Madridliler
şehirlerini tanımlarken, Cennetten sonra görülebilecek en güzel
yerin Madrid olduğunu belirtmek için, “Cennetten sonra Madrid’e…”
diyorlar.
Madridliler
biraz abartmış olsalar da şehir kendine has tadıyla ziyaretçileri
büyüsü altına alıyor. Yılda 65-70 milyon ziyaretçisi bunun en
büyük kanıtı…
Madrid'i
panoramatik olarak tanımak için Madrid Şaheserler Turu'na katılmak
gerekir. Genelde, bütün tur rehberlerince Tur Kastillana Meydanı
ile başlar.
Meydandaki
Avrupa kapısı olarak denilen Torres de Europa yapıları oldukça
ilgi çekicidir.
Ardından
Kastillana Bulvarı üzerindeki, dünyanın en iyi takımlarından
biri olan, Real Madrid’in stadyumu Santiago Bernabeu görülmek
üzere yola çıkılır.
Duruma
göre Stadyum gezilir ya da çevresinde dolaşılarak anı
fotoğrafları çekildikten sonra bulvar üzerinde bulunan Plaza de
Colon’a gidilir.
Meydandaki
Cristof Kolomb anıtının fotoğraflarını çekildikten sonra
Kastillana Bulvarının devamı olan Roceletos Bulvarına üzerinden
Kibele Meydanına ulaşılır.
Madrid’in
en önemli başlangıç noktalarından biri Plaza de Cibeles olarak
bilinen Kibele Meydanıdır. Çevresindeki anıtsal ve korumaya
alınmış mimari eserler bütün gezginlerin görmek isteyecekleri
yapılardır.
Meydanın
çevresindeki sarayı andıran diğer anıtsal yapı Palacio de
Cibeles'tir.
Meydanın
ortasındaki Anıtsal çeşmede, Bereket Tanrıçası Kybele iki
aslan tarafından çekilen arabada otururken tasvir edilmiştir.
Kibele
Meydanı gezilip, gerekli bilgiler edinilip fotoğraflar çekildikten
sonra İspanya Meydanı’na geçilir tur otobüsüyle.
Cervantes,
Donkişot ve Sança Panço heykel gurubunun olduğu alandır İspanya
Meydanı. İspanya İç savaşında, ordu tarafından karargâh
olarak da kullanılmış olan bu meydan gezginlerce en dikkat çekilen
yerlerden biridir.
Meydandaki
anıt heykel kompleksinin üstünde Cervantes oturmuş olarak
betimlenmiştir. Altında ise, onun hayal kahramanları Donkişot ve
yardımcısı Sancho Panza heykelleri görülür.
Fotoğraflar
çekildikten sonra, Madrid’in en önemli alış-veriş caddesi Gran
Via üzerinde yürüyerek, Güneş kapısı olarak da bilinen Sol
Meydani ile komşusu sayılabilecek Mayor Meydanı gezilerek Madrid
Şaheserleri Turu sonlandırılır.
4
Nisan 2008 Cuma, Madrid…
Madrid’de
ikinci günümüz. Rehberimizin uyarısıyla erken kalktık. Madrid
Şaheserleri turuna katılacağız. Kişi başına 30 Euro ödediğimiz
bu turda Madrid’in mutlaka görülmesi gereken yerlerini ziyaret
edeceğiz.
Madridliler
şehirlerini tanımlarken, Cennetten sonra görülebilecek en güzel
yerin Madrid olduğunu belirtmek için, “Cennetten sonra Madrid’e…”
diyorlar. Madridliler biraz abartmış olsalar da şehir kendine has
tadıyla ziyaretçileri büyüsü altına alıyor. Yılda 65-70
milyon ziyaretçisi bunun en büyük kanıtı…
Otelimizdeki
mükemmel bir kahvaltıdan sonra, tur otobüsüyle yarım saatlik bir
yolculuk bizi Madrid’in en önemli, en büyük, en geniş ve en
uzun bulvarının, Kastillana Bulvarının güney ucunda bulunan
Kastillana Meydanına götürdü.
