Elcazaba ve Malaga Kalesi
Alcazaba Kalesi, 1057’de Granada Krallığı’nın Berberi Kralı Badis tarafından yaptırılmış. Elhamra Sarayı örnek alınarak inşa edilmiş olan Kale, Endülüs Emirlerinin ikametgâhı olarak kullanılmış.
Kale, 11. yüzyıldan kalma egzotik galeri ve bahçeleriyle “Dünya Cenneti” olarak tanımlanıyor. Havuzları ve labirent biçimli yollarıyla, gerçekten de bir “cennet özlemi”ni yansıtıyor. Romalılar tarafından yapılmış dekoratif yollar ve kapılar hâlâ ayakta.
Alcazaba, Elhamra’dan sonra Endülüs’teki en önemli İslami anıt olarak kabul ediliyor. Kale içinde yerleşim yerleri, kanalizasyon sistemi ve tuvaletler bulunuyordu. Nasrid Krallığı döneminde yeniden düzenlenmiş; ışık ve gölge oyunlarıyla Arap mimarisinin zarafeti vurgulanmış.


15 Kasım 2016 Salı, Malaga saat 14,30…
Modern Malaga Limanı Muelle Uno’nun doğu kıyısında Akdeniz Mutfağı ürünlerinin olduğu Restorante Toro’da güzel bir öğle yemeği yedikten sonra eşime Malaga Kalesi’ne çıkmak istediğimi söyledim. Bana eşlik edemeyeceğini, kıyıda bir süre dolaştıktan sonra Dunkin Donuts cafede beni bekleyeceğini söyledi. Ayrıca, saat 17,00’de Malaga Otobüs terminalinde olmamız gerektiğini de hatırlattı. Puerto Banus Marbella ’ya dönmemiz gerek.
.jpg)
Pompidou Kültür Merkezinin yanından çıkarak Park Caddesinin doğu ucundaki Fuente de las Tres Gracias olarak adlandırılan ”Üç Güzeller Kaynağı’’nın yanından geçtim. Ellerinde tarım aletleri bulunan ilham perilerinin tekrar fotoğraflarını çekerek kale yamacına ulaştım.
Karanlık Giriş Bahçeleri olarak tanımlanan Puerta Oscura Jardines’in sağ tarafında, eğimi oldukça düşük tutularak dönemeç uygulamaları oluşturulmuş. Çıkış kolaylığı sağlanmış.
Dönemeçleri kullanarak yükseldikçe Malaga ve Modern Malaga Limanının panoramatik fotoğraflarını çekiyorum. Derken deniz seviyesinden yüksekliği 130 metreyi bulan Alcazaba surlarının dibine ulaşıyorum.
Alcazaba surlarının dibinden yüzümü limana çevirdiğimde; önümde Belediye Sarayı, İspanyol Bankası, bir büyük gemi yüzeyini andıran Jardines de Pedro Luis Alonso, Park Caddesi, Botanik Parkı ve liman duruyordu. Sağ tarafımda ise Malaga Müzesi, Sanat Müzesi, Malaga Katedrali yer almaktaydı. Sol tarafa baktığımda ise bütün fotoğraflarda yerini alan arena vardı.
Alcazaba-El Kasaba
Surlarının dibinde bulunduğum Alkazaba’ya gelince…1038 ile 1073 yılları arasında hüküm süren Granada Krallığı’nın üçüncü Berberi Kralı ve Elhamra sarayının kurucusu olan Badis, 1057’de Malaga Taifası'nı krallığına ilhak edip ilk doğan oğlu Buluggin Ben Badis’i Vali-Malaga Emiri olarak atadı.
Badis’in talimatıyla, Elhamra Sarayı örnek alınarak Alcazaba inşa edildi. Vali Alcazaba ’ya yerleşti. Bu nedenle, Alcazaba Kalesi Endülüs Emirlerinin ikamet ettikleri yer olarak bilinmektedir.
Bu arada, Endülüs döneminde bağımsız bir Müslüman tarafından yönetilen prenslikler Taifa olarak adlandırılmaktaydı. Malaga da, 1026-1057 yılları arasında Malaga Taifası olarak adlandırılmıştı.
Malaga şehrinin başyapıtlarından biri olan Alcazaba 11. yüzyıldan kalma egzotik galeri ve bahçeleriyle bir Dünya Cennetiydi. Alcazaba’daki kapılar ve dekoratif yollar Romalılar tarafından yapılmıştı. Malaga 1279’da Muhammed II Ben El-Ahmar tarafından fethedildi ve Nasrid Krallığının bir parçası oldu.
İspanya’da 1238’den 1492’ye kadar Granada Emirliği’ni yöneten son Arap Müslüman hanedanlığı Nasrid Krallığı olarak bilinir. Bu dönemde Alcazaba yeniden düzenlendi ve yenilendi.
Çarpıcı bir biçimde Nasrid Sarayı görünümündeydi. Savunma amaçlı bir Arap sarayının güzellik özelliklerini bir araya getirdi. Bahçe ve havuz çevresinde dikdörtgen avlu ve boşluklar oluşturuldu.
Biraz da eğlence için yapılmış olduğu düşünülen labirent biçimli yollar da vardı. İsa Kulesi olarak bilinen Arco de Cristo’yu geçtikten sonra Arapların yapmış olduğu ve çeşitli çiçeklerin yetiştiği bahçeye varılırdı.
Granada’nın geleneksel mimari ilkelerinin yanı sıra, odalar Arap ustaların yaptıkları ışık ve gölge oyunlarını bir araya getirmeye çalışılmış.
