ANTİK KAYAKÖY FETHİYE

 

Antik çağda Karmylassos, geç Yunan döneminde ise Makri (Levissi) olarak da bilinen, Muğla Fethiye yakınlarında tarihle iç içe, Türkiye'nin en ilgi çekici hayalet köylerinden biridir Kayaköy.

1923'te Yunanistan ile Türkiye arasındaki nüfus mübadelesine kadar Rumların yaşadığı gelişen bir topluluktu. Likya döneminde kurulmuş olup, kalıntıları ve tarihi katmanları bugün günümüzde bile görülebilmektedir.

Osmanlı döneminde, taş evleri, okulları ve kiliseleri ile gelişen bir Yunan kasabası haline geldi. Rum Ortodoks cemaatinin önemli bir parçasıydı ve Yunanistan ile güçlü kültürel bağları vardı.

1923'te Yunanistan ile Türkiye arasında yapılan nüfus mübadelesi anlaşmasından sonra, köydeki Rumlar ayrılmak zorunda kaldı. Yunanistan'dan gelen Türk aileler dağ yamacındaki köye uyum sağlayamadılar, çiftçilik yapabilecekleri yerlere gittiler.

Hayalet halindeki Kayaköy'de, Koruma altına alınmış yüzlerce taş evi, 14 Şapel, 2 Rum Ortodoks kilisesi ve Arnavut kaldırımlı dar sokakları ile adeta açık hava müzesidir.

Kayaköy, 1923 nüfusun zorunlu göçününün yanı sıra Yunanistan ile Türkiye arasındaki çalkantılı dönemi dokunaklı bir şekilde hatırlatan bir hayalet köydür

Köy, başta Louis de Bernières'in Kayaköy'ün kurgusal bir versiyonunda geçen Kanatsız Kuşlar adlı romanı başta olmak üzere, birçok edebiyat ve sanat eserine ilham kaynağı olmuştur.

Fethiye’nin büyüleyici hayalet köyünde, 1923 yılından önce, Anadolu Rumları yaşardı. Önü deniz arkası dağ anlamında, Makri olarak adlandırmışlardı köylerini.

Eğimi oldukça büyük bir dağ yamacında, biri diğerinin önünü kapatmayacak şekilde, özenle dizilmiş yüzlerce evden oluşuyor.

Siyasi ve zorunlu göç olan 1923 mübadelesinde, Makri'den Yunanistan’a göçen Rumlar, Atina’nın 25 km kuzeydoğusunda, Yeni Kayaköy olarak, Neo Makri sahil kasabasını kurmuşlar. Neo Makri'nin de önü deniz, arkası bir dağ yamacıdır.

Anadolu Rumları zanaatkâr olmanın yanı sıra iyi tarımcı da olduklarından, ekilir dikilir araziye ev kurmazlardı.

Evler çevredeki kayalık, taşlık alanlara kurulurdu. Kayaköy de bu anlayışa uygun kurulmuştu.

Oldukça eğimli bir yamaca konuşlanmış olan Makri-Kayaköy’ün geçmişi M.Ö. 3 binlere kadar gitmekte olup, Fethiye’nin ilk çekirdeğidir.

Antik dönemde Karmylassos olarak bilinen Kayaköy’ün geçmişi filolojik verilere göre, M.Ö. 3 binlere kadar gitmesine rağmen mevcut kalıntılarda M.Ö. 4. yüzyıldan daha eskiye giden buluntu henüz ele geçirilememiştir.

Kentin yamacında kurulmuş olan evler 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yapılmış olan o yıllardaki adı Levissi olan Rum yerleşimine aittir.

1923 yılındaki nüfus mübadelesi gereği boşaltılan bu taş evler; dikdörtgen biçimli konut basitliğindeki yapılardan, gelir düzeyinin yükselmesiyle, avlu ve ana mekândan oluşan daha gelişmiş bir yapıya doğru gelişme göstermişti.

Evlerin tamamı koruma altına alınmış olan köyde iki kilise, şapel olarak adlandırılan, 14 küçük kilise vardı.

Mübadele ile gelen ve çoğu çiftçi olan Türkler, arazi yapısına uyum sağlayamadılar. Tarım yapabilecekleri başka yerlere göçtüler. Ardından köyde gömü var söylentisiyle Kayaköy yağmalandı.

1957 yılında yaşanan 7,3'lük deprem evlere büyük zarar vermiş olup, defineciler tarafından evler iyiden iyiye yağmalanmıştı.

Yağmalanan ve bakımsız kalan Kayaköy, iyice suskunlaşmış ve bütünüyle terkedilerek Hayalet köye dönüşmüştü.

Gelin, bana katılın…

Tarihin derinliklerine bir yolculuk yapalım Kayaköy kalıntılarını gezerken…

11 Haziran 2019 Salı, Kayaköy…

Tarihi eski Rum Evlerini barındıran Antik Kayaköy adını ve 1923 mübadelesi ile bu köyden Atina yakınlarına iskân edilenleri 26 Mayıs 2017’de gerçekleştirdiğimiz Yunanistan Atina merkezli gezimizde duymuş ve hüzünlenmiştik.