Tur
otobüsünden iniyoruz. Meydanın kuzeyinde Modern Madrid siluetini
tanımlayan ve Avrupa kapısı olarak adlandırılan ikonik yapılar,
ikiz kuleler bulunuyordu. Rehberimiz Kaan'ın açıklamalarına
göre, Avrupa Kapısı olarak tanımlanan ikiz kulelerin yüksekliği
114 metre, kulelerdeki eğim %15 olup, Amerikalı mimarlar tarafından
tasarlanmış.
Google
haritalarda Kio Kuleleri olarak adlandırılan Avrupa Kapısı'nın
yapımına 1989 yılında başlanmış ve 1996 yılında bitirilmiş.
Verilen
15 dakikalık serbest zamandan sonra, Paseo de la Kastillana,
Kastilla Bulvarı hakkında bilgi veriliyor. Paseo sözcüğü
Madrid’de seyir ve eğlence anlamında kullanılıyormuş.
Paseo
de la Kastillana, gerçekten de seyirlik ve eğlenceli bir bulvar
olmanın yanı sıra çok sayıda anıt ve tarihi eserle birlikte,
heykel gruplarına da bulunduğu bir bulvar.
Hatta
rehberimiz Kağan, Salvador Dali ve Picasso’nun oturup, sohbet
ettiği kafeterya ve restoranların da bulvar üzerinde bulunduğunu
söylüyor. Bizdeki, Ankara’daki Atatürk Bulvarı biraz benziyor
ama Kastillana Bulvarına göre oldukça küçük kalıyor.
Kastillana
Meydanı'nda fotoğraflarımızı çektikten sonra, otobüsümüze
binerek; Kastillana Bulvarı üzerinde bulunan Real Madrid’in ünlü
stadı Estadio Santiago Bernabeo’yu görmek üzere harekete
geçiyoruz.
Rehberimizin
verdiği bilgilere göre stadyum 1947 yılında yapılmış.
Stadyumun ev sahibi takımı Real Madrid olup, İsmi efsane başkan
Santiago Bernabeu Yeste’den gelmektedir.
Stat
yapıldığından beri, Real Madrid maçlarının yanı sıra, çok
önemli uluslararası turnuvalara ve final maçlarına ev sahipliği
yapmış.
Kapasitesi
değişkenlik gösteren stad ilk yapıldığında 70.000 kapasiteli
olup 1953’te kapasitesi 120.000’e ulaşmış. Sonraki yıllarda,
Stadın yenilenme çalışmaları esnasında kapasitesi azaltılmış.
Bunun nedeni diyor rehberimiz, UEFA standartlarındaki statların
tamamen koltuklu olmasıdır. Kapasite 80 bine düşürülmüş.
Stadı
gezecek zamanımız yok. Çevresini dolaşıp, fotoğraflar
çekildikten sonra, yine bulvar üzerinde bulunan Plaza de Colon
(Kolomb Meydanı) a gidiliyor. Meydanda ünlü kâşif Cristof Kolomb
‘un anıt heykeli bulunuyor. Ünlü kâşif Cristof Kolomb, Amerika
kıtasının bulunmasına ve Avrupa’ya açılmasına öncülük
etmiş.
Amerika’nın
keşfine yol açan böyle bir yolculuk için büyük bir gemi,
yeterince tayfa, yiyecek ve paraya ihtiyaç vardı. Diyor rehberimiz.
Portekiz ve İngiltere krallıklarına yapılan yardım başvuruları
kabul görmemiş.
Başlangıçta
İspanya da başvuruyu kabul etmemiş. Kraliçe Isabella Aragon
Kralı II. Ferdinand ile evlenip, Büyük İspanya İmparatorluğu
kurulduktan sonradır ki dünyaya açılıp, yeni koloniler kurma
girişimleri üzerine Cristof Kolomb aklına gelmiş.
Sonunda Kolomb’un ilk başvurusundan yedi yıl sonra, 1492’de, İspanya
kraliçesi Isabella, Kolomb’a yardım edeceğini bildirerek ona
amiral ünvanlıyla birlikte tüm istediklerini vermiş.
Böyle
bir yolculuğu tasarlayan ilk insan Kolomb değildi. Diyor
rehberimiz. Ne var ki, o dönemin gemilerinin küçüklüğü ve
yeterli donanıma sahip olmayışı yüzünden, böylesine uzun ve
tehlikeli bir yolculuğa çıkmayı kimse göze alamıyordu. İspanya
yeterli donanıma sahip gemi ve mürettebat verince yolculuk
başlamış.
Kolomb
‘un amacı doğudaki baharat ve ipek gibi değerli malların batıya
getirilebileceği güvenli bir ticaret yolu bulmaktı. 12 Ekim
1492’de Bahama adalarından birine çıktığında da bu
düşüncesini gerçekleştirmiş olduğunu sanmıştı. Amerika
kıtasını bulan Cristof Kolomb, yepyeni bir kıta keşfettiğinin
farkına varamamıştı.
1492’de
Atlantik Okyanusu’nu aşarak Kuzey Amerika’ya ulaşan ilk
Avrupalı olup, bu yolculuğunu İspanyol bayrağı altında
yapmıştı.
Bir
taraftan rehberimizin verdiği tarihi bilgileri dinlerken, diğer
taraftan da Kolomb Meydanında, Cristof Kolomb anıtının
fotoğraflarını çekiyoruz. Rehberimizin uyarısıyla otobüste
yerlerimizi alarak Kastillana Bulvarının devamı olan Roceletos
Bulvarına yöneliyoruz. Bir süre sonra Kibele Meydanına
ulaşıyoruz.
Madrid’in
en önemli nirengi noktalarından biri Plaza de Cibeles olarak
bilinen Kibele Meydanıdır. Cibeles ismi bize oldukça tanıdık bir
isim. Meydana ismini veren ve meydanın tam ortasındaki aslanların
çektiği arabalı heykel, Yunan mitolojisindeki Cibeles, yani
bildiğimiz ismiyle “Bereket Tanrıçası Kibele” dir. Meydanın
ortasındaki Cibeles çeşmesinin yapım tarihi ise 1782 olarak
belirtilmiş.
Madrid’in
ana noktalarından biri olan Cibeles Meydanı‘nın en önemli
özelliğinin çevresinde bulunan harika mimari eserlerdir. Meydanın
çevresinde göreceğiniz saray benzeri büyük beyaz bina Palacio de
Cibelestir. Bu anıtsal bina son yıllara kadar Madrid merkez
postanesi olarak kullanılmış. Yenilenmeden sonra belediye binası
olarak hizmet vermeye başlamış. Meydana bakan harika mimari
eserlerden biri de ünlü Banco de Espana binasıdır.
Meydanın
ortasında ise, Tanrıça Kibele’sin heykeli bulunuyor. Kibele,
bilindiği gibi Eros ’un annesi, bereket tanrıçasıdır. Bu
heykel Madrid şehrinin en sevilen sembollerinden biridir. Anıtta,
Bereket Tanrıçası Kybele iki aslan tarafından çekilen arabada
otururken tasvir edilmişti. Fotoğraf makinesine sarılarak,
eşimin fotoğrafını çekiyor ve ölümsüzler arasına katılmasına
katkıda bulunuyorum.
Eşimin
arkasında; solda Kibele çeşmesi ve tahtında oturan ”Ana Kraliçe
”ile arabayı çeken aslanlar, çeşmenin sağında ise
telekomünikasyon binası görülüyor. Telekomünikasyon binası ile
Kibele çeşmesinin ” İspanyol sermayesinin en önemli
sembollerinden biri olduğu ifade ediliyor meydanla ilgili yazılarda.
Kibele ile ilgili olarak, tarih kitaplarında; kuzey ülkelerinde,
Akdeniz çevresinde, Anadolu ‘da, Asya’da ve birçok uygarlıkta,
değişik adlarla anılan bir Ana Tanrıçadan söz edilir.
Ana
tanrıça; heykellerinin bir bölümünde doğum yaparken görülür,
böylelikle dişiliği ve üremeyi temsil eder. Bazı heykellerinde
de oturur ya da ayakta iken, yanında iki leopar bulunur. Madrid
Kibele meydanındaki heykelinde ise, aslanların çektiği bir
arabada, tahtta otururken görülmektedir. Ana Tanrıça Kibele’nin
kutsal hayvanları olan leopar ve aslanların her zaman yanında yer
alması, ”Hayvanların kraliçesi olduğunu ve hayvanlar üzerindeki
sınırsız hâkimiyetini anlatır.
İyi
bir başlangıç noktası olarak seçilen Kibele Meydanı iki önemli
ulaşım aksının birleştiği yerdedir. Kuzey-güney aksını
Kastillana ve Prado Bulvarları oluştururken, doğu-batı aksını
Calle de Alcala oluşturmaktadır. Her ikisi de, özellikle
Kastillana Bulvarı, keyif bulvarıdır.
Meydandan kuzeye doğru
harekete geçilirse, Paseo de Recoletos’in bitim noktasında Plaza
de Colon karşımıza çıkar. Sonra Paseo de la Castellano devam
eder. Plaza de Castillano’ya ulaşıncaya kadar ünlü Estadio
Santiago Bernabeu stadının yanı sıra her iki yanında tarihi
binalar, müzeler ve keyif mekânları kendini gösterir. Bitiminde
de Puerta Europa olarak bilinen İkiz Kuleler sizi karşılar. Toplam
5 500 metre yürümeniz gerekir.
Kibele
Meydanından güneye yönelirseniz, diğer bir keyif bulvarı olan 1
500 metre uzunluğundaki Passeo del Prado ile bitim noktasında
Madrid tren istasyonu karşınıza çıkar. Prado Bulvarının
doğusunda Prado Müzesi ile Kraliyet Parkı olarak da bilinen Retiro
Park bulunmaktadır. 350 hektarlık bir alana yayılmış olan Retiro
Park içinde 20 dönümlük bir alanı olan Kraliyet Botanik Bahçesi
yer almaktadır.
Dünyanın en büyük botanik bahçelerinden biri
olarak biliniyor. Bahçede; yaklaşık 30 000 çeşit bitki ve çiçek
çeşidiyle 1 500 ağaç çeşidinin varlığı biliniyor. Flora ve
beş ayrı kıtadan gelen ağaçlar, özel bir plan ve peyzaj
uygulamasıyla, teraslara yerleştirilmiş.
Kibele
Meydanının doğu-batı ekseninde Calle de Alcala olarak biline
Alkala Caddesi yer almaktadır. Alcala ismi Arapça kökenli bir
kelime olup “el-kale” yani “kale” kelimesinden gelmektedir.
Doğu bölümünde Plaza de la Independencia Meydanı ve Puerta de
Alcala anıtı yer alır.
Puerta
de Alcala, Madrid’de bulunan sembolik bir şehir kapısıdır. Bu
anıta Alcala denmesinin nedeni ise üzerinde bulunduğu bu yolun
Madrid’in batısındaki Alcala de Henares Şehri’ne gitmesidir.
18. Yüzyıl’da Madrid henüz bakımlı ve gelişmiş bir şehir
değilken dönemin Kralı XII. Alfonsso şehre yeni ihtişamlı
eserler kazandırmak istemiş ve sadece bir patika olan Alcala de
Henares Yolu’nu 1778‘de genişleterek üzerine bu Neo-Klasik
anıtsal kapıyı koydurmuştur. Kurtuluş Kapısı olarak da bilinen
Puerta de Alcala Kraliyet Bahçelerinin giriş kapısına da
yakındır.
Tekrar
Kibele Meydanına döner ve Alkala Caddesi üzerinde batıya doğru
yaklaşık 400 metre yürürseniz, Madrid’in sembollerinden biri
olan Metropolis anıtsal yapısı karşınıza çıkar. Mimarları
Jules ve Raymond Fevrier binaya geçmiş yüzyıllar havası
yaratmayı amaçlayan Fransız Beaux-Arts tarzını uygulamışlar.
İnşaatın bittiği 1910 yılında olağan dışı bir yapı olarak
görüldü. Sade zemin üzerinde, kubbeli ilk iki kat sütunlarla
çevrili olan Korint bir destek çifte saçakları alegorik 4 heykeli
ile kaide ticaret, tarım, sanayi ve madencilik sektörü temsil
edilmektedir. Üzerindeki yuvarlak kule 24 ayar altın 30 000 yaprak
ile kaplanmış.
Metropolis
’in bulunduğu yerde cadde ikiye bölünür. Kuzey-batıya yönelen
cadde, Madrid’in en ünlü caddesi Calle Gran Via olup, yaklaşık
1 500 metre keyifli bir yolculuktan sonra sizi ünlü İspanya
Meydanına ulaştırır. Mağazalar, oteller, bankalar, restoranlar,
barlar, sinemalar ve tiyatroların bulunduğu bu cadde şehrin en
önemli ticaret bölgelerinden biri olup, bitiminde Cervantes,
Donkişot ve Sança Panço heykel gurubunun olduğu alan ile
gezginlerini taçlandırır.
Önceki
yıllarda, İspanya İç savaşında, ordu tarafından karargâh
olarak da kullanılmış olan bu meydan şimdilerde en dikkat çekici
yerdir. Cervantes, Donkişot ve Sança Panço heykel gurubunun olduğu
alandır. Meydandaki anıt heykel kompleksinin üstünde Cervantes,
oturmuş olarak betimlenmiştir. Altında ise, onun hayal
kahramanları Don Kişot ve yardımcısı Sancho Panza heykelleri
görülüyor.
Anıtın
bulunduğu yer ise, oldukça büyük ve asırlık ağaçların
bulunduğu bir park. Genellikle, birçok parkta, devlet adamlarının
heykelleri bulunurken, bu parkta, Cervantes ve hayal kahramanlarının
heykelleri görülüyor ve şehrin ziyaretçileri tarafından ilgi
çekiyor. İspanyol edebiyatından edindiğimiz bilgilere göre;
İspanya’nın Le Mancha bölgesinde yaşayan Alonso Quijano,
okuduğu romantik çağ şövalyelerinin romanslarından etkilenerek,
bu müessesenin yeniden canlandırılması için yola çıkar.
Ancak,
ideali ile kendi gerçekliği arasındaki görüntüsel uçurum bile
komiktir. Kafasında bir tas, elinde bir sopa, üzerinde paslı bir
zırh ve cılız atı ile o, bir şövalye karikatürüdür.
Maceralarını adamak için seçtiği güzel, yakınlarındaki bir
köylü kızıdır. Önemsizdir bütün bu ayrıntılar. Her şey Don
Kişot adını alan Alonso’nun kafasında olup bitmektedir zaten.
Gördüğü nesneleri büyü nedeniyle asıllarından farklılaştığına
inanınca mesele de kalmaz.
Şövalyelik töreni bir şato olarak
varsaydığı köhne bir handa yapılır. Dönüş yolunda -bol
vaatle kandırdığı- Sancho ile karşılaşınca ekip tamamlanır.
Bundan böyle maceralar, yel değirmenlerine, koyun güden çobanlara,
makinelere, şarap tulumlarına saldırılar başlayacaktır. Bölümün
sonunda, akrabaları ve köyün papazı tarafından kandırılarak
evine -biraz da zorla- getirilir.
İspanya
Meydanı da gezildikten sonra Madrid Şaheserleri turu sona eriyor.
Rehberimiz tarafından serbest bırakılıyoruz. İsteyenlere
yardımcı olacağını da söylüyor. Eşimle ben gruptan ayrılarak
gezmenin daha rahat olacağını düşünüyor ve Gran Via Caddesine
girerek Madrid’i bir başka yüzüyle tanımaya çalışıyoruz.
Metropolis
anıtsal binasından güney-doğuya devam eden cadde Alkala
Caddesinin devamıdır. Yaklaşık 650 metre sonra sizi Güneşin
Kapısı olarak tanımlanan Puerta del Sol’a götürür. Madrid
gezilecek yerler nereler diye sorduğunuzda size ilk olarak tarif
edecekleri yerlerden biri Madrid’in kalbi sayılan Sol Meydanı
olacaktır. Sol Meydanı tam anlamıyla yaşayan bir meydan. Sol
Meydanı turistik kalabalıkların da en fazla ilgi gösterdiği
yerlerden biri. Ancak Sol meydanının sadece turistik değil
Madridlilerin de uğrak noktalarından biri olduğunu söylemişti
rehberimiz. Sol meydanı Madrid gezisinin olmazsa olmazlarından
biri.