II.
Abdülhamit’in şehzadelik döneminde gözlerden ırak 8 yıl
yaşadığı Maslak Kasırları İstanbul’un kuzeyinde, kentle
Karadeniz arasında yer alan yoğun yeşil dokunun hemen kıyısında
küçük ama ilginç bir saray yapıları topluluğu olarak
karşımıza çıkıyor.
Sultan
Abdülaziz tarafından 1860’lı yıllarda yaptırılmış olan
Maslak Kasırları, 1868 yılında Padişah tarafından yeğeni
Şehzade Abdülhamit'e tahsis edilmişti. Maslak Kasırları,
Sultan’ın Osmanlı tahtına çağrılmasına tanık olmuş, bu
yönüyle de Osmanlı tarihi açısından özel bir önem
taşımaktadır.
Adını,
o dönemde şehre su temin etmek üzere bölgede bulunan ve “Maslak”
denilen su dağıtım haznelerinden alan kasırlar, 34. Osmanlı
padişahı Sultan II. Abdülhamid ve ailesine, hem şehzadelik hem
saltanat yıllarında ev sahipliği yapmıştır.
Maslak
Kasırları Cumhuriyet Döneminde, 1937-1982 yılları arasında
askerî prevantoryum (verem mikrobunu kapmış ama henüz hastalığa
yakalanmamış zayıf vücutlu kimselerin vereme yakalanmasını
önlemek için bakıldıkları sağlık kurumu) olarak
kullanılmıştır.
170
dönümlük orman arazisinin ortasında yeşilin tüm tonlarını
barındıran bir koruluğun içinde yer alan Maslak Kasırlarından
günümüze; Kasr-ı Hümayun, Mabeyni-i Hümayun, Limonluk,
Çadır Köşk ve Paşa Dairesi gelebilmiştir.
Boğaziçi’nin
Karadeniz’e açıldığı noktayı çok iyi görebilen bir konumda,
çevrelerindeki yeşil örtüyle bütünleşen bu yapılar, 19.
yüzyıl sonları ahşap Osmanlı konut mimarlığı ve
süslemeciliğinin seçkin örneklerini sergilemektedir.
Günümüzde
Kasr-ı Hümayun, eldeki belge, anı ve eski fotoğrafların
ışığında onarılarak halka açık bir müze-ev olarak hizmet
vermektedir. Mabeyni-i Hümayun ve ona bağlantılı Limonluk ile
Çadır Köşk ve bahçesi de aynı düşüncelerle onarılmış ve
ziyaretçilerin oturup dinlenebilecekleri birer kafeterya
bulunmaktadır.
Limonlukta
özellikle kış aylarında çiçek açan kamelyalar ziyaretçilerine
görsel bir şölen sunmaktadır. Maslak Kasrı bahçeleri ayrıca
ulusal ve uluslararası nitelikteki resepsiyonlara tahsis
edilebilmektedir.
Sarıyer
Darüşşafaka Büyükdere Caddesi No.196'da bulunan saray yavrusu
kasıra ulaşım kolay. Beşiktaş'tan kalkan dolmuşlar önünden
geçiyor. Toplu taşım 25G, 29A, 29C otobüslerinden biriyle Atatürk
Oto Sanayi durağında inilirse, yaklaşık 20 metre sonra kendinizi
Maslak kasırları girişinde bulursunuz.
14
Ekim 2012 Pazar, İstanbul...
Toplu
taşımla geldiğim Maslak Kasırları bilet gişesi önünde sıraya
giriyorum. Milli Saraylar ve Turizm Bakanlığı’na bağlı
müzelerde 65 yaş üzerinden ücret alınmıyor. Ücretsiz biletimi
aldıktan sonra, kuzeye doğru, Büyükdere Caddesi’ne paralel
düzenlenmiş bir yolda ilerliyorum. Sonbahar olmasına rağmen
yemyeşil ağaçlar, karaçamlar, manolyalar ki açmak üzereler ve
solmaya yüz tutmuş ama yine de ortama ayrı bir güzellik katan
ortancalar bir cennet havası kazandırmış ortama.
Yaklaşık
100 metre sonra Kasrı Hümayun ya da Hümayun Kasrı’nın önüne
geliyorum. İki katlı olarak görünen yapının girişinde,
sütunlar üzerindeki balkon cepheyi hareketlendirmiş. Hümayun
Kasrı’nın sol tarafında Mabeyn-i Hümayun ve eklentisi olan
limonluk bulunmakta, sağ tarafı ise bir duvarla sınırlandırılmış.