Konaklama yerimiz Golden Coast Tatil Köyünün erken saatlerindeki yürüyüşlerimde, 3 km güneyindeki Nea Makri beldesine gitmiştim.

Yolda, tanıştığım bazı Rumlar, atalarının Fethiye Kayaköy’den geldiklerini söylediler. Üstelik Yeni Kayaköy’ü kurmuşlardı…

Yeni Kayaköy Nea Makri idi. Önünde deniz, arkasında dağlar…

Attiki Yarımadasının kuzey-doğusunda, Ege Denizi kıyısında, Rafina Limanının kuzeyinde çok güzel bir sahil kasabası olarak karşımıza çıktı Nea Makri…

Sonraki günlerde tanıştığımız, Nea Makri sakinlerinden Stefani, özel arabasıyla oldukça küçük bir ücret karşılığında, bize Attık Yarımadasını gezdirirken rehberimiz de oldu.


Konaklama yerinden Nea Makri ’ye gidip gelirken rastladığımız yöresel ürün satıcılarından da duymuştuk bu zorunlu göç halini. Eşimle söz vermiştik onlara Kayaköy’ü ziyaret edeceğimiz konusunda.

Ölüdeniz ile Fethiye arasında olduğunu öğrendiğimiz Kayaköy'ü ziyaretimiz 11 Haziran 2019 Salı gerçekleşecekti.

Ölüdeniz ile Fethiye arasındaki Hisarönü Köyü’nü geçip çamlar arasından 5 km daha ilerlerseniz bir “hayal-köy” göreceksiniz demişlerdi daha önce köyü ziyaret edenler.

Gerçekten de bir hayal köydü gördüklerimiz…


Eteklerindeki yerleşim yerinden tırmanmaya başladığımız Kayaköy'de bütün yapılar kayalar arasına yapılmıştı. Üstelik bütün evler kayalardan elde edilen taşlardan yapılmıştı. Adını hak ediyordu. Buranın adı Kayaköy ’dü.

Eski evler bütünüyle koruma altına alınmış. Eski adı Levissi olan köyde iki kilise, 14 şapel olarak adlandırılan küçük kilise vardı. Taksiyarhis ve Katopanayi kiliseleri harap durumda.

Mübadele’ den önce kız ve erkek ilkokulları, doktor ve eczaneleri, matbaası ve çok sayıda dükkânı ile çok canlı bir yerleşim yeriymiş. Gazete bile yayınlanırmış.

Mübadele ile gelen Müslümanların çoğu çeşitli nedenlerle, başka yerlere göçmüş. Buradan Yunanistan’a gidenler de Atina yakınlarında bir yere iskân edilmişler.

Bundan ötürü, Kayaköy ’ün sokaklarını dolaşırken evlerinin önünde sohbet eden Eftalya’nın, Maria’nın, Eleni’nin sesleri duyulmuyordu. Tarlasına giden Kostas’ın, Yorgo’nun ve Aleksis’in sesi de yoktu artık. Ne nalbant Lakis ne de marangoz Manolis’le karşılaştık sokaklarda.

Atina yakınlarında kurdukları Nea Makri’ de seslerini duymuştuk.

Kayaköy ‘ün eteklerinde çeşitli yeme içme tesisleri bulunuyor. Yemek yiyebilir, bir şeyler içebilirsiniz. Köylü kadınlar evlerinin önünde hamur tahtasının başında gözleme açıyorlar. Gözlemeler esmer undan, ıspanak, peynir, maydanoz ve çevreden topladıkları çeşitli otlarla yapılıyor, lezzetli ve doyurucu.

Ayrıca kendin pişir kendin ye tarzında restoranlarda, asma ağaçları altındaki cinbal kebap salonuna gittik. Tandır kebabı yedik, lezzetliydi. Memnun kalmıştık. Ancak hesap öderken pek etik davranmadılar. Giderseniz hesap kontrolü yapın derim.

Kayaköy ‘de dolaşırken yön levhalarıyla karşılaştık. Ölüdeniz ve Likya yollarını gösteren iki levha özellikle dikkatimizi çekti.

Google, Fethiye’den Antalya’ya kadar uzanan Likya Yolu’nun tamamında rotayı takip etmenizi sağlayan işaretlemeler ve tabelalar bulunduğunu anlatıyordu.

Günde ortalama 25 kilometre yürüyebilen deneyimli bir yürüyüşçünün, Likya yolunu 21 günde tamamlayabilirmiş.

Kayaköy'ü gezerken Atina'daki Neo Makri ve Attiki Yarımadası bilgilerimizi de anımsadıktan sonra rotamızı Fethiye Ölüdeniz'e çevirdik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder