Dünyadaki
bazı kentler; kendileriyle özdeşleşen şair, yazar, ressam, mimar
ve mühendislik harikalarıyla anılır. Paris’in Eiffel Kulesi;
Sydney’in Opera binası, Konya’nın Mevlana’sı, Edirne’nin
Selimiye Camisi ve yapımcısı Mimar Sinan olduğu gibi…
Barselona
denilince de Antony Gaudi akla gelir. Bir başka deyişle, Antoni
Gaudi Barselona'dır. Ya da Barselona Antony Gaudi'dir.
Diğer
taraftan Picasso, Salvador Dali gibi sanatçıları, Gaudi gibi
mimarları yetiştiren Barselona, uluslararası sanat etkinliklerinin
de merkezlerinden biridir.
Antoni
Gaudi’nin Barselona’sı, Özerk Katalonya’nın başkenti olup,
İspanya’nın doğu sahilinde yer alan önemli bir liman şehridir.
İspanya’nın
Paris’i olarak adlandırılan Barselona’da; ana dil Katalanca
olup, İspanyolca ikinci dil olarak kullanılmaktadır.
Şehir
merkezi sınırları içindeki nüfusu 1.6 milyon, komşu ilçelerle
birlikte Barselona ilinin nüfusu 4.8 milyondur. Avrupa Birliği
sınırları içindeki beşinci en büyük metropoliten alandır.
Kent,
İspanya-Fransa sınırının yaklaşık 150 km güneyinde yer alır.
İspanya’nın Akdeniz kıyısındaki en önemli limanı ve ticaret
merkezidir.
Barselona,
modern sanat akımına yön veren sanatçı Gaudi’nin başını
çektiği modernizm akımıyla planlanmış, şehrin 1900’lerden
kalma ızgara planlı modern bölümü ilgi çekmektedir.
Gaudi’nin
eserleri, şehri benzersiz kılan ve turistlerin ilgisini çeken
yapılar arasında yer alır. Bu eserler arasında Sagrada Família,
Park Güell, Casa Batllo ve Casa Mila bulunur.
Aynı
zamanda Gothic Quarter (Barri Gotik), Barselona’nın eski çekirdeği
olarak tarihi ve sanatsal mirasıyla ünlüdür. Dar sokakları,
kiliseleri ve müzeleriyle bu bölge, ziyaretçilere büyülü bir
atmosfer sunar.
Las
Rambla Caddesi, Barselona’nın en ünlü caddesidir. Katalunya
Meydanı’ndan başlayarak limana ve Christopher Columbus heykelinin
bulunduğu bölgeye kadar uzanır. Renkli ve canlı bir atmosferi
vardır; dükkanlar, kafeler, restoranlar, sokak sanatçıları ve
çiçek tezgahlarıyla doludur.
Barselona,
Antoni Gaudí ve Louis Domenech Montaner gibi ünlü mimarların
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan eserleriyle de tanınır.
Ayrıca
Barselona, önemli bir kültür merkezi ve gezginler tarafından en
çok aranan yer olarak da bilinir.
İspanya’nın
en prestijli iki üniversitesine ev sahipliği yapar: Barselona
Üniversitesi ve Pompeu Fabra Üniversitesi. Ayrıca 1992 Yaz
Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmış ve dünya çapında
konferanslar, fuarlar ve spor etkinlikleri için bir merkezdir.
M.Ö.
230 yılında kurulmuş olan Barselona’nın tarihi, İspanya
tarihinden daha eskidir. Kartacalı Hamilcar Borca tarafından
kurulmuş olan kente Barcino adı verilmiş.
M.S.
218 yılında Romalıların hakimiyetine girmiş. Ancak, eyaletin
başkenti Tarragona’ya oranla, bölgede ikinci derecede rol
oynamış. 5. yüzyılda, Roma’nın zayıf düşmesiyle; önce
Vizigotlar, sonra da 8.yüzyılda Mağribîler tarafından
yönetilmiş.
9
Nisan 2009 Perşembe, Barselona...
Meydanlar
bir şehrin karakterini ortaya koyan en önemli sosyalleşme
meydanları olup, tüm caddelerin buluştuğu, Barselona’nın en
ünlü meydanı Katalonya’dayız eşimle.
Kültür,
sanat, güzellik ve Gaudi’nin mucizevî eserleriyle dolu bu kenti
gezmeye başlama yeri, merkezde bulunan Katalonya Meydanı olmalıdır
demişti rehberimiz.
