Puerto Banus Marbella Malaga

Boşuna denmemiş ‘’Cennet de Cehennem de bu dünyada’’ diye… Puerto Banus Marbella tam da bu deyime uygun Dünya Cennetlerinden biri.

Malaga Marbella'da yer alan ultra lüks Puerto Marbella, 1970'te açıldığı tarihten itibaren Costa del Sol'un eğlence bölgesi ve dünyadaki zengin ve şöhretli insanların gece hayatı için ün yapmıştır.

Güney İspanya'nın (Endülüs) Akdeniz kıyısında, Güneş Sahili olarak bilinen Costa del Sol kıyısında yer alan Marbella yılda yaklaşık 300 gün güneşli ve ortalama sıcaklık 25 derece santigrattır.

Bölgedeki evler, oteller ve tatil köyleri Arap mimarisinin izlerini taşıyor. Bu, Endülüs Emevî Devleti’nin yaklaşık 650 yıl süren hükmünün bir mirası.

1492’de Yahudiler ve Müslüman Araplar Endülüs’ten kovulmuş; ancak zengin Araplar, özellikle Suudi Kralları, bölgeye geri dönerek saraylar ve köşkler yaptırmışlar.

1950 yıllarının başında “Marbella Club Hotel” i inşa ettiren Avusturyalı Prens Alfonsso von Hohenlohe, yörenin eski Belediye Başkanı, zengin işadamı ve Atletico Madrid futbol takımının başkanı Jesus Gil de başlangıcı yapanlardan olmuş.

Oldukça zengin, girişimci ve inşaatçı iki kişi, Puerto Banus ile Jose Banus, sıra dışı bir Endülüs Köyü oluşturmaya karar vermişler.

Mimar Noldi Schrech tasarımlarıyla işe başlanmış. Öncelikle lüks bir marina ile uluslar arası ünlü markaların da yer alacağı alış veriş kompleksleri oluşturmuşlar.

Puerto Banus’un gelişiminde Suudi prenslerinin ve krallarının büyük katkısı olmuş. 1970’te açılan marina, 1.000 büyük tekneye ev sahipliği yapabiliyor. Açılış törenine Grace Kelly, Monako Prensi Rainier, Julio Iglesias, Roman Polanski gibi ünlü isimler katılmış.

Bölgedeki evler, oteller ve tatil köyleri Arap mimarisinin izlerini taşıyor. Bu, Endülüs Emevî Devleti’nin yaklaşık 650 yıl süren hükmünün bir mirası.

Konakladığımız Otel Melia Banus Marbella (ME Marbella) yakınındaki bir ırmak, denizle bağlantısı kesilerek sazlık ve kuş yaşam alanı haline getirilmiş. Bu, bölgedeki ekosisteme duyulan saygının bir göstergesi.

Puerto Banus’un tarihsel önemi, hem Endülüs’ün İslam mirasıyla hem de modern turizm ve mimari vizyonla iç içe geçmiş çok katmanlı bir hikâyeye dayanıyor. 

8 Mart 2015 Pazar, Puerto Banus…

Evliliğimizin 40. yıldönümünü kutlamak için geldiğimiz, Endülüs’te bir Dünya Cenneti olan, Puerto Banus Marbella’da ikinci günümüz.

RCI sisteminin bir hafta süreyle bize sunduğu bu Cennet Mekânda, ME Marbella olarak bilinen (Hotel Melia Banus) Marbella'ya dün saat 16:00'da giriş yaptık. Bir hafta süreyle buradayız.

5* lı otel hibrid olarak bilinenlerden. Açık mutfaklı odaları, bizim gibi RCI üyesi olanlara veriliyor. İkinci kattaki odamız hem Akdeniz hem de bahçesindeki çağlayanlı havuzlarının yanı sıra bin bir çeşit çiçekleri, palmiye ağaçları ile bezenmiş bahçesine hakim durumda.

Otelden yemek almak zorunda değiliz, istersek ücretini ödeyerek mutfağından yararlanabiliriz. Biz kendi mutfağımızı kullanma kararı aldık. Böylece kendimizi bir hafta kalacağımız yazlık evimizde hissedeceğiz çünkü.

Açık mutfaklı odamızda sabah kahvaltımızı etmiştik. Çay keyfi için balkona çıkıyoruz. Balkonumuzdan görsel bir şölene bakıyoruz adeta. Dünyadaki küçük cennetlerden birini andıran otel bahçesi bizi alıp götürüyor bambaşka dünyalara. İyi  ki gelmişiz diyoruz. Ayrıca Görüş alanımızda deniz ve bir de asma köprü bulunuyor.

Çay keyfinden sonra Puerto Banus’u tanımak ve alış veriş yapmak için odamızdan ayrılıyoruz. Çağlayanlı havuzlarını ve egzotik bitki örtüsünü gözden geçirip anı fotoğraflarımızı çekiyoruz. Bahçeden kıyı bölgesine çıkıyor ve sahile doğru yürüyoruz.