Oldukça
büyük ve geniş bahçede Kasrı Hümayun 'un giriş kapısına
ilerliyorum. İki tarafımda geometrik ve simetrik bir düzenleme
var. Sağ tarafımda, bahçenin ortasına eliptik bir mekân ve
çevresinde yürüme yolları ve yolların çevresine de dikdörtgen
adacıklar yerleştirmişler. Sağdaki duvara yaklaştığımda,
oluşturulan bir adacığın çevresinde su kanalı oluşturulmuş.
Kanalda su yoktu. Kanaldan adacığa geçebilmek için seyyar ve
ızgara tipinde köprüler yerleştirmişlerdi.
Hümayun
Kasrı’na girmeden bağlantılı yapıları ve çevre düzenlemesini
görmek istiyorum. Sağ tarafındaki bir merdivenle arka bahçeye
iniyorum. Arka bahçeye inerken, merdivenin sol tarafında parlak
yeşil yapraklarıyla göz dolduran manolya ağacının
çiçeklendiğini gördüm ve içimi bir sevinç dalgası kapladı.
Manolya
ağaçlarının İstanbul iklimini sevdiğini, kışın yapraklarını
dökmediğini biliyorum. İstanbul’daki manolyalar büyük, parlak
ve yeşil yapraklı olup, beyaz-krem rengi dev çiçekleri oluyor.
Arka bahçenin sağ tarafında Paşalar Dairesi ile oldukça bakımlı
bir tuvalet bulunuyor.
Bahçenin
sol ve yan arka tarafında limonluk karşımıza çıkıyor. Bahçenin
ortasında dairesel bir havuz ve havuzda yüzdükleri düşünülen
ördekler için küçük bir sığınak yapılmış. Havuzun sağ ve
sol taraflarında peyzaj amaçlı dairesel adacıklar oluşturulmuş.
Mevsim gereği bu adacıklardaki toprak bellenmiş ve dinlenmeye
bırakılmış.
Hümayun
Kasrı ve eklentilerinin bulunduğu mekândan ayrılarak, kuzeye
doğru yürüyüşümü sürdürüyorum. Cihannüma
köşklerini andıran Çadır Köşkü ve ilerisindeki kafeterya
işletme binaları ile önlerindeki bahçeye yerleştirilmiş olan
ahşap konuk masaları yer alıyor.
Bahçedeki
ahşap masaların yanı sıra ahşap oturma locaları da yapılmış.
Arazinin eğimi nedeniyle teraslama yapılmış. Teraslama yapılan
bir bölgede yapay bir gölet var ama suyu boşaltılmış. Yine de
çevresindeki ahşap localarda bulunan konuklar güzel ve güneşli
bir sonbahar gününün tadını çıkarırken, yemeklerini de
yemekteydiler.
Kasr-ı
Hümayun
Panoramik
turumdan sonra Kasrı Hümayuna giriyorum. Veliahtlık döneminin
büyük bir kısmını Maslak Kasrı Hümayunda geçiren Sultan
II. Abdülhamit, Sadrazam Rüştü Paşa ile Mithat Paşa tarafından
Osmanlı tahtına çıkmaya burada davet edilmiştir.
Arazinin
eğimine göre yükseltilmiş bir bodrum katı üzerine iki katlı
olarak yapılan Maslak Kasrı Hümayunu tavan arası dışında kâgir
olup, cephesi ahşap kaplamadır. Kasrın girişinde, sütunlar
üzerine oturan balkon cepheyi hareketlendirmiştir. Kasra girişte
konuklarını karşılayan çift kollu merdivenler Barok üslubun
etkilerini taşır. İç mekân tasarımında geleneksel Türk Evi
planı uygulanmıştır. Odalar orta sofa çevresinde sıralanmıştır.
Sofa
çevresinde sıralanan odalar; Sultan Abdülhamit’in dinlenme ve
yatak odaları, yemek odası, misafir odası ve çalışma odası
gibi mekânlar olarak kullanılmış. Millî Saraylar Daire
Başkanlığı’na bağlı olan diğer müze-saray statüsündeki
yapılarda olduğu gibi, burada da fotoğraf çekilmesine izin
verilmedi. Ben yine de bazı fotoğrafları çekebildim.. Sonra da,
ziyaretçilerin düşüncelerini öğrenmek üzere, mabeyn dairesi
önüne konulan geri bildirim formunu doldururken, fotoğraf
çektirilmemesi olayını eleştirdim ve ziyaretçi sayısının az
olmasının nedenlerinden biri olduğunu belirttim.