Başta
Eski Barselona’nın çekirdeği Barri Gotik olmak üzere, görülmek
istenenlerin hemen hepsi Katalonya çevresinde ve bu çevreye yakın
yerlerde bulunmaktaydı.
Antik
Barselona yürüyerek gezilebilir. Bir istisna Park Güell ’dir.
Katalonya Meydanı'ndan yaklaşık 5 km kuzey-batıda bulunmaktadır.
Park Güell’e kadar yürümek zaman kaybıdır. Meydandaki Ronda
Saint Pere otobüs durağından her 8 dakikada bir hareket eden toplu
taşım araçlarıyla Güell Parka ulaşmak mümkündür.
Meydanın
çevresindekileri hafızamıza yüklemek için hayali olarak 50 metre
yükselerek şehri görmemiz gerekiyor. Eşimin elinden tutup
Barselona limanını arkamıza aldıktan sonra yükseliyoruz.
Önümüzde,
meydanın kuzeyinde bir dünya devi olan Apple’ın Barselona’daki
bir numaralı elektronik mağazası Apple Passeig de Garcia
görülüyor. Özellikle cep telefonu sevdalıları için can alıcı,
şaşırtıcı, girmesi kolay çıkması zor bir mağaza olarak
biliniyor.
Sol
tarafında bir finansal banka ile ünlü bir giyim mağazası yer
almakta ve Rambla de Katalonya keyif caddesi ortaya çıkıyor.
Gözlerimizi
batıya çevirdiğimizde restoranlar, elektronik mağazaları, butik
oteller ve devasa bir alış veriş merkezi ” Center Comercial El
Triangle” görülüyor. Altında Zürih Kafe yer alırken,
güneyinde de Palai Caddesi bulunuyor.
Palai
Caddesinin sol girişinde McDonald ve ilerisinde Zara yer alır.
Palai Caddesi’nde devam ederseniz sizi Plaça Universitat’ın da
bulunduğu en büyük ana caddelerden biri olan Gran Via de les Corts
Catalanes’e götürür.
Tekrar
Katalunya Meydanı’na döner ve meydanın güney kıyısında
doğuya doğru ilerlersek Hard Rock Cafe, Alman Bankası, oteller ve
restoranlar karşımıza çıkar.
Meydanının
güney-doğu ucu iki caddeyle bağlantılıdır. Angel Caddesi
güney-doğuya yönelen tek yönlü ve üç şeritlik gidiş,
Fontenalle caddesi de kuzey-doğuya yönelen üç şeritlik gelişi
olan küçük caddeler olarak karşınıza çıkar.
Passeig
de Gracia ‘nın uzantısı durumunda olan Angel Caddesi sizi Barri
Gotic olarak bilinen Eski Barselona’nın meydanları, caddeleri ve
sokaklarına götürür.
Panorama
için yükseldiğimiz 50 metreden meydana, Hard Rock Cafe’ nin
önüne iniyoruz, taşıt trafiğinin olmadığı meydanın merkezine
bakıyoruz.
Katalonya
Meydanı trafiğe kapalı bölümünde ilk gözümüze çarpan, bir
kaide üzerine yerleştirilmiş ters merdiven biçimindeki Francesco
Macia anıtı oluyor.
Francisco
Macia, ateşli bir Katalan milliyetçisi ve siyasetçisi.
Katalanların özgürlüğü için mücadele eden, Katalanları
örgütleyen ve 1930 yıllarda Katalan Cumhuriyetinin ilanına önayak
olan birisi.
Uzaktan
fotoğrafını çekip, süslü ve Yunan mitolojisindekileri andıran
heykellerin bulunduğu parka geçiyoruz. Fotoğraflarını çekip,
meydanı 360 derece dolanıyoruz.
Parkın
çevresinde, yüzlerce bisiklet ve motosiklet park etmişti.
Barselonalılar bisiklete binmeyi seviyorlar. Yerel yönetimler de,
ulaşım aracı olarak bisiklet kullanılmasını teşvik etmiş ve
otomobil yollarına paralel olarak, otoyolların çevresine ve yaya
yollarının yanına bisiklet yolları yapmış.
Böylelikle,
bir taşla birçok kuş vurmuşlar. Bisiklet kullandırılarak sağlık
sorununa katkıda bulunmuşlar, sağlık harcamaları azalmış.
Benzin ve mazot gibi yakıtlardan tasarruf yapmışlar.
Bu
tür yurt dışı gezilerde zamanı kullanmak çok önemli…
Yılbaşının aceleci dansözleri gibiyiz. Her yere yetişmek ve her
yeri görmek istiyoruz.