Alcazaba Malaga, Elhamra Sarayı’ndan sonra Endülüs’teki en önemli İslami anıttır. Uygarlığın kanıtı olarak, o günlerde her evde tuvalet bulunmaktaydı. Artık mevcut olmayan bir mahalle ve kendi kanalizasyon sistemi ile çevrili bir yerleşim yeriydi. Birçok kez restore edilmiş olan kale en son 20. yüzyılda restorasyona sokulmuştur.
Alcazaba, Modern Malaga limanına hâkim bir tepede kurulmuş olup, içiçe geçmiş iki kaleden oluşmaktadır. Dış kale girişi “Puerta de la Boveda” (Vault Kapısı) adı verilen bir geçitten sağlanmaktaydı. Giriş kapısı, saldıran güçlerin ilerlemesini zorlaştırmak için tasarlanmış olup, gelenlerin üzerine katlanmaktaydı.
İç kaleye giden yol bahçeler, galeriler ve bir dizi özenle hazırlanmış çeşmelerden oluşmaktadır. Mağribi Emirlerinin, cennet özlemini ifade eden bu görkemli bahçeleri, saray emirlerinin zamanla sarayı büyütmeleri, daha güzel konumlara getirme arzularıyla yapılmıştı.
İç kaleye yalnızca sarayın batı tarafının savunması olan Puerta de los Cuartos de Granada (Granada Mahallelerinin Kapısı) üzerinden erişilebilirdi. Doğu tarafında yarım yıkık bir durumda olan Torre del Homenaje (Harun Yahya) bulunmaktadır.
İç kalenin içinde 11., 13. ve 14. yüzyıllarda üç ardışık Endülüs avlusunun üzerine kurulan Saray ve diğer bazı konutlar bulunmaktadır. Bunlara emirlerin ve valilerin evinde hizmet veren Cuartos de Granada (Granada’nın Quarters) dâhildir.
Pazar günleri öğleden sonraları hem Alcazaba hem de Gibralfaro kalesine girişin ücretsiz olduğunu öğreniyorum. Ancak, Fas Tanger turunun iptali nedeniyle geldiğimiz Malaga ’da yeterli zamanımız yok. Üstelik saat 17,15 otobüsüyle Marbella ’ya dönmek zorundayız.
Bu zorunluluk nedeniyle Alcazaba’nın doğu kale duvarları dibindeki seyir teraslarından panoramatik fotoğraflar çekiyorum. Sonra da Malaga Kalesi Castillo de Gibralfaro ’ya doğru tırmanmaya başlıyorum.
Sol tarafımda Alcazaba’yı Malaga Kalesi’ne bağlayan sur duvarları yer alırken, sağ tarafımda da Özenle düzenlenmiş egzotik bahçeler bulunuyordu.
Okaliptüs ve çam ağaçları arasında yükseldikçe kartpostallık görüntüleri oluşmaya başladı. Derken, Malaga’nın büyük bir bölümünü panoramatik olarak görmemizi sağlayan bir seyir terasına rastladım.
Malaga Kalesi- Castillo de Gibralfaro
Muhteşem Castillo de Gibralfaro, Modern Malaga Limanına bakan yüksek bir tepede yer alıyordu. Bu nedenle, seyir tepesinden sonra yaklaşık 20 dakika süreyle zorlu bir yürüyüş daha yapmak zorunda kaldım.
Çamların üzerinde yükselen sağlam surlar Bugünkü Kalenin en görünür kalıntılarıydı. Yapımı 10. yüzyıla kadar uzanan kalenin ön girişine kadar gidiyorum.
912-929 yılları arasında Kurtuba Emiri olan III. Abdurrahman tarafından yaptırılmış, Granada Sultanı I. Yusuf tarafından 14. yüzyılda genişletilerek, zikzaklı surlarla Alcazaba ‘ya bağlanmıştı.
Alcazaba çevresine dış kale duvarları eklenmiş. Müze olarak hizmet veren Malaga Kalesi önlerinden Malaga’nın diğer semtlerini görmeye çalıştım.
Kalenin bulunduğu tepe, Malaga şehrinin doğusu ve kuzeyinde yer alan Montes de Malaga dağının bir bölümünü oluşturuyor.
Evlilikleri sonrası güçlenen İspanya İmparatorluğu Castillo de Gibralfaro’yu 3 ay kuşattıktan sonra teslim almışlar. Bu kayda değer savaşta barut, Batı tarihinin her iki tarafında da, ilk defa kullanılmış. İspanya’ya geri kazandırıldıktan sonra ulusal hayranlık ve gururdan ötürü Castillo de Gibralfaro, hem Malaga kentinde hem de eyaletin mühür ve bayrağında sembol olarak kullanılmış.
Malaga Kalesi, Alcazaba ve tarihi yapıları geride bırakarak limanda beni bekleyen eşimin yanına gidiyorum. Aklım kale civarındaki Katedral, Roma Tiyatrosu, Picasso Müzesi ve diğer gezilecek yerlerde kaldıysa da zamanımız kalmadı. Marbella’ya dönmek zorundayız. Endülüs’e bir daha gelişimizde eksik kalanları da ziyaret ederiz umarım…
1057’de inşa edilen Alcazaba, Granada Krallığı’nın Berberi Kralı Badis tarafından yaptırılmış. Elhamra Sarayı örnek alınmış.
YanıtlaSilKale, Endülüs Emirlerinin ikametgâhı olarak kullanılmış; egzotik bahçeleri ve labirent yollarıyla bir “Dünya Cenneti” olarak tanımlanıyor.
YanıtlaSil