Paşalar Dairesi
Maslak
Kasırlarının korunmasından ve hizmetlerinden sorumlu
görevlilerin kaldığı yapı Paşalar Dairesi olarak biliniyor. Şu
anda ziyarete kapalı olup, yenileme çalışmalarının sürdüğünü öğreniyorum. Gezemiyorum ama, oradaki görevliden bilgi
alıyorum. Kasr-ı Hümayunun kuzeydoğusunda, kasırları korumaya yönelik olarak yapılan Paşa Dairesi, uzun koridora
açılan odalar halinde düzenlenmiştir. İçinde bir külhanın
da bulunduğu hamam yer alır.
Mabeyn-i
Hümayun
Mabeyn-i
Hümayun, tek katlı küçük bir yapı olup, kasrın resmi dairesi
niteliğinde olan selamlık bölümüdür. Sultan Abdülhamit’in
özel dairesidir. Şehzadelik döneminde günlük çalışmalarını
ve görüşmelerini bu yapıda gerçekleştirmiş. Mabeyn Dairesi,
Osmanlı sarayında padişahın özel kalem müdürlüğü işlevini
gören kurumdu. Özellikle 19. yüzyılda bu kurum büyük bir önem
kazanmış.
Kelime
anlamı Arapçada iki şeyin arası olan Mabeyin ilk önce sarayın
harem ve selamlık bölümleri arasındaki daireye verilen ad olarak
kullanılmış. Zamanla bu dairede çalışan görevlilerin sayısı
artmış. Mabeyinci adı verilen bu görevliler padişahı korumak,
halk ve basınla olan ilişkileri yürütmek, saraya gelen
ziyaretçilerin ziyaretlerini düzenlemek, saray protokolünü
gözetmek gibi görevler üstlenmişler.
II.
Abdülhamit döneminde devletin yönetimi Yıldız Sarayı’nda
yapıldığı için Mabeyin dairesi 1876-1908 yılları arasında
devletin en güçlü kurumu olmuş. Mabeyin dairesi genişledikçe
Mabeyincilerin sayısı da artmış. Mabeyincilerin en yüksek
derecedeki yöneticisine Baş Mabeyinci denmiş, yardımcısına ise
İkinci Mabeyinci adı verilmiş. Bu dairede yazı işlerini
yürütmekle görevli olan kişilere Mabeyin Kâtibi, bunların
başındaki kişiye ise Mabeyin Başkâtibi denmiş. Mabeyinciler
kurumu 1908 yılında meşrutiyetin ilan edilmesinden sonra önemini
yitirmekle birlikte Saltanatın kaldırılmasına kadar ayakta kalmış
Cihannüma
Köşkü
Kafeterya
haline getirilmiş olan Mabeyn-i Hümayun ve limonluk gezildikten
sonra, kuzeye doğru ilerliyorum. Osmanlı saraylarının bazılarında
gördüğümüz ‘’Cihannüma Köşkleri’’ ni andıran bir
yapı karşıma çıkıyor. Yaklaşınca bir tanıtım levhası ile
karşılaşıyorum. Levhada ‘’Çadır Köşkü’’ başlığından
sonra; günlük hava alma ve dinlenme mekânı olarak tasarlanmış
yapı, Osmanlı Cihannüma Köşklerini andırmaktadır. Cihannüma
Köşkleri 360 dereceye varan geniş görüş açılarıyla, dinlenme
ve ferahlama mekânlarıdır. Açıklaması yer almış. Osmanlı
Mimarisinde Cihannüma köşkleri, her yanı görmeye elverişli,
genellikle kule biçiminde ve her tarafı camlı bir oda olarak
karşımıza çıkar. Maslak Kasırlarındaki Çadır Köşkü,
zemin katında ocaklı bir mekân bulunuyor.
Üst
katta sekizgen bir oda ve odayı 360 derece saran bir balkon yer
alıyor. Balkon korkulukları, çatı saçakları ve direkler ahşap
ajur işçiliği ile süslenmiş. Ajur olarak adlandırılan kafes
oymacılığı Osmanlı Mimarisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Maslak Kasırları içerisinde yer alan yapıların hepsinde kafes
oymacılığı önemli bir yer tutmakta ve yapılara canlılık
kazandırmaktadır. Çift kollu merdivenle sekizgen odanın
bulunduğu balkona çıkıyorum. İçeride genç ve belki de yeni
evli bir çift yemek yemekteydi. Rahatsız etmemek için içeriye
girmedim, oda çevresindeki balkonda 360 derece dolaşarak, ben de
ferahlama olanağından yararlandım. Bu arada balkondan Mabeyn-i
Hümayun çevresinin fotoğrafını çektim.
Yorumlar
Yorum Gönder