Yorulduğumuzun
ve acıktığımızın farkına varmıyoruz. Neyse ki Hard Rock Cafe
bize acıktığımızı hatırlatıyor.
Kafe’nin
önündeki ayrılmış ve şemsiyelerle güneşten korunaklı duruma
getirilmiş masalardan birine oturuyoruz.
Deniz
ürünlerinin yer aldığı kafede Kalamarlı sandviçler hem
lezzetli hem de ucuz. Adedi 2 Euro olduğundan, kesemize de uygun.
Yanına içecek olarak limonata alıyoruz. Hem karnımızı
doyuruyor, hem de dinleniyoruz.
Karnımızı
doyurup, yeterince dinlendikten sonra bizi Kristof Kolomb heykelinin
bulunduğu sahile götürecek olan Las Rambla Caddesi’ne giriyoruz.
Gündüz
ve gece demeden günün her saatinde, bir ağaç denizini andıran bu
ünlü caddede binlerce turist bulunmaktadır. Caddedekiler Rambla
atmosferini iliklerine kadar hissetmekte ve caddenin kıvrımları
boyunca ilerlerken, zevkten kendilerinden geçmektedirler.
Mağazalar,
marketler ve kültürel kurumların bir arada bulunduğu bu mekânda,
çeşitli milletlerden yayaları, kafelerde oturan gözlemcileri,
sokak sanatçılarını, bisiklet ve kaykaycıları birlikte
bulabilirsiniz. Bir buçuk kilometre uzunluğundaki bu cadde,
İstanbul’daki İstiklal Caddesine benzer. Bir farkla, istiklal
Caddesi hem dar hem de ağacı olmayan bir yürüyüş yoludur.
La
Rambla da denilen Las Rambla, dere yatağı anlamına geliyormuş.
Yatağında ince kumu olan bir dere iken, çevresindeki yapılaşmanın
yoğunlaşması ile dere kapatılarak cadde haline getirilmiş.
Nitekim
Google haritalarında, Katalunya’nın giriş kısmının ”Rambla
de Canaletes” olarak yazıldığı görülmektedir. Caddenin
ortasında, neredeyse 5 şeritlik otomobil yolunu kapsayacak
büyüklükte yaya bölgesi bulunuyor. Yaya bölgesinin iki yanında
ise, Sağdaki gidiş, soldaki geliş olmak üzere, birer şerit
otomobil ve kamyonlara ayrılmış. Yaya bölgesinin sağı ve solu,
sık ve göğe yükselmiş ağaçlarla dolu. Caddeye yüksekten
bakıldığında, sanki bir orman şeridi gibi görünüyor.
Caddede
Opera binasını geçtikten sonra Kristof Kolomb Meydanına ulaştık.
Kolomb Meydanı ve yeni liman Port Vell, bir yönüyle İstanbul’daki
Taksim Meydanını, diğer yönüyle de Eminönü ve Karaköy’ü
anımsatıyor. Anımsatıyor, çünkü Taksim anıtı yerine Kristof
Kolomb anıtı gelirken, yeni liman Port Vell nedeniyle de Karaköy
ve civarına benziyor. Karaköy’deki gümrük binaları ve marina,
Kolomb civarında da aynen var. En az 60 metre yüksekliğindeki
Kolomb ’un görkemli heykeli, arkasını Barselona’ya dönmüş.
Karşıladığı turistlerin şehri kucaklaması için elinden geleni
yapan bir eda ile denize ve ufuk çizgisine bakıyor.
Kristof
Kolomb anıtıyla birlikte, çevrenin de fotoğraflarını çektikten
sonra, palmiye ağaçlarının sıralar halinde dizildiği Portvell
çevresine yöneliyoruz. Katalunya Meydanından beri
izlediğimiz Rambla Caddesinin uzantısı olan Rambla de Mar Caddesi
boyunca yürüyoruz. Nisan ayının çok güzel günlerinden biri,
keyifli bir gezinti oldu. Caddeyi Maremagnum’a bağlayan ve iki
ağaç arasındaki hamağa benzeyen ahşap köprüye ulaştık. Hamak
ya da salıncağa benzeyen köprünün solunda yüzlerce zarif yat ve
yelkenlilerle karşılandık. Köprü geçilince, Barselona’nın
yeni cazibe merkezlerinden biri olan Maremagnum karşımıza çıktı.
