ANTİK PATARA KENTİ
Patara Antik Kenti, Antalya’nın Kaş ilçesinin Kalkan beldesi yakınlarında bulunan bir antik kenttir. Likya Birliği'nin en önemli ve en eski şehirlerinden biridir. Tarihteki ilk demokratik birliklerden biri olup, modern demokratik sistemlere ilham kaynağı olan antik Likya Federasyonu'nun başkentidir.
Antik kente girerken karşımıza çıkan, Roma döneminden kalma, İmparator Modestus adına yaptırılan Patara Modestus Zafer Takı'nın yanı sıra iyi korunmuş bir amfitiyatro, birlik merkzi ve bilinen en eski deniz feneri gibi önemli kalıntılar bulunmaktadır.
Patara'da bulunan Likya Federasyon Meclisi, antik dünyada ender rastlanan bir biçimde, bir noktada kadın başkanın da yer aldığı en eski ve en demokratik meclislerden biri olarak kabul ediliyor.
Teke Yarımadası üzerindeki Antik Likya Birliği 23 şehir devletinden oluşuyordu. Başlıcaları Faselis, Olympos, Arikanda, Myra, Patara, Ksantos, Leton, Telmessos (Fethiye), Kekova, Antiphellos (Kaş) ve Limira’dır.
Patara, dünyaca ünlü plajıyla birlikte, koruma altındaki bir arkeolojik sit alanıdır ve hem tarihi değeri hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.
12 km uzunluğundaki Patara Plajı, nesli tükenmekte olan Caretta Caretta kaplumbağalarının yumurtlama alanlarından biridir. Bu nedenle plaj, doğal hayatı koruma vakfı tarafından korunmaktadır.
Likya Federasyonu Meclis binasının restorasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle tamamlanmıştır.
17 Ekim 2017 Salı, Kalkan…
Sabahtan öğleye kadar Club Patara Evlerinin özel plajında denize giriyor, bir cennete çevrilmiş sahilinde dinlenip kitap okuduğumuz Kalkan’da dördüncü günümüz. Öğleden da kültür gezilerine ayırıyoruz.
Dün Kaş’a gitmiştik. Bu gün de Antik Likya Birliğinin başkentliğini de yapmış olan Antik Patara Kenti ile dünyaca ünlü Patara Plajlarını görmek istiyoruz.
Çok geniş bir bölgeye yayılmış olan Antik Kent Patara kalıntılarına giriş, görkemli ve çok iyi korunmuş Roma Zafer Takı'ndan yapılmaktadır.
Roma döneminde, M.S. 100’lü yıllara tarihlenen Patara Modestus Zafer Takı 19 metre uzunluğunda ve 10 metre yüksekliğinde olup, takın üzerinde Roma İmparatoru Trajan döneminde vali olan Mettius Modestus ve ailesini onurlandıran bir yazıt bulunuyor.
Zafer takını geçiyoruz. Sağ tarafımızda Patara Antik kenti tiyatrosu, restore edilmiş Likya Birliği Toplantı binası, dünyanın en eski deniz feneri ve kalıntılar var.
Patara Plajının otoparkına arabamızı park ediyoruz. Kumlara batmamak için tahtalarla yapılan patika gibi bir yoldan plaja ulaşıyoruz. Hani Türk filmlerinin çöl sahneleri vardır ya…
İşte o sahnelerin çekildiği yer Patara Plajı. 22 km’lik Patara Plajının en dar yeri 285 metre, en geniş yeri ise 1500 metre olup, Türkiye’nin en uzun kumsalı olarak nitelendirilmektedir
Bölgedeki kumsalların en uzunu olan Patara plajı incecik kumlu yapısıyla da göz dolduruyor. Denizin sığ bir yapıda olduğu plajda, yüzmeyi çok iyi bilmeyenler için de son derece uygun bir yapı mevcut.Ayrıca, bozulmamış doğal yapısı ile doğaseverlerin ilgisini çeken Patara, mitolojiye göre bütün dünya çocuklarının Noel baba adı ile tanıdığı Aziz Nikolas ile Apollo’nun doğum yeridir.
Patara sadece muhteşem güzellikte sahiliyle değil aynı zamanda bu sahilin hemen yanı başında bulunan antik kentle de son derece ünlü bir bölge.
Binlerce yıl öncesine uzanacak bir yolculuğa çıkabilmek için bir hayli geride kalmış olan antik kentin giriş yerindeki otoparka arabayla gidiyorum. Ücretsiz giriş biletimi aldıktan sonra, öncelikle amfi tiyatroyu görmek ve fotoğraflamak istiyorum.
