hamdi Bey heykeli de dikkat çekicidir. Kendisi hem Kadıköy’ün ilk belediye başkanı hem de Türk müzeciliğinin kurucusu. Kadıköy’ün ilk belediye başkanı, ünlü ''Kaplumbağa Terbiyecisi'' adlı eseriyle de bilinen Ressam Osman Hamdi Bey arkeoloji dalında da ünlüdür. Kalamış Parkı’ndaki bakımsız heykeli, geçmişle günümüz arasındaki çelişkiye ayna tutuyor. Heykelin yanındaki bilgi eksikliği, kültürel mirasın unutulmuş köşelerine dair düşündürücü bir örnektir.
Osman Hamdi Bey, yalnızca Kadıköy’ün ilk belediye başkanı (şehremini) değil, aynı zamanda Osmanlı’nın kültürel ve bilimsel modernleşmesinde öncü bir figürdür. 1875 yılında, Kadıköy’de ikamet ettiği dönemde bu göreve atanmış ve belediyecilik anlayışına yepyeni bir soluk getirmiştir.
O dönemde belediyelerin görevi genellikle çöp toplamak ve yolları düzenlemekle sınırlıyken, Osman Hamdi Bey bu çerçevenin dışına çıkarak kültür, sanat ve kent belleği gibi konuları da belediyeciliğin parçası haline getirmiştir. Kadıköy’deki ilk arkeolojik ve sanatsal girişimlerin önünü açan kişi olarak anılır.
Bugün Kalamış Parkı’nda yer alan heykeli, onun Kadıköy’e ve İstanbul’a katkılarını simgeler. Ne var ki, bu heykelin bakımsızlığı ve çevresinde bilgilendirici bir levhanın bulunmaması, kültürel mirasın unutulmuşluğuna dair düşündürücü bir tablo sunar.
Osman Hamdi Bey’in Kadıköy’deki görevi kısa sürmüş olsa da, onun asıl etkisi İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni kurması, Sanayi-i Nefise Mektebi’ni (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) açması ve arkeolojik kazılarla Osmanlı’da modern müzeciliği başlatmasıyla hissedilir. Sayda’daki kazılarda bulduğu İskender Lahdi, dünya çapında tanınan bir eserdir.
Ayrıca parkın karşısında, Sadun Boro ve eşi Oda Boro’nun dünya turunu anmak için dikilen Amatör Denizciler Anıtı da yer alıyor. 1960’larda Sadun ve Oda Boro’nun “Kısmet” adlı yelkenliyle dünyayı dolaşmaları, Kalamış’ı amatör denizciliğin simgelerinden biri haline getiriyor. Bugün Kalamış Marina’nın karşısında yer alan Amatör Denizciler Anıtı, bu ruhun bir yansıması.
Sadun Boro’nun Kalamış’taki varlığı, denizciliği sadece bir spor ya da hobi olmaktan çıkarıp bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Onun yazıları, kitapları ve çevre duyarlılığı, Kalamış’ı bir deniz kültürü odağına dönüştürmüştür. Bugün hâlâ birçok denizci, yola çıkmadan önce onun “Pupa Yelken” kitabını okur, Kalamış’ta anıtın önünde durur ve bir tür denizci duası gibi saygı duruşunda bulunur.
Son yıllarda Kalamış Marina’nın özelleştirilmesi ve kıyı şeridinin erişilebilirliğine dair tartışmalar, semtin kamusal alan olarak korunması gerektiğini gündeme taşıdı. Bu da bize, Kalamış’ın sadece geçmişin değil, bugünün ve geleceğin de tartışma alanı olduğunu gösteriyor.
Dünyanın en karmaşık, etkileyici yarış ve yelken parkurlarından biri olan İstanbul Boğazı, Kalamış Marinasına ayrı bir özellik katıyor. Ne var ki,
''Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan'' dizeleriyle tanıdığımız bu güzel belde patronların radarına girmiş ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile özelleştirilme kapsamına alındı. Üyelerin ve özel izinle giren konukların mekanı oldu. Oysa sahil şeritleri, ormanlar, nehirler, denizler, doğal kaynaklar alınıp satılamaz, özelleştirilemez, halktan ve doğadan koparılamaz…
“Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik Kalamış’tan” şarkısı, yalnızca bir müzik eseri değil, aynı zamanda İstanbul’un duygusal topografyasına kazınmış bir hatıradır. Bu eserin arkasında ise hem bir dostluk hem de bir ilham gecesi yatar.
YanıtlaSilMünir Nurettin Selçuk, Türk sanat müziğinin en saygın bestecilerinden ve yorumcularından biridir. 20. yüzyılın ortalarında klasik Türk musikisini meyhane köşelerinden alıp konser salonlarına taşıyan, sahneye frakla çıkan ilk sanatçılardandır.
YanıtlaSilBu şarkının doğduğu dönem, Türkiye’nin kültürel kimliğini yeniden tanımladığı, modernleşme ile gelenek arasında hassas bir denge kurmaya çalıştığı bir zaman dilimidir. “Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik Kalamış’tan” bu bağlamda yalnızca bir müzik eseri değil, aynı zamanda bir kültürel geçişin sembolüdür.
YanıtlaSil1920’ler ve 30’lar, Osmanlı’dan miras kalan geleneksel sanatların Batı normlarıyla yeniden şekillendirildiği yıllardı. Atatürk’ün önderliğinde müzik politikaları da bu dönüşümden nasibini aldı. Alaturka
YanıtlaSil