Maremagnum,
ünlü markaların bulunduğu bir alış veriş merkezi olmasının
yanı sıra; barları, kafeleri, lokantaları ve eğlence
merkezleriyle yerli ve yabancı turistlerin önemli uğrak
yerlerinden biri olmuş. Maremagnum ve çevresini gezdikten sonra,
kafelerden birinde hem dinlendik hem de bir şeyler içip enerji
depoladık. Depoladık çünkü daha gezip, görmemiz gereken çok
yer vardı. Maremagnum bölgesinden çıkıp Portvell olarak bilinen
Yeni Liman bölgesini tanımaya çalıştık.
1992
olimpiyatlarından önce Maremagnum ’un çevresi ve sahiller; kıyı
boyunca uzanan bakımsız tarlalar, kırık dökük yollarla köhne
binalardan oluşan sanayi bölgesiymiş. Çöpten ve pislikten
geçilmeyen, gezmekten korkulan kasvetli bir bölge durumundaymış.
1992 Barselona olimpiyatlarının alt yapı çalışmalarında kent,
inanılmayacak bir biçimde değişime uğramış ve yenilenmiş. Bu
değişimden sahiller de payını almış. Güneşi ve denizi arayan
Barselonalılar, ortak bir platformda buluşarak, denize açık,
denize ulaşan, denizle kucaklaşan bir Barselona yaratma bilincini
geliştirmişler ve uygulamışlar.
Günümüzde
Portvell, insanlara hizmet amacıyla, kentle bütünleşmiş. Temel
amaç insanlara hizmet olunca; kilometrelerce uzanan ipeksi plajlar
oluşturmak için, Barcelona’nın balıkçılar semtinden, Port
Olimpik ve daha ötesine, tonlarca kum taşınmış. Deniz
temizlenmiş, palmiye ağaçları dikilmiş kilometrelerce. İpeksi
kumların serildiği sahillere paralel, inanılmaz derecede geniş,
adeta bulvar gibi yaya yolları yapılmış.
Portvell
’in kente entegre edilmesi aşamasında, tasarım saplantısı ve
çılgınlığına giren Barselonalılar, kentin her yerini çağdaş
heykellerle donatmışlar. Gıpta ettik ve ”Heykellerimizin içine
tüküren” belediye başkanlarımızı anımsayarak, hayıflandık.
Dediğim
gibi, 1992 Barselona Olimpiyatları ile 1888 Barselona Evrensel
Sergisi alt yapı çalışmaları Barselona’ya bambaşka bir
görünüm kazandırmış. Yeni liman bölgesi olimpiyat alt yapı
çalışmalarının ürünü. Sahil boyunca Kristof Kolomb anıtından
yaklaşık 2 km yürüdükten ve plajları gördükten sonra Parc de
la Barceloneta karşımıza çıktı. Bir süre dinlendikten sonra
Parc de la Citadella’ya geçtik. Parc de la Citadella,
Barselona’nın en güzel ve turistik parkıdır. Şehrin adeta
ciğeri olan bu güzel park, adını 18. yüzyılda şehri yöneten
büyük hisarlardan almıştır.
Park,
eskiden yıldız şeklinde bir kalenin yer aldığı alan üzerine
kurulmuş. Barselona’yı 13 ay kuşatma altında tutan V. Felipe’
nin 1715-20 yılları arasında yaptırdığı kale, kanunu ve askeri
düzeni bir arada tutan bir kışla olarak tasarlanmış; ancak önce
hapishane olarak kullanıldığı Napolyon işgali sırasında, sonra
da 19. yüzyılda merkezi gücün simgesi olarak nefret edilen bir
yapıya dönüştürülmüştür. İlerleyen yıllarda 1888 Evrensel
Sergisi’ne ev sahipliği yapan parkta Modernista mimarları
hünerlerini sergilemek için bir araya gelmişler.
Parkta
yer alan, eskiden kalma 3 bina halen kullanılmaktadır. Bunlardan
biri okul olarak kullanılan Valilik Binası, şapel ve günümüzde
Katalan Meclisi’ne ev sahipliği yapan cephaneliktir. Günümüzde
Parc de la Citadella içerisinde; içinde kayıkla dolaşılabilen
bir göl, Hayvanat Bahçesi, Doğa Tarihi Müzesi, gezinti yerleri,
çayırlar ve şehrin birçok önemli yapısında imzası bulunan
Gaudi’nin öğrenciyken katkıda bulunduğu gösterişli fıskiye
olan Font Monumental yer alır.