Sahile çıktığımızda otelin doğusunda, bizim solumuzda denize ulaşımı engellenmiş bir dere var. Deniz ulaşımı engellenerek sulak bir alan ve bu alanda sazlıkların oluşumu sağlanmış. Kuşlar ve ekosistemdeki diğer canlıların yaşam alanları oluşturulmuş.

Yürüyerek asma köprüye gidiyoruz. Asma köprü üzerinde anı fotoğraflarımızı çekip karşıya geçiyoruz. Halka açık ve ücretsiz ipeksi kumlu açık plajlar ile oldukça lüks ve Endülüs'ten esintiler taşıyan villalar arasında, Marbella’ya ulaşımı sağlayan 7 km’lik bir yaya ve bisiklet yolu var. Altın yol olarak tanımlanıyor.

Geri dönerek köprüyü tekrar geçip, batıya yöneliyoruz. Kıyıda keyif bulvarı olarak tanımlayabileceğimiz Paseo Alberto Vidiella Tudores bulunuyor.

Yaklaşık 500 metre uzunluğu bulunan bu keyif bulvarının kuzeyinde, denize karşı süper lüks olarak tanımlanabilecek tatil siteleri bulunmakta. Sitelerde, Resort Komplex olarak tanımlanacak bir yapılanma olduğundan, misafirlerinin her türlü ihtiyaçları karşılanıyor. Bu nedenle kumsalda birkaç kafe dışında yapılanma yok.

Elimdeki notlarıma bakıyorum. Kilometrelerce uzanan Costa del Sol’da, dünyanın en iyi 10 plajından biri bulunmakta. Duşları ve tuvaletleri tamamen ücretsiz olan bu plajlar dünya turizminin en aranan yeri haline getirmiş bölgeyi. 

Sahilde anı fotoğrafları çekerek yürüdüğümüz keyif bulvarı bizi Av de las Naciones Unidas bulvarına götürüyor. Kavşak noktasında oldukça yüksek bir sütun üzerinde, denizi kucaklayan bronzdan bir heykel var. Heykelle ilgili olarak bilgi edinemedim ve bulamadım da.

Kavşaktan kuzeye yöneliyor ve yaklaşık bir 500 metre daha ilerleyerek bir başka döner kavşağa ulaşıyoruz. Güzel bir peyzaj uygulamasının olduğu kavşak merkezinde Sürrealist sanatçı Salvador Dali’nin ‘’Gergedan’’ adlı yapıtı yer alıyordu.

Gergedan, gergedangiller familyasından bugüne kadar soyunu sürdürebilmiş kara hayvanları içinde filden sonra en iri olan hayvan türüdür. Gergedan Boynuzunun cinsel gücü artırıcı (afrodizyak) etkisi olduğuna inanılıyor.

Sanatçı Salvador Dali, afrodizyak etkisi olduğuna inanılan ‘’Gergedan’’ ile ilgili güncesinde, “Bir kez daha Sigmund Freud’a teşekkür ediyorum. Büyük doğrularını daha yüksek sesle ilan ediyorum” diyerek, gerçeküstücüler üzerindeki Freud etkisini açıkça ifade eder.

Ayrıca notlarında ''Ben Dali, derin bir tefekküre dalıp en ince düşüncelerimi ayrıntılarıyla çözümledikten sonra, şimdiye kadar farkına varmadan, tüm hayatım boyunca gergedan boynuzları yapmış olduğumu keşfettim.’’ demektedir.

Gergedanın çevresinde dolaşarak boynuzunu inceleyip, birlikte anı fotoğrafları çekiyoruz. Kavşaktan ayrılarak Calle Ramon Areces üzerinden Hipercor’a doğru ilerlerlerken bir otobüs durağı ile durakta bekleyen iki İspanyol kadını görüyoruz Eşim fırsatı kaçırmıyor, kadınlardan duraktan kalkan otobüsler hakkında bilgi alıyor.

Üzerinde L1 ringi yazmakta olan otobüsler bu duraktan geçip, Marbella merkezine gidiyorlarmış. Biletler de otobüs kaptanı tarafından satılıyormuş. Bu bilgiyi aklımızın bir köşesine yazıp, İspanyollara teşekkür ettikten sonra yolumuza devam ediyoruz.

Ancak, İspanya’da AVM’lerin Pazar günleri kapalı olduğunu bilmiyorduk. Hipercor da kapalıydı. Biraz canımız sıkıldı, yapacak bir şey yoktu. Geldiğimiz yoldan geri dönüyorduk ki otobüs durağında konuştuğumuz İspanyolların hala otobüs beklediklerini gördük. L1 ring otobüs de henüz gelmemişti.

Yapacak daha iyi bir işimiz olmadığından, ani bir kararla Marbella’ya gitmeye karar verdik ve gelen belediye otobüsüne bindik.