Patara’nın tarihi, M.Ö. 13. yüzyılda Hitit metinlerinde “Patar” olarak geçtiği döneme kadar uzanır. Demir Çağı’na ait taş balta kalıntıları, Patara’nın ne kadar eski bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Xanthos Vadisi’nde denize açılabilecek tek yer olması nedeniyle tarih boyunca önemli bir kent olma özelliğini sürdürmüştür. Kent ve limanı, yaklaşık 3 km. uzunluğundaki Ksantos vadisinin girişindedir.
Patara Limanı, Ksantos, günümüzdeki adıyla Eşen Çayı’nın getirdiği alüvyonlarla dolunca bugünkü görünümünü almıştır. Antik kentin devamında meşhur Patara Plajının halka açık kısmına ulaşılmaktadır.
Antik Kentin en güney ucunda bulunan Kurşunlu Tepe şehrin panoramik görünümünü sağlayan en güzel yerdir. Bu tepenin yamacına yaslanmış olan Patara Amfi tiyatrosu M.Ö. 2. Yüzyıla tarihlenmektedir. 10 000 kişilik kapasitesiyle Anadolu’daki en büyük ve sağlam kalmış amfi tiyatrolardan birisidir.
Tipik Roma tiyatrolarından farklı bir girişi vardır. Tonozlu girişi olmayan bu amfi tiyatro Helenistik form ile Roma mimarisi arasında geçişi temsil eder. M.S. 1. Yüzyılın ortalarında, birçok Likya kentinde etkisini gösteren şiddetli depremle yıkılmış olan tiyatro yeniden inşa edilmiştir. Doğu girişindeki kitabede M.S. 147 yılında gerçekleşen onarım ile yapılan ekleri anlatılmaktadır.
Amfi tiyatroyu dakikalarca gezip, fotoğrafladıktan sonra kuzeyindeki Patara Meclis Binası’na geçiyorum. Romalı tarihçi Livius, Patara’yı “Likya Birliği’nin merkezi” olarak tanımlamış.
1988’de başlayan Patara kazılarının daha ilk yılında, Amfi Tiyatro’nun kuzey karşısında ve Agora’ya dönük görkemli kalıntının ancak bir Birlik Meclisi olabileceği savlanmış.
2000 yılında başlanan kazı çalışmalarıyla ortaya çıkan yapı tiyatro benzeri mimarisi ve önündeki revakta ele geçen, değişik kentlerden Likyalıların heykelleri için yazılmış, çok sayıda kaide yazıtı ile bu görüşün doğrulandığı düşünülmektedir.
Roma zamanında da öneminden bir şey kaybetmeyen Patara, doğu eyaletlerine açılan bir kapı konumundaydı. İmparator Hadrianus zamanında yapılmış tahıl ambarları halen ayaktadır.
Sahili kumla dolmadan önce ticaret için son derece önemli bir konumda olan Patara, antik dünyada Akdeniz’de bulunan üç önemli hububat deposundan biri olarak kabul ediliyor.
Bilinen en eski deniz feneri, dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen ünlü ‘’İskenderiye Deniz Feneri’’ dir. Patara’daki deniz fenerinin de, restorasyon çalışmasıyla, yaklaşık 26 metre yüksekliğe erişeceğini tahmin edilmektedir.
Patara'nın, M.S. 3. yüzyılda Ptolemaios egemenliğine girmesiyle, Likya’nın önder kenti durumuna gelir. M.S. 2. yüzyılın başında Likya’nın Seleukos Krallığı tarafından kontrol edilmeye başlanmasıyla Patara, Likya’nın başkenti olarak kabul edilir.
Bu durum, Patara’nın Roma’ya karşı özerkliğini ve Rhodos’a karşı bağımsızlığını kazandığı M.S. 167/168 yılında resmileşir ve Patara, Likya Birliği’nin başkenti olur. Bu dönemde inşa edilen Meclis Binası ve Tiyatro gibi anıtsal yapılar, tarihsel süreçle paralellik gösterir.
Patara, Apollon’un önemli bir kehanet merkezi olarak ün yapmıştır. Aynı zamanda Anadolu’dan Roma’ya nakledilen tahılların depolandığı ve saklandığı bir limandır. Tahıl depolarının kalıntıları halen ayaktadır.
Diğer taraftan, Aziz Nicholas (Noel Baba), Patara’lıdır ve St. Paul, Roma’ya gitmek için Patara’dan gemiye binmiştir.
Akdeniz kaplumbağaları Caretta-Carettaların milyonlarca yıldır yumurtalarını bırakıp yavruladığı ender yerlerden biridir Patara sahilleri. Ayrıca, bozulmamış doğal yapısı ile doğaseverlerin ilgisini çeker.
Patara Antik Kenti, hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor. Eğer yolunuz düşerse, bu eşsiz kenti mutlaka ziyaret edin...
Yorumlar
Yorum Gönder