Citadella
Parkı geride bırakarak, 1888 Barselona Evrensel Sergisi’ne
hazırlık amacıyla gerçekleştirilen keyif caddelerinden birine,
keyifli bir yürüyüş bölgesine giriyoruz. Passeig de Lluís
Companys… Barri Gotic bölgesini doğudan kuşatan 50 metre
genişliğinde ve 400 metre uzunluğundaki bu muhteşem bölge
bitiminde sizi Barselona’nın bir başka keyif bulvarına, Ronda de
Sant Pere’ye götürür. Barri Gotic bölgesini kuzeyden kuşatan
bu keyif bulvarının bitiminde de noktamız başlangıç Katalunya
Meydanı vardır.
Tekrar
Passeig de Lluís Companys bölgesine geri dönersek, 1888 yılında
Barselona Evrensel Sergisi için düzenlenen bu mekânın keyifli bir
yürüyüş meydanı olduğu görülecektir. Ferforje korkulukları,
mozaiklerden oluşturulan kaldırımları Bu 400 metrelik yürüyüş
yolu boyunca Katalunya tarihinin ünlü isimlerinden 8’nin
heykelcikleri sıralanmıştır.
Meydanın
kuzey başlangıcında Josep Vilaseca tarafından tasarlanan Arc de
Triomphe anıtsal giriş kapısı bulunmaktadır. 30 metre yüksekliğe
sahip olan bu anıtsal giriş kapısı zengin heykel süslemelerle
dekore edilmiştir. ‘’Barcelona ulusları ağırlıyor.’’
Mesajı verilmek istenmiştir. Yan kabartmaları, diğer bir yan ve
ticaret ve sanat Tarım ve Sanayi simgeler. Ve yay üzerinde, başta
Barselona arması olmak üzere, 49 İspanyol ilin kalkanlarıyla
temsili sağlanmıştır.
Meydanın
güney ucunda da Taulet i Rius Anıtı bulunmaktadır. Francesc de
Paula Rius Taulet İspanyol bir avukat ve siyasetçiydi. 1858-1889
yılları arasında Restorasyon döneminde birbirini izleyen dört
farklı dönemde Barselona’nın belediye başkanıydı. Büyük bir
taş kaide üzerinde, Rius’un bronz gövdeli heykeli bulunur. Göğüs
kenarındaki kaide üzerinde bir işçi heykeli, taç giymiş bir
kadın figürü ve Sanatı sembolize eden mimari öğe heykelini
duruyor. Dikilitaşın arkasında, fenerle (Şöhret) bronz alegorik
kanat bir figür ve Bilim’i (kitap, küre, pil ve bir kimyasal
aletle) sembolize eden bir putto vardır; Endüstri’yi simgeleyen
(Hermes’in kanatlı şapkasıyla) . Kaidenin köşelerinde bronz
rölyefler bulunmaktadır.
Passeig
de Lluís Companys bölgesindeki anıtsal giriş kapısını geride
bırakarak Taşıt trafiğinin yanı sıra bol ağaçlıklı, gölgeli
bisiklet ve yaya yollarının bulunduğu keyif caddelerinden birine
Ronda Sant Pere’ye giriş yapıyoruz. Caddenin bitiminde de
başlangıç noktamız Katalunya Meydanına ulaşıyoruz.
Katalunya
Meydanı çevresindeki bildiğimiz Hard Rock kafe’ye uğrayıp,
dinleniyor ve enerji toplayacak içecekler içiyoruz. Şimdi
Barselona’nın kalbi Barri Gotic bölgesine giriş yapabiliriz.
Barri
Gotic Barselona tarihinin başladığı yerdir. Erken Roma ve ortaçağ
dönemlerinde şehrin tamamını oluşturan “eski kent-ciutat
Vella” günümüzde de Barselona’nın kalbi hem de turistik
merkezi olmayı sürdürmektedir. Çok iyi korunarak bu güne dek
gelmiş olan yapıların büyük kısmı Katalunya’nın
denizcilikte en güçlü olduğu 11. ve 16. yüzyıllar arasından
kalmadır. Roma duvarları, ortaçağ yapıları, romantik
meydanları, ilginç hikâyelerle dolu Katedrali, kiliseleri,
labirentli sokakları, kafeleri, kalabalık restoranları ve şık
hediyelik eşya dükkânları ile Gotik Mahalle de sıkılmadan vakit
geçirebilirsiniz.
Barselona
şehri, M.Ö 3. yüzyılda Kartaca Kralı Hannibal’ in babası olan
Hamilcar Barca tarafından ilk defa küçük bir köy olarak burada
kurulmuştur. Kartacalılardan sonra, MÖ 15’te şehri ele geçiren
Romalılar bu küçük yerleşimi düzenlemiş, geliştirmiş ve
etrafını kale ile çevirerek Barcino ismini vermiştir. Kraliyet
Sarayı yakınındaki Barselona Tarihi Müzesi’ne girerseniz bu
şehrin kalıntılarının üzerinde çok ilginç bir gezinti
yapabilirsiniz.
Zamanında
surlarla çevrilmiş olan şehrin 4 kapısı vardı. Bu surlar
ortaçağda, şehrin genişletilmesi sırasında yıkılmış olsa da
bugün yer yer kalıntıları görülebilir; örneğin yüzünüzü
Katedral ’in ana kapısına döndüğünüzde 200 metre kadar
sağdaki binanın (Casa de l’Ardiaca) alt duvarları ve yanındaki
kapıdan içeri giren su kemerlerinin kalıntıları halen mevcuttur.
Sant Jaume Meydanı yakınındaki Calle Paradis 10, adresinde ise o
dönemden kalan Agustus Tapınağı’nın dört sütunu, orijinal
yerinde ve ücretsiz görülebilir.
Eski
Şehri Büyüleyici Gotik Mahallesi Barselona’daki en ünlü ve
ilgi çekici bölgelerden biridir. Bu bölge, Roma yerleşmelerinden
20. yüzyıl yapılarına kadar pek çok farklı zamandan kalma
binaların birleşimi ile oluşur ve tahminen galiba gotik bir
ortamdır. Eski orijinal Gotik mahalle, Barselona’nın en büyük
kentsel cazibe merkezidir. Yapıların çoğu, Ortaçağ’dan kalmış
durumda. Canlı bir semt oluşturmaya devam eden dar sokaklarını ve
meydanlarını keşfederek en az 2-3 saat harcanmalı diye düşündük.
Gotik
katedral, Roma temelleri ve dünyevi Raval ve funky Ribera
ilçelerini, tek yönlü ve trafiğe kapalı sokakları nedeniyle
yürüyerek daha iyi tanıyabilirsiniz. İlk bakışta korkutucu
gözükebilir. Ancak katedral, Çağdaş Sanat Müzesi ve Plaça del
Rei gibi çarpıcı yer işaretleri labirentte dolaşmanıza yardımcı
olacaktır. Gotik Mahalle, binaların antik yüzü, dar sokakları ve
trafiğin neredeyse yokluğu ile kolayca tanınmaktadır. Çoğu
sokak sadece yayalar içindir. Labirent gibi sokakların birçoğu
küçük meydanlara çıkacak şekilde yapılandırılmıştır.
Tanıtım
broşürlerinde, bu bölgede, Gaudi’nin ünlü ve Unesco’nun
Dünya Mirası listesinde yer alan ”Plaça Reial” adlı eserinin
bulunduğunu görüyoruz. La Lambra’da limana doğru yürürken,
”Liceu” metro durağından 150 metre ileride ve sol kolda,
Restorante Brazil ile Hotel Fornes arasındaki dar bir sokak
konumundan sola dönüp, 100 metre ilerlediğimizde, Gaudi’nin Neo-
Gotik tarzda oluşturduğu binalar arasında, kare şeklinde
düzenlenmiş Reial Meydanına ulaşıyoruz.
1850’lerden
kalma bu mekan, Barselona’nın en canlı meydanlarından biriymiş.
Madrid’deki Mayor’ da olduğu gibi, burada da taş binaların
üstleri otel, altlarıysa; kafeler, lokanta ve hediyelik eşya satan
dükkanlarla dolu. Meydanda tasarımların boyutları büyültülmüş,
eklentiler ve aydınlatmalar yardımıyla meydan zenginleştirilmiş.
Meydandaki Neo Klasik lambalar Gaudi tarafından tasarlanmış.
Reial
Meydanından çıkıp sokaklardan birine rastgele girdik ve
kendimizi, ” Sant Josep Orial” Meydanında bulduk. Dikdörtgen
şeklindeki bu meydana yerleştirilmiş son derece şık masalara,
çevredeki kafelerden, yiyecek ve içecek servisi yapıldığını,
fiyatların da uygun olduğunu görünce, oturduk. Her zamanki gibi,
kalamarlı sandviçlerle limonata söyledik. Karnımızı doyurduktan
sonra, Barselona panorama sonlandırdık ve konaklama yerimize dönme
kararı aldık…